"Akil olan sizlersiniz"

Akil insanlar Marmara Gurubu'ndan Başkan Prof. Dr. Deniz Ülkü Arıboğan, Sekreter Yrd. Doç. Dr. Levent Korkut ve Sanatçı Hülya Koçyiğit, dün Ticaret Borsası'nda gerçekleşen toplantı ile Kırklarelilerle buluştu. Geniş güvenlik önlemleri altında başlayan toplantıda konuşan Başkan Prof. Dr. Deniz Ülkü Arıboğan, "30 yıl süren çatışma sürecinde hala bu ülkenin halkları birbirine düşmediyse, hala birbirine kardeşçe muamele etmeye çalışıyorsa, hala biz kardeşiz diyebiliyorsa bu ülkenin halkı akildir" dedi.
Sanatçı Hülya Koçyiğit ise "Konuşarak anlaşamayacağımız hiçbir şey olmadığını düşünüyorum. Akil insanlara başta farklı anlamlar yüklendi ama akil insanların aslında adı ne olursa olsun barıştan, diyalogdan yana insanlar olduğu bir gerçek" diye konuştu.

Akil İnsanlar Marmara Gurubu'nun Kırklareli buluşması dün Ticaret Borsası'nda gerçekleşti. 200'ü aşkın davetlinin geniş güvenlik önlemleri altında Ticaret Borsası'na alındığı toplantıya Akil İnsanlar Marmara Gurubu'ndan Başkan Prof. Dr. Deniz Ülkü Arıboğan, Sekreter Yrd. Doç. Dr. Levent Korkut ve Sanatçı Hülya Koçyiğit katıldı. Saat 15.00'da başlayan toplantı öncesi heyetin Kırklareli'ne gelişi nedeniyle bazı protestolar oldu. MHP Kırklareli Teşkilatı Dingiloğlu Parkı önünde yaptıkları basın açıklaması ile heyeti protesto etti.
CHP ise toplantının yapıldığı Ticaret Borsası'na yürüyerek gelmek istedi. Ancak yolları barikatlarla kapatan polis CHP'lilerin yürüyüşünü engelledi. Bu sırada CHP Gençlik Kolları'ndan Ticaret Borsası'na ulaşmayı başaran bir gurup ise Çevik Kuvvet tarafından bölgeden uzaklaştırıldı.
Toplantı salonuna Akil İnsanlar Gurubu'ndan önce Prof. Dr. Deniz Ülkü Arıboğan ve Hülya Koçyiğit geldi. Arıboğan ve Koçyiğit'e daha sonra Korkut'ta katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Başkan Prof. Dr. Deniz Ülkü Arıboğan, konuşmasının başında kendilerinin "akil insanlar" olarak adlandırıldığını ancak asıl akillerin bu ülkenin halkı olduğunu söyledi. Arıboğan, "Her gittiğimiz yerde bizler şunu söylüyoruz; 30 yıl süren çatışma sürecinde hala bu ülkenin halkları birbirine düşmediyse, hala birbirine kardeşçe muamele etmeye çalışıyorsa, hala biz kardeşiz diyebiliyorsa bu ülkenin halkı akildir. Burada iki üç satır yazı yazan insanın akil ilan edilmesi çok doğru değil" dedi.
Akil heyetin yapacağı en doğru şey siyasete                         baskı yapmak
Siyasetin çok farklı bir psikolojiye sahip olduğunu ve bu psikolojinin çoğu zaman en küçük anlaşmazlıkları bile çatışmaya dönüştürebildiğini ifade eden Arıboğan, "Siyasetçiler seçimden önce oy sandığında halkla propagandalarını yapıyorlar sonra gidiyorlar. Ankara'nın bambaşka bir siyaset psikolojisi var. Her şey siyaset gözlüğünden görülmeye başlandığından itibaren işler insanı olmaktan çıkıyor, siyasetin bir malzemesi haline geliyor. Dünyanın en basit konusunda bile iktidarla muhalefet ikiye ayrılıyor. Ve mutlaka karşı karşıya geliyorlar. İnsanlarla siyasetin bağlantısı mutlaka kopuyor. İki aydır devam ediyoruz şunu gördük; akil heyetin yapabileceği en doğru şey siyasete bir baskı uygulayabilmek maksadıyla toplumun duygularını, düşüncelerini alıp siyaset dışı bir platformdan siyasete doğru bir baskı oluşturmak. Ve gerçekten gittiğimiz görüştüğümüz her yerde aşağı yukarı aynı düşünceler ve endişelerini dile getiriliyor. Biz bunları raporlarımıza dökmeye başladık. Bir baktık ki ülkede aleviler kendilerini iyi hissetmiyorlar, mağdur hissediyorlar. Sünnilerin bir kısmı da kendisini mağdur hissediyor. Ben çocuğumu üniversiteye başörtüsü ile yollayamadım bende mağdurum diyor. Bir bakıyorsunuz sol sendikalar sıkıntı çektiğini iddia ediyor, sonra bir bakıyorsunuz Romanlar çıkıyor bizim hakkımız hiçbir yerde savunulmadı keşke Kibariye'de olsaydı diyor. Ve haklı buldum. Kadın dernekleri çıkıp kadına yönelik şiddetin geldiği yer nedir böyle dediler. Teröre verdiğimizden çok kadının erkek şiddeti nedeniyle hayatını kaybettiği bir ülkede yaşıyoruz bu dilendirilmeyecek mi dediler. Bu arada gayri müslimlerle toplantılar yapmaya başladık. Onlarında başta mağduriyetleri var. Derken bir baktık ki aslında toplumda dillendirilmesi gereken o kadar büyük bir sıkıntı var ki ve biz bu konuyu sadece alıp Kürt ya da PKK meselesine endekslersek ve barışı sadece buradan sağlayacağımızı zannedersek çok ciddi bir hata yaparız" diye konuştu.
Bu halkında devleti zapturapt altına alması gerekiyor
Toplumun barışı ve kardeşliği yüzde 100 desteklediğini düşündüğünü, kimsenin "ben bundan nefret ediyorum ben bunu öldürmeden hayatıma devam edemeyeceğim yada ben barışa karşıyım" demediğini söyleyen Arıboğan, ancak bazı "ama"ların bulunduğunu bunları da rapor ettiklerini dile getirdi.
Siyasetin dilinin ağır olduğunu ve toplumu gerdiğini belirten Arıboğan, toplumun siyaseti zapturapt altına alması gerektiğini kaydetti. Arıboğan şöyle konuştu;
"Siyasetin dili çok ağır çok şiddet içeriyor. Toplumu geriyor. Onun için toplumun akilliği demeye çalıştığım şey bu. Toplumdaki duygusallıklar, olumluluklar, olumsuzluklar o tarafa doğru yansıtılmalı ve siyaseti zapturapt altına almamız gerekiyor. Bugüne kadar hep devlet halkı zapturapt altına aldı. Bu halkında devleti zapturapt altına alması gerekiyor. Onun için de ben bu heyetin faaliyetlerini çok önemsiyorum."
Konuşarak çözülemeyecek hiçbir şey yok
Arıboğan'ın konuşmasının ardından sanatçı Hülya Koçyiğit söz aldı. Silahların sustuğunu ve bundan sonra hep susmasını ümit ettiğini belirterek, sorunların tartışılarak çözülmesi gerektiğine işaret etti. Tartışarak çözülemeyecek sorun olmadığına inandığını kaydeden Koçyiğit, şunları söyledi;
"Bundan sonra bu kadar yıldır ertelediğimiz gerçek sorunlarımızla başbaşayız. Bunları konuşalım. Bunları tartışalım. Uzlaşa biliyorsak uzlaşalım. Uzlaşamıyorsak birbirimizi dinleyelim, dinlemesini öğrenelim. Taleplerimiz seslendirebilmek için örgütlü olmayı seçelim. Konuşarak anlaşamayacağımız hiçbir şey olmadığını düşünüyorum. Akil insanlara başta farklı anlamlar yüklendi ama akil insanların aslında adı ne olursa olsun barıştan, diyalogdan yana insanlar olduğu bir gerçek. Haktan hukuktan yana eşitliği arayan insanlar olduğu bir gerçek.
Belki de Türkiye'de ilk kez farklı kesimlerden insanlar bir araya gelerek geleceğini konuşuyor. Geleceğini inşa etmek için konuşmaya başladı. Başlangıçta çok farklı gibi duran fikirlerimiz, örselenmiş duygularımız, acılarımız, ülkemizle ilgili korkularımız çünkü hepimiz bu ülkeyi çok seviyoruz. Bu ülkenin değerlerini değerimiz olarak benimsedik. Kutsallarımız var. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının kurduğu bu Cumhuriyet hepimizin en büyük kutsalı. Bayrağımız hepimizin en büyük değeri. Bunlardan asla ödün vermeyi düşünmüyoruz ama bu konularda endişeler olması inanın bir vatandaş olarak benim canımı acıtıyor. Biz halk olarak her zaman konuşarak anlaşabiliriz. Ama ne yazık ki hepimiz kabul ediyoruz ki TBMM'de insanlar birbirlerine çok yüksek tonda hakaret ediyorlar. Burada bulunan özellikle gençlere çok kötü örnek oluyorlar. Biz meclis olarak buna itiraz ettiğimizi dile getirebiliriz. Farklılıklarımız olsa bile birlikte yaşabildiğimizi gösterebiliriz."
Terör dışında da sorunlar var
Toplantının açılış bölümünde son olarak konuşan Yrd. Doç. Dr. Levent Korkut, ise ailesinin de Babaeskili olduğunu belirterek en zor ve heyecanlı toplantılarından birini gerçekleştireceğini söyledi.
Akil insanlar olarak yola çıkarken şiddetin önlenmesi ve huzurun sağlanmasını hedeflediklerini ancak gerçekleştirdikleri toplantılarda insanların terör dışında da başka sorunları olduğunu gördüklerini anlatan Korkut, sözlerini şöyle sürdürdü;
"Aslında yola bir şiddetin önlenmesi ve huzurun sağlanması amacıyla çıkmıştık ama toplantılarımızda gördük ki kesimlerin şiddetin dışında başka sorunları ve dertleri de var. Ve bunları da kaydetmeye başladık. Çünkü Türkiye'nin tam sorununu tespitinde iki ayrı çerçeve olduğunu gördük burada. Bunlardan ilki gerçekten şiddetle ilgili bunun bitirilmesi ile ilgili, bunun yarattığı tahribat, şehitler, ölenlerin yakınlarının içinde bulunduğu durdum travmalar, acılar ama birde bunun dışında ülkenin geleceğine bakan bir halkla karşılaştık. Deniz hanım çok doğru söyledi halkın bakışı, halkın tutumu, halkın ihtiyaçları aslında siyasetçiler tarafından tam dillendirilmiyor galiba. Çünkü biz olgun görüşler, çok olgun bakışlar, çok olgun eleştiriler bulduk halk içinde. Bu anlayışlarının da tam olarak yansıtılmadığının, bazı problemlerinin siyasetçiler tarafından doğru biçimde algılanmadığını da tespit ettik. Dolayısıyla biz demokratikleşme çerçevesini de bu arada gündeme getirdik onu da tartışmaya başladık ve katılımcılar genellikle kendi sorunlarını aksettirmeye başladılar. Her kesimin sorunları olduğunu gördük. Sorunsuz kesim yok aslında. Bu sorunları doğru bir şekilde aksettirmeye, yansıtmaya çalışacağız."
Açılış konuşmalarının ardından toplantı kalımcılarla birlikte karşılıklı soru cevap ve görüş alışverişi şeklinde devam etti.

Yorum Yazın

Yapılan Yorumlar

  1. Sizde mi yandaş oldunuz...