ANALIK SEVGİSİ SONSUZ BİR YETENEKTİR -1-

Varlığımızı sürdürdüğümüz dünyada, gözleri olup ta göremeyen, elleri olup ta kullanamayan, ayakları olan ancak yürüyemeyen, dilini kullanamayarak istek ve arzularını ağlama ve duyguları ile anlatmaya çalışan, rahatsızlığı gereği altını pisleten, geceleri çok tatlı uykusundan uyandıran aciz kişiler ile ilgilenmek ister misiniz? Hiç usanmadan bir ömür boyu böyle insanlara bakmak kolay mı sanıyorsunuz? Ne kadar zor değil mi? İşte böylesine fedakarlık, cefakarlık ve vefakarlık isteyen bu görevleri, hiç düşünmeden ve usanmadan, bir öf bile demeden severek içtenlikle yapan tek varlık "Anne" lerdir.
  Bu kutsal varlıklarımız için senede bir gün değil, nefes aldığımız her gün, her an, hayatımız boyunca sevincimizde ve üzüntümüzde de bizimle ağlayan bizimle mutlu olan annelerimizi anmalıyız.
 Her yıl Mayıs ayının ikinci pazar günü "Anneler Günü" dür.
Dünyada milyonlarca ana bugün çocukları tarafından sevgi ve saygı ile anılır.
Anneler Günü nasıl oluştu? Amerika'nın Filadelfiya eyaletinde 9 Mayıs 1966 günü Jarvis isimli bir kızın annesi öldüğünde, Jarvis annesini olağanüstü sevdiğinden bunu kabullenemez ve hüznü aylarca sürer. Sanki hayatta kimsesi kalmamıştır. Yaşama küser, yaşam umudunu yitirir, yemez içmez hatta bir ara ölümü dahi düşünür. Jarvis'in bu halini yakından izleyen komşusu arkadaşı Jarvis'e "İnsanlar doğar, yaşar ve ölür. Bu bir doğa kanunudur." Dediğinde Jarvis bu sözden çok etkilenir. Ama bunu kabullenmesi annesine olan sevgisini azaltmaz. Ancak ölümün soğuk imajı sıcak bir anne sevgisine yerini bırakır. Artık Jarvis annesini gözyaşları ile değil severek anmaya başlar. Acıları azalarak saf duru bir sevgi oluşur Jarvin'de, bir yıl Jarvis her gün annesinin kabrine çiçek götürür.
Aradan bir yıl geçti. Bu süre içinde Jarvis, hemen her gün annesinin mezarına çiçekler götürdü. Jarvis'in annesinin ölüm yıldönümünde bütün arkadaşları eve geldi. Jarvis arkadaşları ile geçen bir yıl içinde çektiği acıları paylaştıktan sonra der ki; bana bu acılar şunu öğretti "Dünyada anne sevgisinin yerini dolduracak hiçbir sevgi yoktur. Yılın bir gününü annelere ayıralım. O günü annelerimizle ilgili anılarla dolduralım. Böylece annelerimize olan sevgi, vefa ve saygı borcumuzu ödeyelim. Onlara hatırlandıklarını hissettirelim."
Arkadaşları Jarvis'in önerisini çok beğenirler. Birlikte Belediye Başkanına giderek önerilerini dile getirirler. Onları içtenlikle dinleyen başkan öneriyi samimiyetle benimser, Öneri medyada yer bularak Amerika Birleşik Devletleri Kongresinde 1914 yılında mayıs ayının ikinci pazar gününün Anneler Günü olarak kutlanmasının kararlaştırılması ile neticelenir. Anneler günü ilk kez 1908 yılında Filadelfiya eyaletinde anma günü olarak kutlanmaya başlanır. Daha sonra 1914 yılında kongrenin onayı ile Amerika'da ve ardından yayılarak bütün dünyada 1955 yılından itibaren de Türkiye'de kutlanır.
 Duygusal,  vefalı, en çok değeri bilinen ve haklarının ödenmesi imkansız olan melek yüzlü annelerimize bağlılığımız gözlerimizi açtığımız ilk günde başlar.  Daha hiçbir şeyin farkında değilken onların kucağında ağlamamız kesilir, çünkü her ağladığımızda derdimizin ne olduğunu bilircesine derdimizi sahiplenir, dermanı ile bizleri susturur.  Ağlamakla biz başkalarını rahatsız etmiş olsak ta, annelerimiz için rahatsızlık düşünülmez bile. Bıkmadan usanmadan gece gündüz bizlerle ilgilenir, sevgiyle büyütür. Bunların karşılığında annelerimize verdiğimiz ilk ve en önemli hediye de konuşmaya başladığımız gün ilk konuştuğumuz kelimenin "Anne" olmasıdır. Daha sonra ilkokula başlarken, eğitim çağımızda, gençlik ve sonraki evrelerde annelerimiz hep yanımızdadır. Sevincimizle, hüznümüzle heyecan ve stresimizle hep beraberdir. Okuldan geldiğimizde anlamlı anlamsız, gerekli gereksiz tüm anlattıklarımızı sıkılmadan dinler              annelerimiz.    
Eli dar günlerini ifşa etmek istemeyen bu konudaki aile sırrını sakınan mahcubiyet ve sıkılganlık içerisinde alışverişlerini erteleyen, dükkanların tenha vaktini takip ederek yada pazarda "yarım kilo olmaz mı?" "250 gram peynir yeter " diyerek tedirgin bir şekilde alışveriş yapan kaç anneye rastlarız. Kendi annemde gördüğüm gibi kışın buzlu, ayaz gecelerinde oğluna alamadığı ders kitapları için başkalarından emanet temin etmek adına, çatılardan buz sarkıtlarının düşmek için can çekiştiği anlarda tehlikeyi göze alarak gece vaktinde, kapı önlerinden bir yada bir buçuk km yol kat ederek (bu mesafe Kırklareli'nin yayla Mahallesinden Kırklar Mahallesine olan mesafenin sembolü) evlatları için kitap aramaya gittiğine bir çoğumuz şahit olmuşuktur. Böyle buruk manzaralar bize kalbi evlat sevgisi ile dolu olan annenin hiçbir şeyde eğmeyeceği boynunu evlatları için bükeceğini gösterir. Kültür ve inancımız var oldukça,  yemeyip yediren, giymeyip giydiren anaların yüreğindeki şefkat ve fedakârlık ateşi hiçbir zaman sönmeyecektir.          (Devamı var)
Sevgiyle kalın, hoşça kalın.
Alâeddin İKİCAN
İLESAM İl Temsilcisi
e - posta :  alaeddinikican@gmail.com
Hasta olduğumuzda eriyen yüreklerin, ayağımız bir yere çarpsa tutulan bacakların, başımız ağrıdığında yanan ciğerin şefkatli bir anne yüreğine ait olduğunu tahmin edebilirsiniz. Soğuk kış gecelerinde kendisi uyumayarak yanağımıza bıraktığı özlem dolu yumuşacık öpücüğü ile üstümüzü örten annelerimizin gösterdiği o saf ve temiz sevginin vefasını sağlıklarında göstermeliyiz annelerimize. Bu gün birçoğumuzun annesi belki de ahrete göçmüştür. Keşke o saf temiz sevgi öpücüklerini muhafaza edebilseydik diye kaçımız düşünüyor bilmiyorum.
Küçük çocuk annesine sorar "Niçin ağlıyorsun?" Anne cevap verir. "Çünkü ben kadınım." Çocuk bir şey anlamaz babasına gider ayni soruya karşılık "Bütün kadınlar sebepsiz ağlayabilir" cevabı yine tatmin etmez yavrucağı. Büyür, yetişkin olur, evlenir, vefat eder ama bir türlü bu sorunun cevabını bulamaz. Cennette ellerini açar Yaratana dua ederken "Allahım kadınlar niye bu kadar çabuk ağlaya biliyor?" diye sorar. Aldığı cevap manidardır. "Ben kadınları özel yarattım. Tüm yaşamın ağırlığını taşıyabilecek kuvvette olmasına rağmen, başkalarına teselli verecek kadar yumuşak yumuşak bir omuzu, Acı çekerek doğurdukları evlatların nankörlüğüne dayanacak kadar iç kuvveti, Ailesi hastalığında yorgunluğa göğüs gerecek kudreti, annelerini çok kötü incitse de her türlü şart altında çocuklarını sevme duygusallığını, eşlerini tüm kusurlarıyla sevme kuvvetini, eşlerinin onları asla incitmeyeceğini ancak bazen destek ve kuvvetini deneyecek davranışlarda bulunma durumunda bunu anlayacak duyarlı bir zeka verdim. Tek zayıflık olarak onlara gözyaşı verdim. İnsanlık için bir gözyaşı. Kadını güzel yapan ne saçı, ne vücudu, kadını esas güzel yapan, sevgisini paylaşması, fedakarlığı, sorumluluğu, anlayışı, sadece bilgiye değil kalbe de yönelik aklıdır. " cevabı yeterince kendisini ikna eder. Allah'ın kadınları niye özel yarattığını anlamış olur.
Gösterdikleri tüm fedakarlık ve şefkate rağmen, bu geçici yaşamda maddiyat hırsına kapılarak annelerini sokağa atanlar, onlara kötü söz söyleyenler, hatta canlarına kastedenler, annelerinin değerini bilmeyenler yok mu? Böylelerine karşı bile o anne yüreği yine bir şey diyemez. Ne de olsa çocuğumdur diye düşünerek, çocuklarına kıyamazlar. Kendilerinden bir parça olarak gördükleri evlatlarına zarar gelmesini istemezler. Üzülürler ama acılarına değil, evlatlarından gördüğü vefasızlığa üzülürler. Yıllar öncesini düşünerek onların bebeklik hallerini göz önüne getirerek duygulanırlar. Böyle bir vefasızlığı yaşatmak değil, düşünmemiz dahi hataların en büyüğünü gerçekleştirmemize neden olur.
Haklarını zaten ödeyemeyeceğimiz annelerimize değer verelim, üzmeyelim, sevinçlerinde ağlama haklarını kullansınlar, çocukluk yıllarımızı ve Peygamber Efendimizin "Cennet anaların ayakları altındadır." sözünü de hiç unutmayarak onlara vefalı ve saygılı davranalım. Hak'kın rahmetine kavuştuklarında da dualarımızı eksik etmeyelim.
GÖNLÜMDEKİ AŞK'IMA
Unutur muyum bensiz ağladığın              günlerini,
Unutur muyum gül kokan o tatlı tenini,
Yanımdayken tatmadığım erişilmez özlemini,
Vermeye kıyamadın canım benim annem.

Gözler yalan söylemez, ağlıyorsun,
Beni taa... yüreğimden dağlıyorsun,
Gelmesem de yanına hayalime kucak açıyorsun
Sevginle sarıyorsun canım benim annem.

Sesini duymak yetmiyor bana,
Eşimle paylaşmak zor gelir sana,
Sevgimi yalnız sen istiyorsan da,
Ailemi de sarmalıyım canım benim annem

İçim kan ağlasa bir tebessümün yeter,
Gurbet elde şefkatin gözlerimde tüter,
Ağlama anam, böyle gelmiş böyle gider,
Sevgin benimle kalır, canım benim annem.
                                            Alaeddin İKİCAN

 A N A
  Soğuk bir kış günü..,
  Yayladayım dostlarımın yanında.,
  Bir ana çocuğunu besliyordu,
  Karların buzların altında.,

  Ana dedim,üşüyorsun,
  Yavrum için,milletim için dedi.
  Ana dedim çok yoruluyorsun,
  Vatan için milletim için dedi,

 Yüzü çatlamış,elleri morarmış,
 Aniden kendinden geçmiş,
 Yanındaydım irkildim,
 Sorunca yerin dibine girdim.

 Ana dedim bu ne hal?
 Yavrum için milletim için dedi,
Ana dedim öleceksin,
 Gençlik için canda helal dedi.
                                              Alaeddin İKİCAN

ANACIĞIM
Sarılamadım son gidişinde anacığım,
Senle süslü hayallerim,sensiz olmaz rüyalarım,
Bilseydim dönmeyeceğini,sarılmaz mıydım sana,
Her tarafı taş gibi,kalbi yumuşak anacığım.

Koparıldıkça açan bir gül gibiydin,
Benim için sen,canını verirdin,
Açtığım kollarım boşlukta kaldı,
Toprakta olsan da beni severdin.

Buğday tenli anacığım yine hüsran dolusun,
Mutluluk sunsan bile,içinden ağlıyorsun,
Gece geç vakitlerde,baktığın pencerende,
Gözün hep yollarda,oğlunu bekliyorsun.

Yaşam denen serüven,ne kadar da kısa,
Yazık olmaz mı gözünden akan yaşlara,
Izdırap içinde geçip gider bu ömür,
Gerçek hayat yaşamı bir kabus olsa da.

Gözyaşlarını gizleyip ağlıyorsun köşede,
Yinede bensiz,sessiz dalmışsın geçmişe,
Anacığım korkuyorum içimde ürperti var,
Acep yarın çıkarmıyız aydınlık geleceğe.

Alaeddin İKİCAN                                                      

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol