ALMAN BILIM ADAMININ ATATÜRK ANILARI

Hitlerin zulmünden kaçip Atatürk’ün ülkesi Türkiye’de üniversite hocaligi yapan Ernst Hirsch’in “ANILARIM” adini tasiyan kitabi çikali dokuz yil oldu. Ben ancak bu kitabi geçen yil edinebildim. Kitabi aldigim gibi hemen okuma olanagim da olmadi. Bugünlerde okumak kismetmis. Bir rastlanti “BILIM ve ÜTOPYA” dergisinin kasim sayisinda Fevziye Özberk bu kitabi tanitiyor, Alman bilim adaminin 1933 yilindan 1953 yilina kadar Türkiye’de geçen hayatina vurgu yapiyor. Ben bu yazimda Alman hocanin Atatürk’le ilgili bazi ani ve görüslerine deginmekle yetinecegim.

Hiç kuskusuz ATATÜRK, gelmis geçmis bütün zamanlarin dikkate sayan devrimcilerinin ve devlet adamlarinin basinda gelen müstesna bir sahsiyettir. Yaptiklarindan ve ölümünün üzerinden yillar geçtigi halde içde ve dista hakkinda kitaplar yazilmaya, arastirma yapilmaya devam edilmesi Atatürk’ün güncelligini korudugunu göstermektedir. Alman bilim adami Türkiye’ye geldigi ve bulundugu yillarda Atatürk ile bir çok kez karsilasmistir. Türk halkinin O’nun hakkindaki duygu ve düsüncelerini tespit etmis ve degerlendirmistir. Örnegin, Atatürk’ün cenazesini izleyen Alman bilim adami bu olayi anilarina söyle geçirmistir:

“Atatürk’ün bedenen ölmesi, bütün halki, bütün tabaka ve çevreleri sarsti. Sanki geçekten de bütün Türklerin Babasi ölmüstü. Atatürk’ün nâsini içeren lâhdin önünden son saygi görevini yerine getirmek amaciyla geçen insan kalabaligi öylesine muazzamdi. Cenaze alayinin geçtigi kilometrelerce uzunluktaki caddeler boyunca gözyaslari içinde hiçkiran insanlar duruyordu, bütün pencereler, bütün evler aglayan insanlarla doluydu. Kortejde yürüyen bizler için, sanki bütün Istanbul bir sel gibi akmis gelmis ve aglayan bir duvar olusturmustu. 1938 yilinin o Kasim günündeki gibi içten bir halk yasini (matemini) ne daha önce yasamistim, ne daha sonra, bir daha böyle bir seye tanik olmadim.”

Cumhuriyeti kuranlarin misyonlarindan birisi yetisen kusaklara ögünmeyi, çalismayi ve güvenmeyi telkin etmek, bu konuda bilgilendirmekti. Bunu Atatürk, Ankara’da bir anitla sembolize ettirmek istemisti. Cumhuriyetin 11. yildönümünde Ankara’da bir anit yaptirip açmisti. Anitin üstünde, “TÜRK, ÖÄzÜN, ÇALIS, GÜVEN” sözleri yaziliydi. Alman bilim adamina göre bu anit ve üzerindeki sözler kendini ezik hisseden Türk insaninda güven ve ögünç telkin etmeye yönelikti. Yani Türk insani kendisiyle, ulusal degerleriyle ögünecek, sonra bunlari korumak, bunlara yeni degerler katmak, üretmek ve yaratmak için çalisacak ve daha sonra da kendisiyle birlikte yaptiklarina güvenecektir. Ancak ögünülecek ve güvenilecek bir sey yapmak ve yaratmak için mutlaka çalismak, ama çok çalismak gerekiyordu. Atatürk ömründe gittigi 52 ilde her vesileyle halkina, yöneticilere bunu söylemis, bunu telkin etmistir. Elinoglu bunu nasil yapiyorsa Türk insani da öyle yapacaktir ve hatta daha iyisini yapacaktir. Basarisizlik ne kisisel hayatimizda, ne ulus yasaminda söz konusu olmayacaktir. Ancak bunun için Türk Akli’nin öne çikmasi gerekmektedir. Aklin öne çikmasi insan iradesinin öne çikmasi demektir. Insan yapacak, Tanri da ona yardim edecektir.

Ancak ne var ki cumhuriyetin ilk yillarinda ele alinan bu moral Kaynaklar’in isletilmesi, egitimde yer almasi zaman içerisinde unutulmus, Atatürk Anitlari üzerinde yazili sözler okunup yorumlanmaz olmustur. Zaten bizim Atatürk’ü anlamadigimiz nokta budur. Onun yüz yillar boyu geçerliligini koruyacak sözlerini açamadigimiz, üzerlerinde enine boyuna durup düsünmedigimiz için Atatürk’ü anlayip, anlatamadik. Yobaz bundan dolayi ona düsman oldu.

nazifkaracam@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol