"21 Mart ve 22 Mart için kutlama olur mu?"

DAYKO Kırklareli Temsilcisi Göksal Çidem yaptığı yazılı basın açıklamasında 21 Mart Dünya Ormancılık Günü ve 22 Mart Dünya Su Gününe dikkat çekti. "Sayısı her geçen gün azalan orman ve sulak alanlar için kutlama olur mu?" yine Çidem açıklamasında şunları kaydetti;
"Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan 'Milli Parklar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik', önceki gün Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Milli Parkların kaderi değişti. Geleceği tehlikeye girdi. 21 Mart Dünya Ormancılık günü, Ormanların sesi değişti. 22 Mart Dünya Su günü, Suyun rengi değişti.  Ormanlarımız daraldı.. Suyumuz kirlendi. Suyumuz azaldı. Bununla ilgili bir çok kutlama yapılacak ve mesaj yayınlanacak. Sayısı her geçen gün azalan orman ve sulak alanlar için kutlama olur mu?  Kaybedilen doğal varlığın kutlaması nasıl yapılır anlamak mümkün değil.
Ormanlarımız ve sularımız var olmamızın ve yaşamamızın temeli. Ormanların yapısı ve suların rengi değişince Hastalıklar ve buna bağlı olarak ölümler de değişti. Ahiret yolculuğuna çıkan tabutların içinde yatanların, kanserden gidenlerin sayısı o kadar çok arttı ki. Kanıksamaya başladık. Uzmanlar, bunun nedeni olarak ta, Çernobil faciası ve GDO lu ürünler, Kimyasal zirai ilaçlar ve kirli sanayinin tüm doğal yaşam varlıklarımızı kirleterek yok etmesi sonucu olduğunu bilimsel çalışmalarla ortaya koydular.
Milli parkların Kamu Yararı adına yapılaşmaya açılması sadece bugünün değil geleceğin de yaşam hakkını yok edecektir. İğneada Longoz ormanlarını besleyen dereler üzerinde planlanan baraj yapıldığı takdirde, Binlerce yılda oluşan Amazonlardan sonra dünyanın en büyük su basar ormanları ve gen koruma sahası yok olacaktır. Yarım asırdır uygulanan yanlış politikalarla ülke topraklarının sadece %3 toprağına ülke nüfusunun yığılması, göç ettirilmesi,  bölgede ki doğal varlıkları yok etmiştir.
Bunun sonucunda Ülkemizin ve Avrupa'nın en verimli çökeltme havzalarından Ergene Havzası ekilemez ve tarım yapılamaz hale gelmiştir. 283 km boyunca zehir akan, Niteliği belirsiz sıvı yaşamları yok etmiş, etmeye de devam ediyor. Ancak 40 yıl önce nehirde yaşam olduğunu, hatta balıkçılık yaparak geçinenler olduğunu biliyoruz. Suyun rengi kokusu her şeyi sermayenin biraz daha fazla kazanması için, yeraltı sularımız yıllarca çekilip, kirletilip, dereler aracılığı ile Ergeneye bırakıldı. Kamuya ait olan varlıklar,  gelişmiş ülkelerin terk ettiği kirli sanayi bizlere aş iş diye geldi. Ergenenin önce içinde ki, sonra etrafında ki yaşamlar yok oldu. 283 km zehir akan bir nehrin havzasında, tarım yapılamayınca, çiftçimiz kredi ekip, haciz biçer duruma gelmiştir. Girdiler yükselmiş, üretim düşmüş bunun sonucunda da ithal gıdalara bağımlı hale geldik.
Ormanlarımızın miktarı azaldı. Ormanlar da doğal seslerin yerini, ağır iş makineleri ve patlayan dinamitlerin sesi aldı. Yok olan yerler yapılaşmaya, vahşi madenciliğe teslim edildi. Kayseri ili kadar ormanımızın yok olması demek, soluduğumuz havanın azalması demektir. Pet şişelerden para ile içmeye başladığımız suyumuzdan sonra, hava azalınca da oksijen çadırlarına mı gireceğiz? Kaybettiğimiz ve kaybetmeye devam ettiğimiz doğal varlıklarımız için, su günü, orman günü kutlaması yaparak kendimizi kandırmayıp, aynaya bakma ve kendimizle yüzleşme zamanıdır.
Bölgemize gelince, Trakya'nın 3 denizi var, dağı ve 3 ormanı var. Bir de tam ortasında akan Ergene si var.  Bugüne kadar, seçilerek toplum adına sorumluluk üstlenenlere sesleniyorum. 1 nehiri, 3 denizi ve 3 ormanı olan yerde, Ne ormandan, ne denizden ne de nehrinde faydalanamıyoruz. Denizde balık, Ormanda ağaç azaldı. Nehir zaten yok oldu. Yerel yönetimler için aday olanların ortak sloganı, "daha iyi yaşanabilir bir şehir" Daha yaşanabilir şehir doğal varlıkların, varlığı ve korunmasıyla olur. Ne yazık ki, sloganla söylemle olmuyor. 50 yıldır olmamış. Yine olmaz. Daha yaşanabilir bir şehir için,   bilim ve hukuka uygun,  projelerin hayata geçirilmesiyle olacaktır."

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol