Gece yarisindan çok sonra Bosna-Hersek topraklarina girdik. 06'da bir dagin yamacinda minik bir mola.
07'de Mostar'dan geçiyoruz. Mostar, büyük bir il. Çikisinda çok büyük bir mezarlik. 1990'li yillarda gerçeklesen çirkin savasta 250 bin kadar insan ölmüs. Bu taze mezarlik o savasin acilarini kusuyor yoldan geçenlerin suratina. Rehberimiz Rüstü (Rujdi), o savasin acilarini anlatiyor. Yasanan anilardan söz ediyor. Burada yasayan bir arkadasina, "Birak, Kosova'ya gel!" demis. Arkadasi, "Nasil birakir gelirim. Vatanimiz burasi. Herkese ne olacaksa bize de o olur. Kaderimizde ne varsa onu yasariz!" demis ve topragini terk etmemis.
07.20 sirasi Mostar'i bitirdik. Neridva nehri kiyisinda ilerliyoruz. Nehrin iki yakasi kilometrelerce kayalik daglar. Kesif kayaliklardan olusan muhtesem daglar. Sayisiz fotograflar çekiyoruz aracin içinden. Karsimizda Bosna-Hersek Alpleri. Korkunç yüksek.
09'da Saraybosna (Sarayevo)'dayiz. Nüfusu 4 milyon. Saraybosna'nin nüfusu 600 bin.
Aksamdan veya geceden gelebilseydik kalacagimiz otel Radon Plaza, muhtesem bir otel. Içine girdik. 905 numarali oda bana ayrilmis. Girdim. Olaganüstü donanimli, çok temiz, çok güzel ama ne hayri var. Kalamadik. En tepesine çiktik, bakindik dört bir yana. Bosna buradan iyice görünüyor. Ne fayda, birazcik bakindik ve kahvalti edip indik. Bizim saatimize göre 11.00-13.15 arasi Saraybosna'yi gezdik. Fotograflar ve video çekimleri yaparak anilar toplamaya çalistik. 1991-1995 arasi yasanan savasta sikilan binlerce, yüzbinlerce, milyonlarca kursunun binalarda, duvarlarda biraktigi aci izleri gözlemledik. Mermi yagmuru altinda kalmis, yaralanmis binalar, o acilarin, o yasananlarin en canli taniklari.
Arasta'yi gezdik. Kahvemsi yerde kahvemizi içtik. Moraller düzgün.
Gidecegimiz yere geç kaliriz endisesiyle oradan da erken erken ayrildik. 15.30'da Mostar'dayiz. Ünlü Mostar Köprüsü'ndeyiz. Uzaklardan duydugumuz, "yikilmis, uçurulmus, yenilenmis…" diye ögrendigimiz Mostar Köprüsü'nü yerinde gördük. Mostar'i gezdik ufacik. Doksanli yillarin körpecik ölümlerinden olusan mezarlik burada da insanin suratina aci bir rüzgâr olarak çarpiyor.
17'de Mostar'dan ayriliyoruz. Yolumuzun üstünde Haci Ali Camisi ve Osmanli Eserleri, geziyor, ziyaret ediyoruz.
18.05'te yeniden yola düzülüyoruz. Hirvatistan Gümrügü'ne geliyoruz. Gece bastiriyor bir yandan. Bosna ve Hirvatistan sinir kapilarinin sikça karsimiza çiktigi, sikça devir degisim ettigi bir fasil yasiyoruz. Birbirinin içine girmis iki ülke. Tam Bosna-Hersek bitti, Hirvatistan basladi derken, bir anda yine karsimizda Bosna-Hersek. 14 kilometrelik bir burun biçiminde Hirvatistan'in içine girip sahile uzanmis. Burada önemli, degerli bir kiyi seridini birilerine kaptirmamis Bosnalilar. Hirvatistan'in denizle ilisigini kesmis. Ilerde Hirvatlar, bu bölgede gümrük veya sinir kapisi olarak Bosnalilara eyvallah etmemek için kendilerine denizden, adalardan köprü kurarak kendi yollari eyleyecekmis.
Buralarin zaman zaman Avrupa'nin en zayif, en yoksul, en çaresiz, en kisir ve kesat yerleri oldugunu düsünüyorum. Yine de temelde, özde Avrupa. Bir farki var Ortadogu veya Asya'ya göre diye bir seyler çarpiyor insanin yüzüne, gözüne.
Devam Edecek
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol