Saat gecenin bilmem kaçıydı, anormal zamanda çalan telefonun sesiyle telâş ve korkuyla yataktan fırlamış, telefonun öbür ucundaki İstanbul'da yaşayan en büyük kardeşimizin; İstanbul yıkıldı sözleriyle yıkılmıştım. Telefon hatları kilitlenmeden bende bir başka kardeşime ulaşabilmiş, daha sonra günlerce kimseden haber alamamıştık. Yıkılan sadece ben ve İstanbul, Gölcük, Düzce vb yerler değil deprem bölgeleriyle birlikte adeta tüm ülkeydi. Deprem açısından tehlike arzetmeyen bölgemizde de hissedilen deprem tüm insanlarımızın yüreklerinde de derin hasarlar oluşturdu. Hemen hepimizin bir parçasının olduğu İstanbul başta olmak üzere depremin vurduğu yerlerde hayatın normale dönmesi uzun zaman aldı, en küçük bir titreşimde bile insanlar kendini sokağa attı. DASK bir başka yer etti belleklerimizde, deprem değil bina öldürür gerçeği ile bir kez daha yüzleştik, özellikle İstanbul'da konut piyasası deprem öncesi ve sonrası diye ayrıldı.
Bu gün neredeyse anma günleri hariç depremi unuttuk hayat normale döndü ancak o bir gerçek, er ya da geç kapımızı çalacak bunu herkes biliyor sadece ecel gibi onun da zamanı belli değil, bize düşen görev hazırlıklı olmak, özellikle binalarımızı dayanıklı inşa etmek ya da güçlendirmek.
Hani bir musibet bin nasihatten etkilidir ya; (gerçi bu musibet ders alınmayacak türden de değildi almayan yine de almaz.) Tarihte acı örnekleri olan, beklenilen olası bir büyük depremde en ağır darbeyi alacak olan İstanbul dersine iyi sayılacak derecede çalışıyor. Köprü, viyadük güçlendirmeleriyle başlayan çalışmalar okul, hastane vb. kamu binalarıyla çeşitli alanlarda hızla devam ediyor. Benim bildiğim eskisi yıkılıp yerine yenisi yapılan bir okul binası var ki; yıllarca gözümüz o klasik yapılara alıştığı için bilmeyen oranın okul olduğunu asla anlayamaz hatta söylendiği halde eğer tabelâsı olmasa ben de bildiğim yeri tanıyamam sanırım. Çok bilgi sahibi değilim ama inşaatlarda denetimler sıkılaştırıldı, tanınmış müteahhitlerin; biz de deniz kumundan binalar yaptık diyeceği kadar olan yanlış uygulamalar alışkanlıklar değişti. Yıllarca konuşulan bir türlü hayata geçirilemeyen Kentsel Dönüşüm Prejeleri bir bir hayata geçiriliyor.
Deprem belki de yetkililerin elini güçlendiren bir sebep oldu. Hiç bir mimari özelliği güzelliği olmayan, çirkin görüntüler oluşturan yaşam alanları şimdi çok çeşitli mimari özelliklerle modern yaşam alanlarına dönüşüyor, insanlar belki birim alan olarak zarara uğradığını düşünse de sağlam, sağlıklı, modern konutlara, yaşam alanlarına kavuşuyor. Yine benim bildiğim; TEM Otoyolunun kenarında İstanbul girişine yakın, çingene vatandaşlarımızın yaşadığı bir mahalle vardı ki eski görüntüsünü tarife gerek yok, yeni görüntüsünü tarif edecek kelime yok. Batı Kent adında güzel bir yerleşim yeri kurulmuş, her geçtiğimde çalışmaları ibretle izliyorum. Akîbetlerini bilmiyorum ama orada yaşayan vatandaşlarımızın mağdur edilmediğini düşünerek darısı ilimizin başına diyorum.
Dedik ya sadece sağlam binalar değil şehircilik adına da bir çok çalışmalar var. Sanıyorum argo bir tabir; haraketin olduğu yerde bereket olur derler. Ben asla olmasından yana değilim ama, emlâk, inşaat gibi büyük rantların olduğu bir sektörde mutlaka olumsuzluklar vardır da, yüzlerce kalem ürünün kullanıldığı, binlerce kişinin istihdam edildiği, ekonomik krizleri aşmamızda en büyük pay sahibi olan, yurt dışı alanda da günden güne yıldızı parlayan inşaaat sektörünü, hele hele olmazsa olmaz olan Kentsel Dönüşümü sadece rant, vurgun amaçlı diye adlandıranları nasıl adlandırmak gerektiğini ben bilemiyorum.
İktidarın büyük önem verdiği Kensel Dönüşüm Projelerinden biri bilindiği gibi büyük Marmara depreminin yıl dönümünde aralarında ilimizin de olduğu 45 ilde birden başladı, ayrıntılı bilgim yok ama bizde de çürük bazı kamu binaları yıkıldı, güzel ama yetersiz. Siyasi açıdan riskli olup, oy kaybına sebep olacak korkusuyla suya sabuna dokunmadan bu şehri yönetmeye çalışmak şehrimize kaybettiriyor. Bir yanda üniversite şehri olacağız iddiası, diğer yanda şehrimizin yapısını bozdurmak istemiyoruz düşüncesi, beceriksizliği ya da bakış açısı farkı adını siz koyun. İnşaat sektörünün her şeyi aşıp kendi başına buyruk gelişi güzel yürüdüğü, altyapının, araç park etmenin, hatta günden güne yolda yürümenin sorun olduğu bir şehirde hangi yapının bozulmasından korkulur? İnsanlarımız oluk oluk İstasyona akıyor, nereye gidecek ki rahat nefes alabilecek kaç yer var, Üniversiteye devredilmiş yarın başka amaçla kullanılırsa nereye gidilecek. Sanayi Sitesi ve Otobüs Terminali kent içinde kalan kaç tane şehir biliyorsunuz???
sairmehmet39@hotmail.com
0 539 839 75 78
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol