Ankara’da “ÇANKAYA” bir mekandir ama onun ötesinde Cumhuriyetin ve Atatürk’ün simgesidir. Çankaya’yi birçok kisiler anlatmis ve yazmislardir. Fakat orasini en iyi anlatan, oranin ilk sakini Mustafa Kemal Atatürk’ü ayrintilariyla dile getiren Falih Rifki Atay olmustur.Onun iki ciltlik ÇANKAYA kitabi adeta Çankaya’nin destani, yaratilma öyküsü, Atatürk’ün hayatidir.
Åzimdilerde ÇANKAYA yine anlatilmaktadir. Gazeteci yazar Cüneyt Arcayürek, bugüne kadar Çankaya’ya çikan II. Cumhurbaskaninin Çankaya yasamlarini Cumhuriyet Gazetesinde yazip anlatmaktadir. Çankaya’nin ilk sakini (oturani) Mustafa Kemal’i, ondan sonra gelen ikinci Cumhur Baskani Ismet Inönü’yü anlatmis, su günlerde Celal Bayar’i dile getirmektedir.
Atatürk ve Inönü’nün Çankaya’lari baskadir. Özellikle Atatürk’ün damgasini vurdugu Çankaya bir tarih, bir kültür mekani, fakat Atatürk ile özdeslesmis bir Cumhurbaskanligi Makami’dir.
Cüneyt Arcayürek’in de anlattigi gibi Atatürk’ün, Çankaya’daki hayati AKÅzAM SOFRALARI ile meshurdur. Fakat sanilmasinki bu sofralar birer yemek, eglence, içki sofralaridir. Hayir, bu sofralar yüksek düzeyde fikir ve kültür alisverislerinin yapildigi, Yeni Türkiye’nin yönünü ve yörüngesini degistirecek görüslerin, düsüncelerin dillendigi, tartisildigi sofralardir. Atatürk’ün büyük zevk ve keyif aldigi zamanlar bu sofralarda arkadaslari, fikir ve düsünce adamlari ile beraber oldugu anlardir. Sofralar öyle zengin sofralar degil, kuru fasulyenin, omletin, kavrulmus kuru leblebinin ve bir lokma kuru ekmegin yeterli bulundugu sofralardir. Atatürk bu sofralarda konuklarina “BIR LOKMA KURU EKMEK YETER” diyordu.
“KURU EKMEK” Türk halkinin tarihten gelen yoksullugunun, fakirliginin bir simgesidir. Köyden ve halktan bir insan olsun’da onun kuru ekmek yememis oldugu düsünülemez. Her ne kadar Mustafa Kemal bir memur çocugu ise de küçük yasta yetim kaldigi için yokluk yasamis bir kimsedir.
Annesinin ikinci evliligini onaylamayan ve bu yüzden sekiz yil üvey babasinin evine gitmeyip dayisinin tarlalarinda yabani kuslari kovalamakla yaz tatillerini geçiren Mustafa Kemal bu zamanlarda çok parasizlik ve yoksulluk çekmistir. Cüneyt Arcayürek’in de anlattigi gibi, bir gün Selanik yada Manastir’da arkadasi Ömer Naci ve diger bir arkadasi ile yemege gittiklerinde hiçbirinin cebinde para yoktur. Iste o zaman Mustafa Kemal, “HAYAT KURU BIR KESTANE” demistir.
ÇANKAYA’ya II Cumhurbaskani çikmistir ama hiçbiri Atatürk ve Inönü kadar Çankaya’ya damgasini vurmus degildir.
Hâlâ, “ATATÜRK” deyince akla Çankaya gelir. Ancak Çankaya’da artik Atatürk’ün havasi ve gelenegi yoktur. Atatürk’ün, Inönü’nün, Fahri Korutürk’ün, Cemal Gürsel’in ve Ahmet Necdet Sezer’in oturup geride biraktiklari Çankaya bugün bir baska biçimde görünen ve anilan Çankaya’dir. Ünlü toplumbilimci (sosyalog) Prof. Dr. Cahit Tanyol, “ÇANKAYA’NIN DRAMI” adli kitabinda Çankaya’nin degisen havasini ve gelenegini anlatir.
Åzartlar ve kurallar degisti. Bugün Mustafa Kemal’i Çankaya’ya getirmek mümkün degildir. Çankaya gelenegi Mustafa Kemal ile gitmistir. O, uçaga binmemistir, bugünkü gibi Dünya’yi turlamamistir, yurt disina çikmamistir ama yurtiçinde 52 Vilayeti ve Ilçeleri gezmis, halki kucaklamistir. Tabii O’nun Halk Sevgisi ikbal ve iktidar için degildi. O’nun Halk sevgisi Türklügün’den ve tarihinden geliyordu. O, bir Yörük’tü, soyu Ortaasya’dan geliyordu. Türk gögünden bir yildiz gibi akip geçti. Geride bir VATAN ve ULUS birakti. Iste bunun için kendisine ATATÜRK dendi.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol