BABAESKİLİ H. RAHMİ APAK'IN EDİRNE GÖZLEMLERİ - II

Oysa 1892 yılında Ahmet Fehim Bey'in Tekirdağ, Çorlu turnelerinden sonra Edirne'ye gelen tiyatro ekibine zamanın Valisi Mareşal Arif Paşa, ramazan olduğu gerekçesiyle, şeyhülislamdan aldığı fetvaya dayanarak, izin verilmemiştir. Bundan anlaşılıyor ki o sıralar Edirne'de yozlaşmış bir ortam da söz konusudur. Ya da vali Alaca Karanlık'ta yaşayan halkın dini hislerine hürmeten bir tutum yeğlemiştir. Hüseyin Rahmi Apak anılarında Arif Paşa'nın "Edirne Belediye binasında balo verdiğini, yabancılarla dans ettiğini" anlattığına göre "vali zamana uygun bir politika izlemiştir" diye DÜŞÜNMEK GEREKİR.
Edirne'nin eğlence yaşamını da gözlemlemekten geri kalmayan Hüseyin Rahmi Apak, erkekle kadının ayrı yaşadığını, eğlencelerin erkeğin tekelinde olduğunu söylemektedir. "Milli yağlı güreş müsabakalarını daha ziyade erkekler seyrederdi. Bir kere Sarayiçi'nde meşhur Kurtdereli ile Adal'ın güreşlerini seyretmiştim. Bu iki dev adam, kırın üstüne çömeldiler. Sarıklı ve uzun boylu birisi arkalarına geçerek ve birer elini güreşçilerin sırtına koyarak: "İki yiğit çıktı meydana… İkisi de birbirinden merdane… Arslan gibi itişirler… Kaplan gibi tepişirler…" tekerlemesinden sonra bunların ok gibi ortaya fırlayarak peşrevlerini ve el işaretleriyle yaptıkları dualardaki mâni yerlerini bugün dahi gözlerimin önünde canlandırırım."
"Sarayiçi'nin Tavuk Ormanı mesiresi ile Karaağaç civarındaki Sinekli Mesiresi'ne kadın erkek birlikte piknik için gidilirdi.
"Ramazan ayı, camilerde bir hareket yaratırdı. Sultan Selim, Üç şerefeli ve Eski Cami gibi büyük camiler gündüzleri öğleden sonra tıklım tıklım dolardı. Her köşede bir vaizcinin veya hafızın etrafında yüzlerce dinleyici halka olurdu. Vaizler içinde bazı meşhursimaları, padişah idaresine gizli yollardan ve imalarla çekiştiren bazı vatansever din adamlarını hatırlarım.
"Edirne'nin kırk elli minaresi kandillerle ve mahyalarla ışıklanır ve sokaklarda sahura kadar hayat ve hareket devam ederdi."
Yaklaşık yüz yıl öncesinin Edirne'sinden günümüze bu saptamalardan ne kaldığını bilmiyoruz. Edirne'nin yüzyıllar öncesinden günümüze gelen yaşamını tüm yönleriyle gelecek kuşaklara aktaracak derli toplu bir araştırmaya gereksinim olduğu kanaatindeyiz. Belki Edirne'de böyle bir çalışma vardır da biz bilmiyoruz. Öyle veya böyle Osmanlı Devleti'nin büyüme, genişleme, duraklama ve dağılma sürecinde önemli olaylara sahne olmuş Edirne'nin gelecek kuşaklara aktarılacak çok yönleri vardır. Galiba noksan olan Edirne'nin bu süreçte toplumsal yaşamı, Halk Kültürü ortaya çıkarılmamıştır.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol