Anneler günü yaklaştıkça anneme ne alsam telaşı artıyor.
Televizyon kanallarında altınlar, pırlantalar, mücevherlerden ibaret süs eşyaları hep anneler gününe.
Nasıl olsa senede bir gün diyerek kimileri pahalı hediyeler peşinde kimilerinin yıllık kazancını bile yetmez böyle bir göz kamaştıran hediyelerin rüyalarında gezinmeye bile.
Oysa annelerin gönüllerini almak o kadar kolaydır ki ne altına, ne pırlantaya ne de tek taşlara gerek yoktur.
Çünkü onlar bu değerleri kalplerinde taşıyanlardır.
Annelerin mutluluğu pahalı hediyelerle değil evlatlarının mutluluğu ile tamamlanır.
Kalpleri ne kadar kibar ve nazik olsa da çocuklarına asla kırılmazlar, kırılamazlar.
Kim bilir kaç kere davranışlarımızla üzülmüş, ezilmiş olsalar bile, bir tatlı söz, bir "annem" diyerek onlara sarılışımız suda sabun gibi eritiverir arada buzdağı bile olsa.
Bazen de unutulmuşlar defterinde unutulup kalırlar hayatın koşuşturmacıları arasında ama gözleri yine yollardadır, kulakları telefonlarda, her çalan zile "o dur" diye fırlarlar yerinden yürümeye mecalleri olmasa bile.
Bitmez, tükenmez bir sevgiyle bağlıdırlar bizlere, anneler için sevgiden karşılık beklemek te neyin nesidir acaba?
Bizi koşarken görse o yorulur, yüzümüzde neşemizin eksikliğini sezse o kahrolur, ayağımız taşa çarpsa dikenler içinde gül açan yüreğinden kan damlar.
Sofraya güzel bir şeyler koysa birinci aklına biz geliriz, telefonda bile olsa iyi olmadığımızı anlayan ve iki eli kanda olsa soluğu yanımızda alan annemizdir.
Boynu daima eğiktir bize dağları yol edecek demiri kül edecek kadar güçlü olmasına rağmen...
Dokuz ay karnında taşımakla yetinmez ömür boyu bağrında taşımaya hazırdır her zaman yaşımız kaç olursa olsun.
Her yetersiz yanımızı tamamlayan, suçumuzu hoş gören, hiç karşılık beklemeden seven bu kişinin adı "annedir".
Bizden gelen acılar bile bambaşka tat verir ona, özgürlüğünü, hayatını, uykusuz gecelerini gençliğini bugününü yarınını serendir yolumuza.
Kapris nedir, nefret nedir, kibir nedir asla bilmez ve hiçbir sevgiliye benzemez.
Bizden aldıklarıyla değil, verdikleriyle yaşar.
Hasretlerin katmerlisi, sabırların alası, acıların tükenmezi ondadır, ne yazık ki bunları anlamak için annelik çemberinden geçmemiz gerekir ama annelik çemberi sadece doğurmakla değil anne kalabilmekle, kendinden geçip o olabilmekle gerçekleşir.
Cennet annelerin ayakları altında değil, anneler cennetin kendisidir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol