Hayırlı Cumalar sevgili okuyucular. Bu hafta mübarek Allah dostlarından bazılarının birkaç menkıbesinden bahsedip sonrasında da birkaç suale cevap vereceğiz inşaAllah.
Huzeyfet- übnü Yeman (radıyallahü anh), Sahabe-i kiram arasında çok sevilir ve ona ayrı bir itibar gösterilirdi. Çünkü o, Resulullah’ın verdiği “sırlarla” doluydu. Ebu Hureyre de öyleydi.
Zira bu iki sahabi:
"Efendimiz (aleyhisselâm), âlemin yaratıldığı günden yok olacağı güne kadar olmuş ve olacak şeyleri bize bildirdi. Bunlardan bildirilmesi caiz olanları bildirdik, örtülmesi lâzım olanları sakladık" demişlerdir.
Hazret-i Huzeyfe dünyayı sevmezdi.
Daima ahireti düşünürdü.
Hazret-i Ömer, fethedilen memleketlere “Huzeyfe ne isterse veriniz!" diye emir buyurduğu hâlde o, kendi yiyeceğinden fazlasını almadı.
Bir ara vâlilik yaptı.
Medayin vâlisiydi.
Oranın halkı, onun idaresinden son derece memnundu... Döndüğü zaman Hazret-i Ömer, onun hâlini değiştirmediğini gördü.
Boynuna sarıldı.
Ve muhabbetle:
"Sen benim kardeşimsin, ben de senin kardeşinim" buyurdu.
Hazret-i Ömer, halifeliği devrinde Hazret-i Huzeyfe’nin, bir cenazenin namazını kılmadığını gördü.
Ve sebebini sordu.
O da cevap verip:
“O kişi münafıktı!” dedi.
Bunun üzerine “Benim memurlarım arasında münafık var mı?" diye sordu.
"Bir tane var" dedi.
Fakat Hazret-i Ömer'in bütün ısrarına rağmen ismini söylemedi.
* * *
Şeyh İsmail Efendi, Anadolu erenlerinden olup türbesi, Adapazarı’na bağlı Hendek ilçesinde, kendi ismiyle anılan kabristandadır. O devirde başka bir vilayette okuyan “üç arkadaş” işittiler bu zatı.
Evliyadan olduğunu öğrenip ziyaretine gittiler. Ancak “veli” olduğunu kesin anlamak için akılları sıra imtihan edeceklerdi kendisini!
Yolda konuştular.
Biri şöyle dedi:
“Arkadaşlar, o zat gerçekten 'evliya' ise bize yemek çıkarsın. Bana 'kızarmış et' ikram etsin meselâ.”
İkincisi aldı sözü:
“Ben 'pilav' istiyorum.”
Üçüncüsü atıldı bu defa:
“Bana da 'helva' ikram etsin öyleyse.”
Nihayet vardılar dergâha.
Mübarek buyur etti gençleri.
Hoşbeşten sonra kalktı ve:
“Gençler! Uzak yoldan geldiniz. Hem yorgun, hem de açsınızdır… Siz dinlenedurun, ben size yiyecek bir şeyler hazırlayayım” buyurdu.
Sonra çıkıp girdi mutfağa.
Az sonra bir siniyle girdi içeri.
Sinide şu yemekler vardı:
Kızarmış et, pilav ve helva...
Gençlere dönüp “Haydi buyurun... Bunları canınız çekmiştir” dedi.
Gençler sofraya oturdular.
Ve hayretle birbirlerine baktılar.
Zira her birinin önünde "kendi istediği" yemek vardı...
Mahcubiyetten rahat yiyemediler.
Elini öpüp "talebesi" oldular aynı gün.
Ve bir daha ayrılmadılar yanından...
* * *
Ahmed Raufi Efendi, 1600’lü yıllarda İstanbul’da yaşadı.
Üsküdar'da vefat etti.
Kabr-i şerifi, Koca Sinan Paşa Câmii bahçesindedir.
“Ahmed” adında bir genç, bu zatı merak edip ziyaretine gitti bir gün.
İlk defa görecekti kendisini.
Mübarek de yaşlıydı.
Doksanın üzerindeydi.
Genci karşısında görünce ona ismiyle hitap edip:
“Hoş geldin Ahmed evlâdım, ben de seni bekliyordum” dedi.
Sonra yerinden kalktı.
Ve sevgiyle kucakladı onu.
Müsafaha ederken gencin elini öyle kuvvetli sıktı ki, kemikleri birbirine geçti delikanlının. Hatta bağırmamak için zor tuttu kendisini.
Çok da şaşırmıştı!
Mübarek fark etti.
Ve sordu hemen:
“Hayret ettin değil mi?”
“Evet efendim, çok şaşırdım!”
“Bu kuvvet, gençliğimdeki kuvvettir evlât... Hiç değişmedi.”
Merakla sordu genç:
“Bunu neye borçlusunuz hocam?”
“Helâl lokma yemeye” buyurdu.
Sonra sohbet ettiler.
Delikanlı zevkle dinliyordu.
O, son cümle olarak:
“Sözün özü şudur ki; ahirette cehennemden kurtulabilmek için İslâmiyet’e yapışmaktan başka çare yoktur. Asıl iş, İslâmiyet’i öğrenmek ve ona göre yaşamaktır” buyurdu.
SUAL:
Dört mezhebe göre, guslün farzları nelerdir?
CEVAP:
Hanefî’de:
1- Ağzın içini yıkamak,
2- Burnun içini yıkamak,
3- Bedenin her yerini yıkamak. [Göbek içini, bıyık, kaş ve sakalı ve altlarındaki derileri ve baştaki saçları yıkamak farzdır. Gözleri ve kapalı küpe deliğini yıkamak gerekmez.]
Mâlikî’de:
1- Niyet,
2- Bedenin her yerini yıkamak,
3- Delk,
4- Muvalat,
5- Saçları hilâllemek.
Şâfiî’de:
1- Niyet,
2- Bedenin her yerini yıkamak. [Bazı kitaplarda, Şafii’de guslün farzı üçtür deniyor. Bedendeki necaseti temizlemeyi de ekliyorlar. Beden yıkanınca, necaset de temizlenmiş olacağı için, guslün farzına iki denmesinin mahzuru olmaz.]
Hanbelî’de: Guslün farzı birdir, bu da bütün vücudu yıkamaktır. Bu, guslün rüknüdür. Yani guslün içindeki farzdır. Gusle başlarken, niyet etmek ve Besmele çekmek de farzdır. Ağzın ve burnun içi, bedenin dışı sayıldığı için, buraları da yıkamak farzdır. Bunlar da ilave edince, guslün farzı 5 oluyor:
1- Niyet etmek,
2- Besmele çekmek,
3- Bedenin her yerini yıkamak,
4- Ağzın içini yıkamak,
5- Burnun içini yıkamak.
SUAL:
Guslü gerektiren haller nelerdir?
CEVAP:
Guslü gerektiren haller şunlardır:
1- Hayz veya lohusalık hali bitince yahut cünüp olunca gusletmek farzdır. Hayz bitince, cünüp de olursa, ikisi için bir gusül yetişir. Kadın cünüp iken hayz görürse, isterse hemen gusleder, isterse hayz bitene kadar bekler, sonra ikisi için bir defa gusleder.
2- Zekerin [penisin] ucu, sünnet derisi altındaki yuvarlak kısım, ferce [hazneye] girince, meni gelmese de, erkek de, kadın da cünüp olur. Yuvarlak kısım girmezse, cünüp olmaz.
3- Erkekte koyu beyaz ve kadında akıcı sarı meni, yerinden şehvetle kopup çıkarsa cünüp olunur.
4- İhtilamla yani rüyada şehvetlenip uyandığı zaman, meni akmış olduğunu gören erkek ve kadın cünüp olur. Rüyada ilişkide bulunduğunu görür, fakat uyanınca meni akmamışsa, meni yoksa gusletmez. Bazı âlimler kadının menisi içeri akar, ihtiyaten yıkanması iyi olur demişlerdir.
5- Şehvetle yerinden ayrılan meni, idrar yolunda kalıp, daha sonra buradan, şehvetsiz de çıksa, gusletmek gerekir. İdrar yaptıktan veya bir müddet uyuduktan sonra çıkarsa gusül gerekmez.
6- İstimna [mastürbasyon] guslü gerektirir.
7- Cünüp olup, idrar yapmadan guslettikten sonra meninin geri kalan kısmı, şehvetsiz aksa, tekrar gusletmek gerekir. Bunun için, gusülden önce idrara çıkıp, idrar yolunda kalmış olan meni parçasını çıkardıktan sonra gusletmek lazımdır.
8- Zekerin ucu, kadının veya erkeğin dübürüne girince, meni aksa da, akmasa da, her ikisine gusletmek farz olur. Hayz halinde de, temiz iken de kadına dübüründen yaklaşmak haramdır. Büyük günahtır. Livata veya cinsi sapıklık denilen oğlan kirletmek daha büyük günahtır. Hayvana tecavüz edene de gusül gerekir. Çok çirkin ve büyük günahtır.
9- İhtilam olduğunu hatırlamadan, meni görenin, gusletmesi lazımdır. Uyanıp, çamaşırında meni gören, ihtilam olduğunu hatırlamasa da gusleder. Mezi sansa ihtiyaten gusleder.
10- Kadın, kocasını düşünürken şehvetlense, sonra titreyerek, kasılarak sarımtırak bir akıntı yani meni gelse, gusül gerekir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol