"ALTIN NASİHATLER!"

Hayırlı Cumalar sevgili okuyucular.
Bu hafta sizlerle büyüklerden büyük bir zat olan Hazreti Ali Efendimizin vefatına yakın evlatlarına yaptığı nasihatleri dinleyip onlardan faydalanmaya çalışacak sonra da iki soruya cevap vereceğiz inşaAllah.
Hazret-i Ali radıyallahü anh, büyük bir suikasta uğramış ve ağır yaralı olarak hane-i saadetlerine nakledilmişti. Şehit olmadan önce yavrularını topladı ve onlara nasihatlerde bulundu. Ancak bunlar hepimiz için yapılan nasihatlerdir. İşte Hazret-i Ali'nin o altın nasihatleri:
* Yavrularım! Yalnız da kalsanız, insanlar arasında da bulunsanız daima Allah'tan korkunuz, takva üzerinde bulununuz.
Çünkü Rabbiniz daima sizi görür ve yaptıklarınıza şahittir. Bir bedevi zat gelir, Peygamberimiz aleyhisselama ve sorar: "Ben çok günah işledim. Benim için tövbe olur mu?" O da "Tövbe kapısı açık. Tövbenin şartları yerine getirilirse tüm günahlar af edilir" buyurdular. Adam bu müjdeyi aldıktan sonra tekrar sorar: "Bu günahları işlediğim zaman Rabbim beni görüyor muydu?" Peygamberimiz de "Evet" diye cevap verir. O da, "Eyvahhhh!.." diye feryat eder ve ruhunu teslim eder.
* Neşeli olduğunuz zamanda da, kızgın olduğunuz zamanda da söylediğiniz sözlere dikkat ediniz.
Daima hak söz söyleyiniz. İnsan kızdığı zaman ne söylediğinin farkına varamaz. Şeytanın insana en çok musallat olduğu zaman, onun kızgın olduğu zamandır. Büyük şeytan yavrularına şöyle nasihatte bulunur:
"İnsanlara günah işletebilmeniz için elinizde iki büyük silah vardır. Bunu iyi kullanırsanız aldatamayacağınız insan çok azdır. Birincisi nefsanî arzularını tahrik ettiğiniz, ikincisi onları öfkelendirdiğiniz zamandır."
* Zengin de olsanız, fakir de olsanız, israftan sakınınız.
İsraf haramdır. Bir gün Sa'd bin Ebi Vakkas "radıyallahü anh" bir nehirde abdest alır. Suyu bol gördüğü için fazla kullanır. Gerçi kullandığı su tekrar nehre akıyordu, buna rağmen Peygamberimiz aleyhisselam ona ikazda bulundu: "Niçin suyu israf ediyorsun ya ebi Vakkas?"
* Hüküm verdiğiniz zaman karşınızdaki dostunuz da düşmanınız da olsa adil davranınız. Taraf tutmayınız. Çünkü verdiğimiz hükümlerden hesaba çekileceğiz.
* Yavrularım. Yorgun olduğunuzda da, zindeyken de ibadetlerinizi ihmal etmeyiniz.
Vakit çok kıymetlidir. Vaktinizi değerlendiriniz. Hazret-i Osman radıyallahü anh buyuruyor: "Cenab-ı Hak, size bu hayatı ve dünyayı verdi ki onunla ahiretinizi kazanasınız diye. Yoksa dört elle sarılasınız diye değil."
* Her halükârda Cenab-ı Hak'tan gelene razı olunuz. Size huzur ve saadet de verse, sıkıntı ve hastalık da verse kaderinize rıza gösteriniz.
* Yavrularım! Sonu cennet olan bir hayatta şer yoktur.
Sonu cennet olan bir hayatta kötülük olamaz. Sonu ateş olan bir hayatın da hiçbir kıymeti yoktur. Bütün nimetler, cennet nimetlerine nispeten hiçtir. Bütün belalar da cehennem azabına nispetle afiyettir.
* Kendi ayıp ve kusurlarını gören, başkalarının ayıp ve kusurlarıyla ilgilenmez.
Kendi kusurlarını gidermeye çalışır. Cenab-ı Hakk'ın ona verdiğine razı olan, üzüntü çekmez. "Rabbim benim kısmetimi bu kadar yaratmış, benim için bu daha hayırlıdır. O beni annemden daha çok seviyor" diyerek, teslimiyet içerisinde bulunur. Biz başkalarının ayıplarını örtersek, Rabbimiz de bizim ayıplarımızı örter.
* Yavrularım! Kim kibirlenirse alçalır, kim aklına güvenirse pişman olur. Çok konuşanın çok hatası olur. Bir evlada bırakılacak en güzel miras güzel ahlaktır. Güzel ahlak sahibi olan kişi kıyamette Peygamberimiz aleyhisselama en yakın kişi olacak insandır.
Sual: Papa jest olsun diye Sultanahmet Camii'nde dua etmişti. Bunu örnek alan imamların, papanın jestine karşılık vermeleri gerekmez mi? Mesela, kilisede haç çıkaramazlar mı?
CEVAP: Her şeyde fedakârlık olur, dinde ve namusta fedakârlık olmaz. Bu, jest için değil, misyonerlik içindir. Bir gayrimüslim jest olsun diye karısını teklif etse, Müslümanın da, buna karşılık aynı şeyi yapması haç çıkarmaktan daha hafif olur, çünkü karısını peşkeş çekmek haram, haç çıkarmaksa küfürdür.
Bir kâfir, camiye girip dua ederse, kendi bâtıl dinine hiçbir zarar gelmez, ama bir Müslüman, Hristiyanların ibadetlerine mahsus olan bir şeyi yaparsa, mesela haç çıkarırsa, haç takarsa, vaftiz olursa, imanını kaybeder, kâfir olur. İki dinli olmak, mesela hem Hristiyan, hem de Müslüman olmak da küfürdür. İki dinli görünüp jeste karşılık verilmesini söyleyenler, misyoner veya din cahili kimselerdir.
Sual: Birkaç camide hutbelerde dört halifenin ismi okunurken, çoğu camide okunmuyor. Okunmaması Ehl-i sünnete aykırı değil midir?
CEVAP: Elbette, aykırıdır. Hattâ bid'attir. İmam-ı Rabbânî hazretleri zamanın ileri gelenlerine yazdığı bir mektupta buyuruyor ki:
Samane şehrinin hatibi Kurban Bayramı hutbesinde Hulefa-i Raşidin'in yani Resulullah'ın dört halifesinin isimlerini söylememiş ve namazdan sonra bir kısım cemaat kendisine bunu söyledikleri zaman, (Unuttum veya şaşırdım) gibi bir özürde bulunmayarak, (İsimleri söylenmezse ne olurmuş?) diye inat etmiş. Halktan ileri gelenler, bu hâle seyirci kalıp o insafsız hatibe haddini bildirmemişler. Hulefa-i Raşidin'in isimlerini okumak, hutbenin şartı değilse de, Ehl-i sünnetin şiarıdır, nişanıdır. Onu bile bile inat ederek ancak kalbi bozuk olan okumaz.
Ehl-i sünnet olan bir sultan zamanında, böyle bid'at çıkarmak, ne büyük cesarettir. Belki de, devlete, ülül-emre karşı gelmek demektir. Asıl şaşılacak şey de, o şehrin muhterem eşrafının, ileri gelen Müslümanlarının, bu vaka karşısında kımıldamamaları, gevşek davranmalarıdır. Kur'an-ı kerimde mealen, (Gücü yeterken, günah işleyenlere mâni olmayıp susmak, ne kadar kötüdür) buyuruldu. Bu tüyler ürpertici haberi duyar duymaz aklım başımdan gitti. Fârûkî damarım harekete geçti, bunları yazdım. (2/15)
Hutbede dört halifenin isimlerini yüksek sesle okumak, Ehl-i sünnet olmanın alametidir. (İ. Ahlakı)
Sorularınız için : mustafaruzgar22@hotmail.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol