Amerikalılar Arap devletlerini değerlendirmede hangi sıraya oturtuyorlar, onlara hangi sıfatları uygun buluyorlar bilmiyorum. Ancak bu ülkelerle uzun vadede işbirliğinden, anlaşmalar yapmaktan kaçındıkları gözden kaçmıyor.
Araplar 250 yıl parlak bir devir yaşamışlar, 400 yılda Osmanlı Devleti'nin hakimiyeti altında kalmışlardır.
Bu süreçte Ortadoğu huzur bulmuştur. Zira, Ortadoğu tarihte birçok gel-gitler anarşik olaylar yüzünden duyarlı bir Coğrafya Bölgesi haline gelmiştir.
Osmanlı Devleti, Araplarla dindaşlık dolayısıyla buralara özel hizmetlerde bulunmuştur. "Kutsal Topraklar", "KAVMİ NECİP" gibi sıfatlarla bu halkları yüceltmiş, coğrafya bölgesinin kutsallığını korumuştur. Ancak, zaman gelmiş Araplar Osmanlı Devleti'ne baş kaldırmış, Osmanlı Devletinin en zayıf anında İngiliz ve Fransızlarla işbirliğine giderek, Osmanlı'yı arkasından vurmuştur. Bu süreçte Osmanlı Devleti Kutsal Topraklar'da onbinlerce şehit vermiştir.
Osmanlı Devleti 400 yıl üzerinde hakimiyet kurduğu toprakların altında bir PETROL DENİZİ bulunduğunun farkına varmamıştır. Birinci Dünya Savaşı biraz da Osmanlı'nın hakimiyeti altında bulunan bu ENERJİ DENİZİ'ni ele geçirmeye matuftur. Nitekim Osmanlı Devletinin 1918 yılında imzalamak zorunda kaldığı ve bölüşülmesini öngördüğü Mondros Anlaşması'ndan sonra İngiliz ve Fransızlar bu bölgeye yerleşmişler, bölgede yeni bir yapılanmaya, Gecekondu Devletçikler kurmaya başlamışlardır. Bugünkü Ortadoğu karmaşası, siz isterseniz kaosu deyin, bu sürecin getirdiği sorunlardır. Bu sorunlar yalnız onları değil, Türkiye'yi de etkilemiştir.
Birkaç yıl önce Arap ülkeleri hiçbir getirisi olmayan bir "Arap Baharı" yaşamışlardır. Bu sosyal hareketi tetikleyenler ummuşlardır ki kokuşmuş Arap Düzenleri değişecek, yerine demokrasi gelecektir. Araplar ısrarla demokrasi söylemlerine kanmışlar, birbirlerinin boğazlarına sarılmışlardır. Çünkü Arap Baharı onlara bir şey, bir değişiklik getirmemiştir. Bu nedenle Araplar gelenekleri ve beklentileri ile yaşamaya devam etmektedirler. Amerika ise son yıllarda BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ'nde taktik ve strateji değişikliği yaparak, Ortadoğu'da görünmeden sosyal ve siyasal hareketleri kontrol etme, yönlendirme imkanını bulmuştur. Bu süreçte Türkiye'nin Irak'da tarihten gelen KIRMIZI ÇİZGİLER'i kaybolmuştur. Irak bölünmüş, ordu çökmüştür. Suriye ise iç savaşa sürüklenmiş, kendisiyle mücadele eder hale gelmiştir. Bu durumda Ortadoğu Coğrafya Bölgesi'nin sağlıklı, güvenilir bir bölge olduğunu söylemek mümkün değildir. Özellikle Türkiye açısından Ortadoğu tehlikelerle, tuzaklarla doludur. Cumhuriyetin ilanından bu yana Araplarla sürdürdüğümüz MESAFELİ İLİŞKİLER DÖNEMİ'ne dönüp dönmemeyi gözden geçirme zamanı gelmiştir. Zira kendimizi Ortadoğu BATAKLIĞI'ndan korumak zorundayız.
Şüphesiz Araplar ile DİNDAŞ'ız. Tarihi bağlarımız vardır. Türkiye bir Ortadoğu Ülkesi'dir ama hedefi, bakışı ve yönü Avrupa Birliği'dir. Ona bakalım. Bağdat ve diyarı Türkiye için onbinleri uğruna Şehit ettiği gözü yaşlı bir tarihtir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol