AH UKRAYNA VAH KIRIM

 ''Arap Baharı'' ile ilgili genel, Mısır, Suriye ile ilgili özel yazdık; orada yaşananların benzerini bizde de uygulamak istiyorlar dedik eleştiri aldık, eleştiri adıyla hakarete uğradık. Arapları, sadece müslümanları savunduğumuzla suçlandık.
Hani hep söyleriz ateş çemberi içinde yaşadığımızı. Güney'imizdeki yangın Kuzey'e de sıçradı. Her ne kadar Kırım Tatarları nedeniyle 'özel ilgi' alanımız olsa da Ukrayna genelinde yaşananlar insanın içini acıtıyor. Ağla Ukrayna Ağla... Daha önce Mısır'da yaşananlarla ilgili Ağla Mısır'ım Ağla başlıklı yazmıştım. Şimdi Ukrayna'da durum bizim gözümüzde ağlanacak halde, tabi ki ağlayabilecek gözü olan için. Olayları başlatanlar ya da daha sonra katılanlar bugünkü sonuçların doğabileceğini biliyorlar mıydı bilmem ama bilinen bir gerçek var ki; Ukrayna bu gün bölünmenin eşiğinde, hem de kaça bölüneceği belli olmayan bölünmenin.  Doksanlı yılların başında dağılma sürecine giren Sovyetler Birliğinden ayrıldıklarında Rusya ile askeri varlıkları paylaşma konusunda bile bildiğim kadarıyla sorun yaşamayan ülkede şimdi belirsizlik hakim.        
 Daha önce de yazmış olabilirim; çocukken çobanlık yapardık... Cahillik eseri en büyük zevkimiz olan çoban köpeklerini boğuşturma yüzünden büyüklerimiz çok kızar bazen dayak yerdik. Çobanlar ve köpekleri kavgalı olursa sürüler savunmasız kalır, kurtlar hayvanları telef edermiş, ne alaka derdik... Ukrayna'da bir o devrimciler sokaklardaydı, bir bu. Son zafer hangi tarafındı bilmiyorum ama aylar süren olaylardan sonra nihayet yönetim düştü, direnişiniz, zaferiniz kutlu olsun devrimciler... Sayenizde Ukraynalılar artık özgür, hem de öylesine özgür ki... Ülkenin birçok yerinde isteyen istediği ülkenin bayrağını asıyor. Onlarca kişinin öldüğü en kanlı gece ben de sormuştum; bu eylemler kime, hangi akla hizmet ediyor diye. Biz kime hizmet ettiğini tam olarak bilmesek te en azından kendi ülkelerine hizmet etmediğini biliyorduk. Nihayet mevcut yönetim düştü, bazı polisler yaşananlardan dolayı halktan açıkça özür diledi ancak; büyük ihtimalle artık geri dönüşü olmayan bir sürece girildi, şimdi malumun ilanı; Rusya'nın işgali başladı.  
''Esas Duruş''un askerlikteki tarifi: Orduda eğitim öğretim görmüş bir askerin maddi ve manevi olgunlaşma derecesinin bir ölçüsüdür. Bir komutanımız kaçakçılarla çatışmada (galiba askerlerin disiplinsiz davranışı nedeniyle) kasığından yaralanmış, bu yüzden disiplin manyağı idi, karşısında ''esas duruş'' gösterirken ciddi davranmayan askere bağırırdı: Lan bugün benim karşımda esas duruş göstermeyip de yarın Yunan gelip ......... ona mı göstereceksin diye. Ukraynalı için Vatan, Namus kavramı çok şey ifade etmeyebilir ama biz ikisi için de ölürüz. Şimdi bir taraf Rusya'dan yardım istiyor, bir taraf uluslararası camiadan. İyi de arkadaş siz bu haltı niye yediniz, yaptığınız eylemler kime hizmet etti.
İyi niyetli olanları, demokratik hak, demokratik tepki olarak eylem yapanları tenzih ederim. İnsanın kendini ifade edememesi, hakkını alamaması gerçekten çok zor bir durum. Gezi eylemleri başladığında dış güçlerin oyunu denince belki yanlış değerlendirmeye sebep oldu da en azından dış güçlerin ağzı sulanarak iştahla ellerini ovuşturdukları bir durumdu. Bizde de ısrarla istenen bir tek şey vardı: Başbakan geri adım atmalı, özür dilemeli... İyi de zaten bir kez geri adım atılıp taviz verildiğinde, taleplerin arkasının kesilmeyeceğini, işin buralara geleceğini bilmeyen mi vardı.
Genel olarak insanların (futbol oyunuyla hiç ilgisi olmayan, topa belki ayak vurmamış, vurmaya çalıştığında komik görüntüler oluşturanların bile) bir zaafı vardır: Üzerine doğru gelen topa vurmak. Hani bazı haşarı çocukların, özellikle top oynamaya meyilli insanların bu zaafiyetinden faydalanıp onlara yaptığı bir güzel bir 'eşek şakası' vardır ya: Patlak topun içini bir güzel taşla doldurup; abi, amca şuradan bize bir şut çeker misin dediklerinde, 'havalı' bir vuruş sonrası ayağını eline alan ama etrafında yakalayıp cezalandıracak kişi bulamayan şakazede misali, masum isteklerle sokak eylemlerine katılan bir çok kişi, maalesef ayağını taşa vurduğunu çok geç anlıyor da iş işten geçmiş oluyor.
Haa bütün bu çabalara rağmen dış mihraklar rahat durur mu, asla. Yine çeşitli vesilelerle üzerimize gelirler, kimse bölgesinde güçlü bir lider, güçlü bir devlet istemez ancak yeter ki önümüzde güvenilecek bir lider olsun. Tabiri caiz ise (belki kendisinin bile bilmediği) kime hizmet ettiği belli olmayan, sözde liderlerle bu iş ancak böyle bölünmeye gider. Allah Kur-anı Kerim'de: Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur-an'a) sımsıkı sarılın. Bölünüp parçalanmayın(3/103) diye emreder, bizim kültürümüzde; 'Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur' atasözümüz var. Balkan Savaşında; 'Edirne'ye Enver (Paşa) gireceğine Bulgar girsin' demek ne kadar yanlışsa, bu gün adeta; 'Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin' demek o derece yanlıştır. Askeri darbe dönemlerinde bir sabah aniden sokakta kendi askerimizi bile görmekten nefret etmişken, Erdoğan'ı gönderme uğruna Coni'ye, Yuri'ye, Simon'a vs. davetiye çıkarmayalım...  
sairmehmet39@hotmail.com
0 539 839 75 78           

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol