Mitoloji diye bir tarih öncesi Bilgi Alanı, İlgi Dalı vardır. Mitoloji'nin insanın Masal Dönemi'ni anlattığı da söylenebilir. Bir defa bilelim ki Mitoloji İnsanlığın Çok Tanrılı Dönemi'dir. Bu dönemde insanlık her şeyin bir Tanrısı olduğunu düşünüp inanmıştır. İnsanda bu tür ve düşüncenin oluşmasında tabiat yani doğa, büyük rol oynamıştır. İnsan tabiatta meydana gelen olayları anlamakta çok zorlanmıştır. Güneşin doğup batması, ayın görünüp kaybolması, tabiatın ilkbaharda uyanması kışın kaybolması gibi olayları anlamakta çok zorlanmıştır. Güneşin doğup batması, ayın görünüp kaybolması, tabiatın ilkbaharda uyanması kışın kaybolması gibi olaylar insanoğlunu şaşırtmış, düşündürmüş ve adeta şaşkına çevirmiştir. Tabii olayları akla ve mantığa uygun anlayıp açıklayanlar da bu kör inançlar yüzünden çok zahmet görmüş, çok işkence çekmişlerdir. Bazıları da söylediklerini hayatları ile ödenmişlerdir. Ancak insanlık gerçeği söyleyenler sayesinde karanlığını yenebilmiş, ilerleyebilmiştir.
Geçenlerde elime eski (Mart 1988) tarihli Papirüs Dergisi geçti. Dergide Yılmaz Onay ile "TROYA SAVAŞI DEVAM EDİYOR" konusunda bir görüşme yapan Seyit Nezir'in röportajını okudum. Yılmaz Onay diyor ki;
"Önce Asia meselesinden konuya gireyim. ASİA, bildiğimiz gibi, ASYA Kıtasına adını veren Tanrıça Homeros'da yani (İliada'da) Önasya ve Batı Anadolu ismi olarak kullanılmıştır."
"Hiç şüphesiz bir Tanrıça'nın, bir Tanrı'nın adı yeryüzünde en büyük kıtaya verilmişse bu önemli bir olaydır. Demek ki tarihte Ege Bölgesinin ilk adı ASİA idi. Daha sonraki yıllarda bu ad Asya Kıtası'nın bütünü için kullanılır olmuştur. Ege ve Anadolu da büyük kıtanın(Kara Parçasının) adı haline gelmiş, Anadolu'ya ÖNASYA denmiştir, Yani Asya'nın ön kısmı diye söylenmiştir.
Asia adı nereden gelmiştir? "Mitolojinin tarih boyu Hindistan'dır. Hatta Mezopotamya, Mısır ve Tüm Ortadoğu(Anadolu dahil)"Tanrı'ların yurdudur. Mesela Hititler "Bin Tanrılı" ulustur. Anadolu ve Ortadoğu Tanrıları zaman zaman toplanırlar. Toplantı yerleri de genelde Anadolu ve Yunanistan'daki Olmpos Dağı'dır. Kavga ettiklerinde Polos Dağı'na gelenler de olmuştur.
Yanlış anlaşılmasın. Tarihin masal tarafını anlatıyoruz. Masallar ne kadar gerçektir? Yoksa hiç mi gerçek değildirler? Bildiğimiz kadarıyla tarih yazı ile başlamıştır. Oysa biz mitolojiden, tarihin masal döneminden söz ediyoruz. Fakat tarihin masalla başladığını da göz ardı etmemek gerekir. Ancak tarihi yapan, tarihi yaratan insandır, halktır. Bu nedenle mitolojiden tarihe gelen uzun bir yol vardır. İnsanlık gerçeğe ulaşmak için bu yolu kat etmiştir. Gerçeği öğrenmek için de çok zahmet çekmiş, çok büyük özveride bulunmuştur. Galile, dünyanın döndüğünü söylediği için fırında yakılmak suretiyle idama mahkum edilmiş, korkudan sözünü geri almışken mahkeme kapısından dışarı çıkarken "Neden yalan söyleyeyim, işte ayağımın altında dünya dönüyor" demiştir. İnsanoğlu gerçeği yani hakikati kolay söyleyememiştir. Bugün yeryüzüne hakim olmuştur, her şeyi adlandırmıştır ama hala insanların dünyada masallarla büyütülüp uyutulduğu tarafları vardır.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol