Osmanlı'nın son yıllarında Ermeni ve Rum sanatçılar, tiyatro ekipleri oluşturmaya başlamışlardır. Bu ekiplerin içinde Türk ve Müslüman sanatçı yoktur. Daha sonraki zamanlarda tiyatro sanatçısı Ahmet Fehim Bey ilk Türk Tiyatro Ekibi'ni meydana getirmiştir. Bunun üzerine Tekirdağ'dan davet almıştır. Tekirdağ'da duvarları sağlam bir handa tiyatro oynamış, oradan Çorlu’ya gelmiştir. Çorlu'da çiftlik sahibi, zengin Dişlioğlu adlı bir Ermeni'nin yaptırdığı bir İlkokul'un tiyatro sahnesinde ki Trakya'da tiyatro salonu ve sahnesi olan okul budur, Hristiyan kökenli kadınların da yer aldığı bir eseri oynamıştır.
Ahmet Fehim Bey bilgili, kültürlü bir tiyatro oyuncusudur. "SANATIN VATANI YOKTUR" diyerek Fransız Tiyatro Yazarı Moliere (Molyer'i) ve tiyatro sanatını değerlendirir, şöyle der:
"Molyer, tiyatroyu yeniden doğuran ve büyüten adamdır. Eserleri insanın ne olduğunu iliğine kadar gösteriyor. Kaç türlü karakteri varsa, hepsinin özü bunlardadır. Molyer'in eserleri tiyatronun ana çizgileridir. Kendisinden sonra yazılan bütün komedilerdeki konuları da, karakterleri de onun eserlerinde bulmak mümkündür."
Çorlu'dan memnun ayrılan Ahmet Fehim Bey ekibini Edirne'ye götürmüştür. Daha önce de Edirne'ye gitmişliği vardır. Edirne'de on ay kalmış, Selanik'ten gelen bir tiyatro ekibi ile ortaklık kurarak İlk Türk Tiyatrosu'nu kurmuştur.
Anılarında Tekirdağ-Çorlu'dan Edirne'ye geçtik diyen Ahmet Fehim Bey yaklaşmakta olan Ramazan Ayı'nda temsil vermeleri için Valilikten izin istemiştir. Vali Hacı İzzet Paşa'dır. Yazılı müracaatına uzun zaman cevap alamayan Ahmet Fehim Bey para sıkıntısına düşmüştür. Bir süre sonra gelen yazıda Vali Hacı İzzet Paşa, "Ramazan-ı Şerif İbadet Ayı olmasada oyun haram ve Şer'an yasaktır denmiştir. Ancak bazı dostları sayesinde Ramazan'dan sonra birkaç kez tiyatro oynadıktan sonra Kırklareli'ne gelmiştir. Müthiş para sıkıntısı çekmektedir. Kırklareli’nde güzel bir tiyatro sezonu açtıklarını söyleyen Ahmet Fehim Bey, Kırklareli'nde ünlü eşkiya Atanaş'ın Avrupa'dan gelen trenini Çorlu-Velimeşe rampasında durdurduğu, İstanbul'a gelmekte olan 6 Avrupalı tüccarı kaçırdıkları haberini, Avrupa'nın Osmanlı Hükümeti’ne baskı yaptığını, tüccarları bulun dediğini, Atanaş'ın ise on bin altın fidye istediğini anlatmaktadır. Tiyatro oynamaları durmuş, seyahat yasağı konmuştur. Çünkü Osmanlı Hükümeti Atanaş'ı ve tüccarları bulmak için Trakya'da askeri birlikleri harekete geçirmiş, ceza evlerindeki mahkumları salarak, onlara da arama vazifesi vermiştir. Fakat Atanaş ve Avrupalı tüccarlar bulunamamış sonunda Osmanlı Hükümeti on bin altın fidyeyi vermek zorunda kalmıştır. Bu yüzden günlerce Kırklareli'nde boş oturduklarını, sıkıntıya düştüklerini, üstelik Ramazan Ayı'nın yarattığı sıkıntıyı da yaşadıklarını anlatan Ahmet Fehim Bey bu Trakya Tiyatro Turunu "Macera" olarak nitelendirmektedir. Bu Trakya Turu'nda daha önce Trakya'da tiyatro oynandığına ilişkin hiçbir bilgiye rastlamadıklarını, halkın tiyatrodan haberi olmadığını gözlemlediğini belirtmektedir. Bu olayın üzerinden neredeyse yüzyıla yakın bir zaman geçmiştir. Bu süreçte illerde amatör tiyatro ekipleri oluşmuş, İstanbul'dan profesyonel tiyatro ekipleri Trakya'ya açılmışlar ve böylece 80-90 yıl içerisinde Trakya'da bir TİYATRO KÜLTÜRÜ ve SEYİRCİSİ oluşmuştur. Dağ Eşkiyaları da kalmamıştır. Cumhuriyet Çetelerini ve yataklarını yok etmiştir. Cumhuriyete güvenmek gerekir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol