1908 MEŞRUTİYETİNDEN 1923 CUMHURİYETİNE -V-

Herhalde düşüncelerde yer alan boş inançlar tamamen atılacaktır. Onlar çıkarılmadıkça beyne gerçeğin ışıklarını yerleştirmek imkansızdır. "Görülüyor ki cumhuriyet Türk insanını bir yerden alıp bir başka yere götürmeyi, onu çağdaş, uygar, dünyayı anlayan, yorumlayan bir insan yapmayı amaçlamıştır. Hangi insan içinde bulunduğu şartları "Anlamak istemiyorum"der. Kaldıki Türk insanı bunu hiçbir zaman söylemememiştir.
"Atatürk ilerlemenin, gerilemenin büyük sorumluluğunu insanın kendisinde görmüştür. "Bu nedenle yeni dönemde insanımız "Eski'yle değil, İleriyle Gelecek'le ilgilenecektir. Atatürkçü düşüncenin hareket noktası budur. "DEĞİŞMEK", İLERLEMEK"tir. Cumhuriyetin 85 yılda yapmak istediği, yapmaya çalıştığı insanımızı beyniyle, kafasıyla, yönü ve yörüngesiyle değiştirmek, şartlarını anlayan, algılayan, yorumlayan ve harekete geçen bir insan haline getirmektir. Bu bağlamda 85 yılda insanımız ne kadar değişmiştir? Daha fazla değişip ilerleyebilir miydi? Bu durumu sorgulamak, sorunun yanıtını vermek gerekir. Şüphesiz laik cumhuriyet toptekün halkla birlikte bir Değişim, bir İlerleme kaydetmiştir. Cumhuriyetin ilanı sırasında yani 1923 yılında yüzde 90’nı okuma yazma bilmeyen CUMHURİYET HALKI bugün öyle midir? Cumhuriyet her alanda halkı değiştirmiştir. İlerlemede, değişimde belli bir mesafe kaydedilmiştir. Ancak cumhuriyeti kuranın yani Atatürk'ün de ifade ettiği gibi, bu "Asla yeterli değildir." Daha büyük düşüncelerle, daha büyük işler yapmak azim ve kararında olmak gerekir. Cumhuriyetin, cumhuriyeti kuranların sorunu buradadır. Atatürk bütün bunların gerçekleştirmeyi, halkı çağdaş bir toplum yapmayı Devrimde, devrimcilikte, Değişimde görmüştür. Bunu gerçekleştirmek için aklı ve bilmi rehber görmüştür. İlerlemenin yolunu bunların açtığını, açacağını belirtmiştir. Yeri gelmişken biz Atatürk'ü, cumhuriyeti ne kadar anlayıp anlattık" diye kendimize bir soru yöneltmemiz gerekir. Duruma bakılacak olursa laik cumhuriyeti, Atatürkçü Düşünce'yi gereğince, yeterince anladığımızı, halkımıza anlattığımızı söyleyemeyiz. Bu konuda fazla bir çalışma yaptığımızı iddia edemeyiz. Gerikalmışlığımızı yada azgelişmişliğimizi burada aramak lazımdır. Osmanlılar zamanında devlet yönetiminin dışında kalmış, ekonomiye dahil edilmemiş bir halk kesimini hem ülkenin yönetimine, hem ekomominin çarkına dahil etmek Atatürk'ün, Cumhuriyetin işi olmuştur. Cumhuriyet halkını çalışan, üreten, ürettiğini satan bir halk haline getirmiştir. Cumhuriyet Projesi'nde halkı hareketlendirmek, Asyatik uyuşukluktan çıkarıp, eylem insanı durumuna getirmek cumhuriyeti kuranların öncelik tanıdığı, özen gösterdiği bir temel öngörü olmuştur. Görülüyor ve anlaşılıyor ki Cumhuriyetçi, Atatürkçü olmak kolay değildir. Bunlardan olmak memleket insanı olmak demektir. Ülkeyi, halkı önümüze koymak, onun sorunları üzerinde düşünmek, çözüm aramak demektir. O halde cumhuriyetin temel ilkelerinden önde geleni halkın okuması, okutulması, eğitimi gelmektedir. Atatürk'ün cumhuriyet Projesi'nde halkın, ulusun eğitimi, devletin hayati bir vazifesi olarak görülmüştür. Halkın eğitimini kesintisiz sürdürmek cumhuriyeti kuranların en önemli işi olmuştur. Atatürk'ün “Cumhuriyeti biz kurduk, onu yaşatacak olan sizsiniz "demiş olmasını eğitim ordusu ciddi bir görev olarak algılamış olmalıdır. Şüphesiz cumhuriyeti anlayan, anlamayan, seven sevmeyen vardır. Ama cumhuriyet aydınlarının, cumhuriyet öğretmenlerinin görevi insanı, halkı her şeyi ile dünyayı anlar kılmaktır. Bunun için cumhuriyet, halkı durağan bir yerden almış, hayatın, ekonominin içine koymuştur. Çalışmayı devamlı öngörmüştür. O halde CUMHURİYET Türk halkı için korunacak,savunulacak bir yönetim biçimidir.
Yazının devamı yarınki sayımızda yayımlanacaktır.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol