Yazar Selahattin Demiraco Pazartesi günkü yazısında Kırklareli'nde Bağ Bozumu'ndan söz ediyordu. Daha doğrusu söz ettiği Bağ Bozumu değil, bağcılıktı. Bağcılık üzerine herkes bir şeyler söylemiş, görüş ve düşüncelerini dile getirmiş. Yurttaşlarımızın hala bağcılığa ilgisi devam ediyor. Güzel bir gelenek. Gelenek diyorum çünkü Kırklareli'nin o tarihsel bağcılığı bugün yok. Bağ bozumu şenlikleri ise söz konusu bile değil. O zamanın Bağ Bozumu Şenlikleri şehir merkezinde değil, bağlıklarda yapılırdı. Hazırlıklar birkaç gün önceden başlardı. Fransız üzüm ve şarap uzmanları günler öncesinden kente gelir, bağları dolaşır, şaraplık üzümleri tespit ederlerdi. Şaraplık olarak tespit edilen tonlarca üzüm Kıyıköy ve Tekirdağ limanlarından Fransa'ya gider, Fransız sosyetesi ve zenginleri KIRKKİLİSE ŞARABI içmekten mutlu olurlardı. Çünkü şarap bir İNCE KÜLTÜR içkisidir. Şarap içenler, şarabın bir kültür ve uygarlık içkisi olduğunu iyi bilirler. Selahattin Demiraco'nun yazısında birileri Fransa'da bugün hala Üsküp Şarabı'nın reklamının yapıldığından söz etmiş ki bu bilgi doğrudur.
Bu bilgiyi ben yıllar önce Şaban Bahçivanoğlu'ndan öğrenmiştim. Bahçivanoğlu esnaflardan oluşan bir heyetle Fransa'ya gitmiş ve Paris'te bir akşam yemek yerken lokantanın duvarında KIRKKİLİSE-ÜSKÜP ŞARABI'nın reklamını görmüş. Bahçivanoğlu bunları anlatır, reklamın fotoğrafını kaybetmiş olmaktan üzülürdü. Evliya Çelebi'yi okumuş olanlar varsa, Evliya Çelebi de bu Kırklareli'nin tarihi kasabasını över, Kırklareli beylerinin, zenginlerinin Üsküp'ten evlendiklerini söyler. Bağcılık ve şarap imalatı Üsküp'te ileri aşamada olduğunu belirtmek için de "Üsküp'ün şarap fıçıları açılsa Babaeski'yi sel götürür" derler. Bu bir Üsküp Masalı olmakla beraber gerçek payı da vardır.
Kırklareli'nin tarihi bağcılığı bugün tekrar canlanadursun, bugün dünyada Fransız Bağcılığı devlet politikası olarak bir ŞARAP BAKANLIĞI tarafından ele alınmış, ekonomik geliri yüksek bir gelir kaynağı olarak devlet gelirleri arasına dahil edilmiştir. Trakya Fransa değil ama toprakları Şarap Tanrısı'na adanmış bir coğrafya bölgesinde bağcılık bu kadar geri düşmemeliydi. Bir gün Trakya o meşhur tarihsel bağcılığa dönecektir diye düşünüyorum. Bugün Kırklareli bağcılarında öyle bir heves ve kıpırdanma görüyorum. O zaman geldiğinde Kırklareli daha kalkınmış, şehrin zenginleri, sosyetesi daha palazlanmış olacak, Bağ Bozumu Şenlikleri de eski zeminine oturmuş olacaktır. Şimdi öğreniyorum ve dikkatimden kaçmış olarak üzülüyorum ki Kent Konseyi Bağ Bozumu'nun şenlikler bölümünü iptal etmiş. Bunca şehit verdiğimiz bir zamanda zaten eğlence yapmak olmazdı. Zaten Türk insanının şu sıralar eğlenmeye değil düşünmeye ihtiyacı vardır. Bu bağlamda o kadar düşünecek, çare arayacak sorunumuz var ki… Türk toplumu tarihte belki Osmanlı Devleti'nin Batış Yılları'nda özgürlük ve bağımsızlık savaşı sıralarında böyle düşünceli yaşamıştır. Ancak CUMHURİYET HALKI yüzyıla yakın bir zamandan beri savaş görmedi, savaş ortamında da yaşamadı. Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal mecbur kalmadıkça savaşı cinayet olarak vasıflandırmıştır.
Tarihte Trakyalılar yani Traklar sınırların ötesinde arıların yaşadıklarına inanırlardı. Bağcılığı, şarabı bilir ve kullanırlardı. Türk, Yunan ve Bulgar Trakyaları'nda yaşadıkları zaman bu coğrafya bölgesine adlarını verenleri Tarihin Babası Herodot'tan öğreniyoruz. Devlet kurmamış, gruplar halinde dağınık yaşamışlardır. Üzüm yemişler, şarap içmişler, atı iyi kullanmışlar, Trakya'nın soğuğundan kendilerini korumayı bilmişlerdir. Mesele bu.
Kırklarelinin meshur saraplarini tekrar canlandira bilmek nekadar güzel olurdu.Böylece geçmişimizde sahip cikariz.Kırk kimseki şehit oldu bu yerdebu nam ile yad olundu bu belde.Nurlar içinde yat şaban Bahçıvan oğlu abi.