AsIK VE AsIK EDEBiYATI II

Edebiyat Ansiklopedisinden edindigim bilgileri kendi bilgilerimle birlestirerek size, bilgilenmek adina hizmet etmeye çalisiyorum.
Bazi padisahlar, asiklara özel ilgi göstermislerdir. Bu padisahlarin basinda IV. Murat, IV. Mehmet, II. Mahmut ve Sultan Abdulaziz gelmektedir. istanbul, Tavukpazarindaki kahvehaneleri II. Mahmut zamaninda pek söhretlenmisti. Ünlü asiklar burada toplanirlardi. Asik fasillarini da idare eden birisi vardi buna "Reisi Asikan" denir ve devletten maas alirlardi. Birisine asik denebilmesi için önce (istanbulda) Tavukpazari'ndaki asik cemiyetine "Çerag" olmasi gerekirdi. Kabiliyetli olan sonra kalfa, ardindan "ehliyetname" alarak ancak asik olurdu. Bu asiklar, ülkenin her tarafinda hükümet adamlarindan kolaylik görürlerdi.
Asiklar, belli zamanlarda muayyen yani yörelere göre anlam ifade eden elbiseler giyerlerdi. Halkin arasinda böylece dolasirlar halk ile bulusacaklari saatleri halka iletirlerdi. Asiklar saz çalip, irticalen siir söyleme gelenegine sahip olduklari için kendilerine daima divan tarzinda yazilmis siirlerden üstün olduklarini anlatirlardi. Divan sairleride asiklari her zaman cahil olarak görmüs ve yermislerdir. Bu konuda çok seyler yazilmistir ancak halkin istegi her zaman galip gelmistir.
Asik edebiyati ve divan edebiyati zaman içinde birbirine tesir etmistir. Bu tesir XVIII. yüzyil sonuna ve XIX. yüzyil boyunca daha açik görülür. Aruz vezni dahil, divan siirinin sekil ve dil hususiyetlerini benimseyen asiklar oldugu gibi, asik edebiyati ölçüleri içinde siir yazan divan sairleri de olmustur.
iyi ögrenim görmüs, divan siiri tarzina yakin siir söyleyen asiklar, "kalem suarasi" olarak adlandirilmislardir. Örnek olarak Bayburtlu Zihni ve Çankirili Zahmi "kalem suarasi" olarak adlandirilmislardandir. Eski tarih tezkirelerde asiklar ve asiklik gelenegi hakkinda hemen hiç bir bilgi evvelce bulunamamistir. Eski asiklarin eserleri halk içinde söylene söylene veya günlükler (cönk defteri) yoluyla zamanimiza ulasmis bulunmaktadir.
XV. ve XVI. yüzyillarda baslayan asiklik gelenegi XX. yüzyilin baslarina kadar devam etmistir. Ancak Yeniçeri Ocagi'nin kaldirilmasi, medrese ve tekkelerin zaman içinde bozulup, faaliyetlerini kaybetmeleri, sonrasinda kapanmalari ile asiklarin yetisme ve korunma kaynaklari kurumus oldu. istenmeyen sekillerde zarar gördü. Bu gün Anadolunun çesitli bölgelerinde bu gelenek devam etmektedir.
Asik Edebiyati Asik denilen, çokluk saz sairlerinin meydana getirdigi sekil ve içerik olarak belli özelliklere sahip edebi ürünleri içine alir. Asik sözcügünün nereden çiktigi tam olarak bilinmemekle beraber, Velet Çelebi Türkçe isik'tan geldigini söylemektedir. Ahmet Tal'at "Yüregi ask ile yanan" anlamina geldigini söyler. Velet Çelebi'nin söyledigini paylasir. Fuat Köprülü Kelimenin köküne inmez, ancak isik seklinde dilimize geçtigini "Kalenderi, Bahayi, Bektasi, Hurufi gibi ehl-i sünnet akidelerine aykiri zümrelere mensup dervislere ve Yunus Emre tarzinda halk sair mutasavvuflarina sifat oldugunu belirtir. Hüseyin Kazim Kadri, Türk Lügati'nde asik'i arapça sayarak "gönül veren" anlami tasidigini yazmaktadir. Ahmet Kutsi Tecer, asik için "önceleri Yunus tarzinda ilahiler ve mistik siirler söyleyen sairler tarafindan kullanilmaya baslanmis, daha sonralari saz sairlerinin hepsi asik adina takinmislardir" diyor. Halk bu tarifi bir baska sekillerde tarif etmistir. Bunu sonra yazacagiz. Halkin gözün de asik nedir? diye bir soru vardir. Yeri gelmisken halk mutlaka bu tip halk adamlarina örnek olarak bakmak ister.
Hikmet Dizdaroglu, asiklari iki kisimda incelemektedir. Hosça kalin.
mustafaermis@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol