ATATÜRK'TE BİLİM ANLAYIŞI VE BİLİME VERDİĞİ DEĞER

Atatürk, Türk ulusunun her alanı ve faaliyetiyle ilgili görüş bildirmiş bir önderdir. Hatta toplumun her kesimini ilgilendiren konulardaki görevlere ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Bunlar Atatürk'ün buyrukları olarak kitaplara, kayıtlara ve tarihe geçmiştir.
Hiç kuşkusuz Atatürk'ün bilim üzerine de görüşleri, söylemleri olmuştur. Örneğin herkesin bildiği Türk Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nin anlında yazılı olan "HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİD İLİMDİR" sözü bunlardan biridir.
Atatürk yaşam anlayışı, yaşam biçimi, büyük bir komutan, büyük bir devlet adamı ve büyük bir devrimci, yol gösterici önder olarak aklı ve bilimi yol gösterici kabul etmiş bir kimsedir. Akıl, bilim ve mantık, sağduyu ve bunları takviye eden, pekiştiren özel yetenekleri olmasaydı Atatürk bir DEHA olmazdı.
30 Ağustos Zaferi'ni bir konuşmasında değerlendiren Mustafa Kemal, 23 Ocak 1923 tarihinde şunları söylemiştir:
"Arkadaşlar, bundan sonra pek mühim zaferlere kavuşacağız. Fakat bu zaferler süngü zaferleri değil, iktisat ve ilim ve irfan (kültür) zaferleri olacaktır. Ordumuzun şimdiye kadar istihsal (elde) ettiği muzafferiyetler memleketimizi halas-ı hakikiye (hakiki kurtuluşa) sevk etmiş sayılmaz. Bu zaferler ancak müstakbel (gelecek) zaferimiz için kıymetli bir zemin hazırlamıştır. Muzafferiyat-ı askeriyemizle (askerlerimizin zaferleri ile) mağrur olmayalım. YENİ İLİM ve İKTİSAT ZAFERLERİ'ne hazırlanalım."
Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye'yi kurtarma ve Türkiye'yi kalkındırma, değiştirme projesinde iki yol vardır. Yollardan biri ASKERİ ZAFERLER, ikincisi İLMİ BAŞARILAR’dır. 30 Ağustos 1922’de kazanılan BÜYÜK ASKERİ ZAFER'den sonra İLMİ BAŞARILAR DÖNEMİ, BİLİMLE YAŞAMA ZAMANI başlamıştır. Yeni Türkiye'nin insanları edebiyata, sanata, şiirde, fen ve teknikte bilim sayesinde başarılı olacaktır. Çünkü kendisi "İlimin gerekliliğine inanmıştır. İlimin ve fennin dışında başka yol olmadığını" bilmektedir. Nitekim 1925 yılındaki bir konuşmasında bilime, tekniğe verdiği yaşamsal önemi şöyle ifade etmiştir:
"Dünyada her şey için, maddiyat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit (yol gösterici) ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında kılavuz aramak dalgınlıktır, bilgisizliktir, doğru yoldan sapmaktır. Yalnız ilmin ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının gelişmesini karamak ve ilerlemelerini zamanında izlemek şarttır. Bin, iki bin, binlerce sene evvel ki ilim ve fen ve dilin çizdiği kaideleri, şu kadar bin sene sonra bugün aynen tatbikata kalkışmak elbette ilim ve fennin içinde bulunmak değildir."
Mustafa Kemal Atatürk, insanlığın ilerlemesine, kalkınmasına, kültür ve uygarlık yaratmasına etken olan şeyin akıl, bilim ve gerçekçilik olduğunu görmüş entelektüel bir fikir adamıdır. Bir filozof gibi, bir yol gösterici gibi ulusuna ufuk açmıştır. Bilenler bilmeyen, cehaletle bilgi arasındaki farkı olaylarla halkına göstermiş ve 1923 yılında bir başka konuşmasında bu konuda şöyle demiştir:
"Biz cahil dediğimiz zaman mutlaka mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim ve hakikati bilmemektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören hakiki alimler (bilginler) çıkar."

DEVAM EDECEK...

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol