AVRUPA TÜRKIYE'NIN IÇME SULARINI DENETLEYECEKMIS

Su Avrupa Birliginin Türkiye’ye ne getirip ne götürecegi henüz açik biçimde anlasilmis degldir. Halk bu konuda tam bir bilgisizlik içersindedir. Ancak bazi Uyum Yasalari’nin uygulanmasindan dogan rahatsizliklar halka yansidiklari kadariyla Avrupa’nin, Türkiye’yi A’dan Z’ye kadar kendi ölçüleri içersine alacagi anlasilmaktadir. Tabii Avrupali olmak, Avrupali gibi yasamak  kolay degildir.

Avrupa Yasalarinin uygulanmasi için ilgili Bakanliklar yeri geldikçe ve gerektikçe Vaililere genelgeler göndererek, yasalarin öngördügü islerin yapilmasini, hizmetlerin yerine getirilmesini istemektedirler. Örnegin, Gürültü Kirliligi ile Mücadele, içme sularinin sik sik kontrolü, çevre temizligi bunlardandir. Tabii bunlarin ne kadar yerine getirildigi, genelgelerin sümenlerde mi kaldigi, uygulayicilarin unutup, ara sira hatirladikça etrafi sikistirdiklari, tartisma konusudur.

Türkiye, halkin içmesuyunu henüz bütünüyle çözmüs degildir. Daha yüzlerce, binlerce köy ve mezralarda, kasabalarda bu sorun çözüm beklemektedir. Suya kavusan yerlerde içmesuyunun ne kadar saglikli oldugu ise ayri bir sorundur. Halkin büyük çogunlugunun sebeke sularini içmedigi, pet sise ve bidonlarda satilan sulari satin alip içtigi gözden kaçmamaktadir.

Avrupa Uyum Yasalari çerçevesinde içmesuyu standardinin ne oldugunu bilmiyoruz. Her halde bizde satilan sular ayarinda olmasi gerekir. Ancak AB ölçülerine göre Türkiye’de içme ve kullanma sulari sürekli denetim ve gözetim altinda tutulmayi gerektirmektedir. Su kontrollerinin sonuçlari sürekli olarak AB’ye bildirilmesi istenecektir. Saglik Bakanligi Temel Saglik Hizmetleri  Genel Müdürlügü bu isi siki sikiya takip etmektedir. Klorlama isi hiçbir surette aksatilmayacaktir. Suyun bir litresine 0.5 milgramdan az veya çok klor verilmeyecektir. Sulara fazla klor verilmesi insanlarda ishale, az verilmesi ise suda  mikroplarin çogalmasina neden olmaktadir. Tabii Saglik Bakanliginin bu baglamda da elinde bir yönetmelik vardir. Içme ve kullanma sulari buna göre izlenmektedir. “Insani Tüketim Amaçli Sular Hakkinda Yönetmelik” bu isle, yani içme ve kullanma sularinin standardi ile ilgilidir.

Sularin klorlanmasi isi dogalki öncelikle Belediyelerin isidir. Ancak Saglik Müdürlükleri de bu kontrollerden sorumludur. Bu nedenle içme ve kullanim sularinin durumlari AB standartlarina ne kadar uymaktadir, günlük dezenfeksiyonlari yani klorlama isleri nasil yapilmaktadir. Bunlar sürekli denetim ve gözetim altinda tutulacaklari gibi, sonuçlar düzenli biçimde kayitlara alinacaktir. Ve bilgiler AB’ye gönderilecektir. Böyle olmasi istenmektedir.

Peki içmesuyu olmayan, hâlâ dere ve kuyulardan su alip içen ve kullanan insanlar AB’nin bu su denetiminin ne kadar içinde ve ne kadar disindadir? AB’nin bu konudaki tavri nedir? Bunlari bilmiyoruz. Ancak anlasilan odur ki bu konuda da isimiz zordur ve büyük yatirimlari gerektiren çalismalarin içinde olmak zorundayiz. Açik içmesuyu sebekelerinin bir an önce kapali su sebekelerine dönüsmesi gerekmektedir.

Görülüyorki Avrupali olmak kolay degildir. Türkiye çok zor ve çok sikintili bir Avrupalilasma Süreci’ne girmistir. Yillarin ihmalleri simdi kapatilmaya çalisilmaktadir. Bu nasil mümkün olacaktir, onu da Allah bilir. Devletin parasal gücü bellidir. Halkin parasal kaynaklari kit ve sinirlidir. Yani Türkiye’nin bu sorunlari çözmesi, Çevre Sorunu’nu halletmesi zenginlesmesine, halkin egitilmesine baglidir. Geri kalani lâftir.

                        nazifkaracam@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol