ATATÜRK'TE BİLİM ANLAYIŞI VE BİLME VERDİĞİ DEĞER (2)

''Ben o adamım ki ordunun memleketi, milleti muhakkak bir neticeye götürebileceği noktalarda emir veririm. Fakat ilim ve bilhassa sosyal ilim sahasına dâhil işlerde ben kumanda vermem. Bu alanda isterim ki bana bilginler doğru yolu göstersinler. Onun için siz kendi ilminize, kültürünüze güveniyorsunuz, bana söyleyiniz. Sosyal ilmin güzel yönlerini gösteriniz, ben takip edeyim.''
Görülüyor ki Atatürk her zaman ve her mekânda bilme, akla, gerçekçiliğe bağlılığını göstermiş, buna ulusunun da uymasını istemiştir. 1933 yılında, Cumhuriyet'in Onuncu Yıldönümü'nde söylediği ünlü nutkunda, '' Türk ulusunun yürümekte olduğu terakki (ilerleme) ve medeniyet (uygarlık) yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meş'ale müsbet ilimdir.''demiştir. İlmi hayatta rehber göstermiştir.
Atatürk ilmi kültürden, kültürü ilimden ayırmaz. Kültürü ve bilimi olan ulusların uygarlık yaratabileceğini söyler ve ulusundan da bugün ve gelecek için bunu ister ve derki:
''Bundan sonra memleketimizi kat'i halasa isal için (kesin kurtuluşa ulaştırmak için) pek kuvvetli ve esaslı tedbirler ittihaz (almak) gerekir. Bu tedbirlerin en mühimi ve en birincisi ilim ve irfandır (kültürdür). İşte şurada (26 Ocak 1923 tarihinde Salihli'de) gördüğüm küçük mektepliler ilim ve irfan (kültür) ordusunu teşkil edeceklerdir.''
Atatürk ilimden ayırmadığı, ayrı görmediği, uygarlıkla kültürü bir tuttuğunu 21 Aralık 1930 tarihinde Kırklareli Türk Ocağı'nda yaptığı konuşmada söylemiştir. Atatürk'e göre ''Kültür, okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden mana çıkarmak, uyanık davranmak, düşünmek ve zekâyı terbiye etmektir.''
Atatürk yeni Türk Ulusal Yaşamı'nda bilmin hayatta ağırlıklı olarak yer alması gerektiğine inanmış bir Ulus Önderi sıfatı ile üniversitelere, bilim adamlarına büyük önem vermiştir. Özel akşam sofralarında hep bilim ve fikir adamları yer almıştır. Nazi Almanyası'ndan bilim adamları kovulmak ve kaçmak zorunda kalınca Atatürk onlara Türkiye'nin kollarını açmış, her birine üniversitelerde görev vermiştir. İlim ve kültürü en iyi koruyan, gelecek kuşaklara aktaran aracın kitap olduğuna da inanan Atatürk, ömrü boyunca hep bilme, kültüre kitaba ve aydınlara yakın olmuş cephelerde dahi kitap okumuş onlarla birlikte Ulusal Mesai yapılmasına özen göstermiştir. İzmir İktisat Kongresi'ni toplaması ekonomi bilmine verdiği önemi göstermektedir ve Atatürk'ün yaşam, düşünce ve devlet yönetme biçimine baktığımızda bu BÜYÜK İNSAN'ın bir düşünür, bir filozof, entelektüel, düzeyi yüksek bir KÜLTÜR ADAMI olarak görmekteyiz. Geleceğe ve tüm ulus işlerine hep ilim açısından baktığını anlamaktayız. ''Gelecek EKONOMİ, İLİM ve KÜLTÜR ZAFERLERİ olacak'' dediğinde onun her yönüyle bir BİLİM SEVDALISI olduğu kanaatine varmaktayız. Özellikle O'nun Tarih İlmi'ne ayrı bir önem verdiğine tanık olmaktayız. Türk ulusunun köklü ve soydan bir ulus olduğunu kanıtlamak amacıyla 1930'lu yıllarda düzenlediği Tarih Kongreleri bunu göstermektedir.
Atatürk çok okuyan, okuduğunu başkaları ile tartışan, paylaşan, bunlardan sonuç çıkarmaya özen gösteren bir devlet adamı idi. O’nun okuduğu kitapları, okuduklarının kenarlarına düştüğü notlar da bilimle, kültürle içli dışlı olduğunu göstermektedir.
Özetle demek gerekirse Atatürk ilimle, bilimle bir özenti içinde olmamış, aksine bilimi, ilmi, bilgiyi kültürü, yaşamın, uygarlaşmanın vazgeçilmez aracı ve yöntemi olarak görmüştür. Bilimsel düşünmüş, icraatlarını bilimsel ve kültürel zeminlere, akli ve mantıki ölçülere oturtmuştur. Tarihimizde evrene, hayata, uygarlığa, insanlığa, ulus işlerine bilim açısından bakan ilk devlet adamı Atatürk olmuştur. Bu çalışma bir Cumhuriyet kurumunun isteği üzerine 07.02.2001 tarihinde yapılmıştır.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol