Hayvancılığın ilimiz Kırklareli'deki önemi ve yeri göz önünde bulundurulursa çıkan et ithalatı dedikodularına Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik son noktayı koydu. Kesinlikle et ithalatını desteklemediklerini ve ülke olarakda et ithalatına ihtiyacımız olmadığını vurgulayan Bakan Çelik, üreticinin her zaman yanında olduklarını ve 78 Milyon insanın sofrası ile oynatmayacaklarının altını çizdi…
Kırklareli Ticaret Borsası, son günlerde gündemden düşmeyen et ithalatı dedikodularına açıklık getirerek Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik'in konuya ilişkin yaptığı açıklamaya Kırklarelili üretici için resmi web sitesinde yer verdi…
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, aralarında Kırklareli Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Turhan Altıntel ve Kırklareli Tarım Platformu'nun tüm temsilcilerinin de katılım gösterdiği geçtiğimiz ay Bursa'da düzenlenen "Marmara Bölgesi Ortak Akıl Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, son dönemlerde kamuoyunda, gıda fiyatlarındaki artışın enflasyona etkileri konusunda bazı değerlendirmeler yapıldığını bildirdi. Enflasyonun yüzde 24'ünü gıda fiyatlarının belirlediğini vurgulayan Çelik, "Son dönemlerde özelikle ekmek ve kırmızı et fiyatlarındaki düzenleme ve yükselişler, kamuoyunda yoğun bir şekilde gündem oldu.
Et ithalatına sıcak bakan bir yaklaşımda değiliz"
Ekmek fiyatları, yüzde 33 civarında bir artış gösterdi son 20 günlük, 1 aylık dönem içinde. Neden bu fiyat artışının bu oranda gerçekleştiğine baktığımızda bunu doğrulayacak bir verinin olmadığını açıkça ifade etmek istiyorum" diye konuştu. Bakan Çelik, kırmızı et üretiminin 1 milyon ton olduğuna dikkati çekerek, ihtiyacın ise 1 milyon 300 bin ton olduğunu, dolayısıyla 300 bin ton kırmızı et açığının bulunduğunu anlattı. Çelik, söz konusu bu açığın 1-2 yıl içinde kapatılması için bakanlık bünyesinde yoğun çalışmalar yaptıklarını belirterek, şöyle dedi: "Şimdi kırmızı etle ilgili stoklarımızda, et-süt kurumunun stoklarında 7 bin ton et varken ve piyasaya bu verilirken, hiçbir gerekçesi de yokken maliyetler de elimizdeyken bu fiyatları siz ne adına yükseltiyorsunuz? Üreticinin lehine mi? Üretici, şu anda memnun ama bu arada son bir ayda fiyatları artırarak, ne yapmak istiyorsunuz?
"Üreticiyi korumak
durumundayız"
Et ithal edilsin mi istiyorsunuz? Biz et ithalatına sıcak bakan bir yaklaşımda değiliz. Et, ithal etmeyelim. Üreticimizi seviyoruz, hayvan varlığımızın artması gerekiyor. Bunun için birçok destekler yapıyoruz. Hayvancılığa 3.2 milyar lira destek sağlıyoruz. Hayvan varlığımız, bu alanda iştigal eden özellikle 'aile işletmecilerinin sayısı artsın, gelişsin' diye bu desteği veriyoruz. Hiç gereği yokken et sorunu, sıkıntısı yaşanmıyorken, siz bu fiyatı artırıyorsanız, tabi ki tüketiciyi korumak durumundayız.
"Biz üreticilerden yanayız"
Et ithalatı, üreticiyi baltalamak, üreticiyi sıkıntıya sokmak için değil bu spekülatörlere ders vermek için elimizde tuttuğumuz bir şeydir. Onun için ahırlarınızı doldurun, hiç çekinmeyin, biz üreticilerden yanayız." "Birileri zamanlı zamansız bir şekilde hayvan kesimini artırmak, yaza doğru daha büyük sıkıntılar oluşturmanın hesabını yapabilir. Bu oyuna gelmeyin" diyen Çelik, kırmızı et maliyetlerini bildiklerini, aktardı.
"İthal et algısı doğru değil"
Çelik, üreticinin yanında olacaklarına işaret ederek, "Bundan hiç kimsenin endişesi olmasın. Bu spekülatörleri bakanlık ve üreticiler olarak birlikte aradan çıkarmamız, derslerini vermemiz gerekiyor. 78 milyon, bunların oyuncağı olamaz, bunlar 78 milyonun sofrasıyla oynayamazlar, oynatmayız. Onun için her zaman spekülatörlere karşı ithal imkanı hazır olacak. Yeni kararlara ihtiyaç duymadan, anlık olarak piyasaya müdahale edecek imkanları elimizde tutacağız" değerlendirmesinde bulundu. "Hükümetin et ithal etmek hevesinde" olduğu algısının doğru olmadığına değinen Çelik, spekülatif kazançların önüne geçmenin görevleri olduğunu bildirdi. Çelik, tarla ile raf fiyatı arasındaki uçurumun da önemli konular arasında yer aldığını belirterek, bakanlık olarak bu konuyu mercek altına aldıklarını söyledi. Çelik, "Tarlada eli nasırlı, güneşin altında kavrulan çiftçinin tarladan gönderdiği ürün ile pazarda satılan ürün arasındaki uçurum, mutlak surette bir çözüm yoluna kavuşmalıdır. Bu haksız kazanç, mutlaka önlenmelidir. Üreticinin, bizzat ürünü ortaya çıkaranın elde edemediği, hayal dahi edemediği bir fiyatı on kat yükseğine pazarda satıp hem tüketiciye, hem de gerçekten enflasyonun yükselmesine bu şekilde etki eden tüm unsurların ortadan kalkmasıyla ilgili de mücadele edeceğimiz bir dönem olacak" ifadesini kullandı.
"Zannediyorlar ki para
her şeyi kurtaracak"
Bakan Çelik, Türkiye'de 24 milyon hektar tarıma elverişli araziden 20 milyonunun kullanıldığını, ülkede tarım alanlarının küçüldüğünü dile getirdi. Beslenmek için büyük nimetlerin bahşedildiğini anlatan Çelik "İnsanlık olarak, dünyada ve ülkemizde 'Nasıl mahvederiz' gayretinin içindeyiz. Şuanda dünya hızlı bir şekilde ırmakları kurutmak, ağaçları yok etmek, balıkları ortadan kaldırmak gibi bir savaşın içindedir. Çevre felaketleri almış başını gidiyor ama zannediliyor ki 'servet', 'para' denilen kağıt, her şeyi kurtaracak. Oysa parayı kurtaracak bütün unsurlar yok ediliyor. Ne yazık ki insanlık bunun farkında değil. Bu gidişatın doğru olmadığı anlayışıyla biz, toprak, su, coğrafya, iklim, bilgi, teknoloji ve insan kaynağı sermayemizi son derece verimli bir şekilde değerlendirmek mecburiyetindeyiz" dedi.
"Buradan bir gelecek beklemek mümkün değil"
Çelik, ülkede 3 milyon çiftçi olduğunu, yaklaşık 114 milyon ton bitkisel üretim gerçekleştirdiğini, bunun da güzel bir rakam olduğuna değinerek, "İthalat ve ihracatımız açıklandı. Tarımsal ihracatımız 17,5, ithalat 16 milyar civarında. Bu rakamlara baktığımızda tarım ve hayvancılık alanında daha kat etmemiz gereken çok mesafe olduğunu görüyoruz" değerlendirmesinde bulundu. Tarımın geçimlik değil, uluslararası ticaret enstrümanı olduğu bilgisini veren Çelik, sözlerini şöyle tamamladı: "Tam toprakla suyu buluşturduk. Şimdi de daha büyük bir felaketle, çoraklaşmayla karşı karşıya kaldığımız durum, bu ne perhiz lafını söyletiyor.
Tarımla uğraşı, köylerde, yaşlı bey amcalara terk edilmiş bir iş olarak görülmektedir. Bir genel algı olarak, eski Türk filmlerinde 'köylü' diye bir tipleme ortaya koyuluyor. Ne kadar yanlış, bir ülkeye yapılabilecek en büyük kötülük. Emekli, yaşı 60'ın üzerinde olan bey amcalara tarımı, meraları, köyleri terk etmiş olduk. Buradan bir gelecek beklemek mümkün değil. Bu anlayıştan çıkmamız gerekiyor. Gençlerin umudu köyler, yeniden ayağa kalkmalı. Bunun için belli bir yaşın üzerinde orada ömrünü tamamlamak için değil, oralara hayat verecek, orada hayat bulacak genç kadroların desteklenmesi konusunda her türlü desteği sağlayarak, köylerdeki tarımsal ve hayvansal bütün imkânların ayağa kalkması için her türlü desteği vereceğiz."
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol