ATATÜRK'ÜN TARIH OLAN KIRKLARELI ZIYARETI

Yarin Pazar günü Atatürk’ün Kirklareli’ne gelisinin 79. yildönümüdür. Gelisinin kutlanmaya baslanmasi ise 35 yilliktir. Otuzbes yilda olusan geleneksel karsilama töreni ve bu münasebetle yapila gelen toplanti pazar günü de yapilacaktir. Atatürk’ün tarihi ziyareti yadedilecektir. Bu, gelecek yillarda da böyle devam edecektir. Kutlama programinda bana da konusma imkani verdikleri için kismet olursa pazar günü saat 14.00’de Halk Egitim salonunda bu ziyareti anlatacagim. Ancak simdiden söyleyeyim ziyareti hikaye etmeyecegim, Atatürk’ün Kirklareli’ndeki konusmalarini, sosyal, siyasal ve ekonomik zeminine oturtmaya çalisacagim. Yani Atatürk’ün konusmalarini ele alarak bazi açiklamalarda bulunacagim. Çünkü Atatürk, Kirklareli’ne turistik bir gezi yapmamistir. Kirklareli’ne amaçli gelmistir. Birtakim etkenler ve nedenler Trakya Ziyareti’nde önceligi Kirklareli’ne vermesini gerekli kilmistir. Onlar üzerinde duracagim.

Bir bilgiye göre Atatürk Cumhurbaskani olduktan sonra 52 vilayet, birçok ilçe ve köy ziyaret etmis, yurttaslarla görüsmüstür. Zaten O’nun Cumhurbaskani olduktan sonra sik sik söyledigi “HALKA GIDERIM” sözü bundandir. Bunu meclis çalismalarindan, Milletvekillerinin tutumundan memnun olmadigi zamanlarda da söylemistir. Tabii “Halka Giderim” sözü yalniz meclis çalismalarindan memnun olmadigi zamanlarla ilgili degildir. Yaptigi devrimler, yenilikle, reformlar için de halka gitmistir. Uygulamalari görmek için de gitmistir. Ama hiçbir zaman gezilerine tesadüfen çikmamis, turstik gezi amaciyla yurdu dolasmis degildir. Cumhuriyet Halki’ni çalisirken dinlenirken bayramindan, seyraninda görmek, duygu ve düsüncelerini ögrenmek istemistir. Bir anlamda halkin nabzini tutmustur.

Mesela Atatürk, Kirklareli’ne geldigi 1930 yilinda Dünya ile birlikte Türkiye’de ekonomik kriz yasiyordu. Bunun yaninda Türkiye’de çok partili hayata, muhalefeti olan bir meclis çalismalarina geçis girisimlerinin basarisizlaga ugramis olmasindan ileri gelen bir rahatsizlik vardi. Halkin bu durum karsisindaki tepkisi Atatürk için büyük önem tasiyordu. Milli mücadeleden ve Istiklal Savasindan halk yeni çikmisti. Yani savasin ve zaferin üzerinden 7 yil geçmisti. Bir yandan yaralar sarilmaya çalisiliyordu, bir yandan da devrim yapiliyordu. Ulusun yönü ve yörüngesi degisiyordu.

Atatürk’ün “HALKA GIDERIM” sözü demokratik bir sözdür. Çünkü halk her seyin sahibi ve kaynagidir. Onun sesi Tanri’nin sesidir. Halksiz ne vatan olur, ne devlet olur. Halk varsa bunlar vardir. O nedenle halka gitmek, halka basvurmak devlet idarelerinde önemli bir olaydir.

Atatürk Cumhuriyet halki’na bir mecburiyet dolayisiyle mi giderdi? Hayir.  Öncelikle halki sevdigi için giderdi. Halki bilgilendirmek için giderdi. Biliyor ve inaniyordu ki halk ülke sorunlarinin çözümünde anahtar konumundadir. Devleti yönetenlerin bu gerçegi bilmesi lazimdir. Yalniz devleti yönetenler, yani atanmislar degil, seçilmisler de bilmek zorundadirlar. 1215 Mandakarta Anlasmasi, yani Kral - Halk Anlasmasi, 1789 Fransiz Ihtilali devlet yönetiminde halki öne çikarmistir. Bu tarihi olaylari Mustafa Kemal iyi biliyordu. Bu nedenle bastan beri Cumhuriyeti düsünüyordu. 1913 yilinda Sofya’da Askeriatese iken bir hanim arkadasina Cumhuriyetten söz eden mektuplar yaziyordu. Yeniliklerden bahsediyordu. Bu nedenle Atatürk’ü düsünceleri, yapmak istedikleri, amaç ve hedefleri, yasadigi olaylar büyük yapmistir.

Bundan dolayi olsa gerek, DEHA’nin yüzde 25’i kabiliyet, yüzde 75’i emektir. Atatürk budur iste. Ama biz onu hiçbir zaman anlamadik, anlatmadik, anlatamadik. O’nu Selanik ile Anitkabir arasinda bitirdik. Günümüzün Türkiye’sinde Atatürk’ü arasaniz bulamazsiniz. Bir alacakaranlik içersindeyiz. Fakat her karanligin bir aydinligi vardir. Ona inaniyoruz. Yarin Atatürk’ü karsilamaya bekliyoruz.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol