10 Kasim Atatürkçülügü'nün bul yil da ilginç tezahürlerini gördük. Her zaman Atatürk'e inanmislarin, sevenlerin nasil bir Atatürk Sevgisi ile yasadiklarina da tanik olduk. Bu sevgiyi yansitanlarda Atatürk Bilgisi genis ve derin olmasa da engin bir sevgi ve baglilik oldugu kesin. Nitekim bu kesimden oldugunu gördügüm esimin bakicisi, köy kökenli Mefeharet Gürsoy 10 Kasim Sabahi eve iki Atatürk Rozeti ile geldi. " Birini size, birini esime aldim" dedi. Esime rozeti verirken," hani bir Atatürk gelse de bu isleri düzeltse" diye ekledi.
Bu memlekette Rozet Atatürkçülügü oldugu da bilinen bir seydir. Ancak halktan insanlar Atatürkçülügü pek bilmedikleri için onlarin 10 Kasimlar'da yakalarina rozet takmalari, yakinlarina rozet hediye etmeleri ATATÜRK SEVGISI 'den baska bir sey degildir.
1960'li ve 1970'li yillarda Ankara'da on yila yakin ATATÜRK ENSTITÜSÜ'nde once ONURSAL, daha sonra da BILDIRICI ÜYE'lik yaptim. Türkiye'nin ünlüleri bu enstitünün ya Onursal yada Bildirici üyeleri idi. Bunlarin kimler oldugunu merak edenlere Prof. Dr. Anil Çeçen'in " HALKEVLERI" adli kitabini tavsiye ederim. Orada isimleri anilanlarin bir çogu bugün hayatta degildir. Basta Ismet Inönü yok. Doç. Dr. Bahriye Üçok, Prof. Dr. Cavit Tütengil, Prof. Dr. Muammer Aksoy, Milli Birlikçilerden Cumhuriyet eski genatörlerinden Suphi Karaman, eski Basbakanlardan Prof. Dr. Sadi Irmak, Prof. Dr. Afet Inan, Prof. Dr. Enver Ziya Karal yok artik. Bunlar Atatürkçü idiler ve Atatürk'ün düsüncelerini açip yorumlayan Cumhuriyet aydinlari idi. Tabii bugün de Atatürk'ü anlayip anlatanlar vardir. Bundan sonra da olacaktir. Belki anlayip anlatanlarin sayilari daha da artacaktir. Ancan bunun yaninda görünen odur ki Atatürk düsmanlari da artacaktir. Çünkü bir takim tarikatlar ve Kesimler yogun biçimde genç ve yeni yetisen kusaklara Atatürk'e yanlis telkinlerde bulunmaktadirlar.
Atatürk onlarin elinde yanlis ögretilmeye birakilmistir.
Bir Atatürkçü dostum"10 Kasim Kirklareli'nin Kurtulus Bayramini görmeye gidenler, Atatürk'ü anmaya gidenlerle mukayese edilemeyecek kadar fazlaydi" dedi ve "Buna ne dersin" diye sordu. Yanit vermedim.
Çünkü biliyorum ki bayramlari anlamak Atatürk’ü anlamaktan daha kolaydir. Atatürk, cumhuriyeti kurduktan sonra iki önemli özelligini öne çikarmis ve onlarin dogrultusunda varolmanin, ilerlemenin yolunu göstermistir. O iki seyden biri için “Benim Manevi Mirasim Akil ve Bilim” demis, ikincisinde ise, “Iki Mustafa Kemal var, Biri fani Mustafa Kemal, o benim, ikincisi Fikri Mustafa Kemal, Siz yorulsaniz da FIKRI MUSTAFA KEMALI TAKIP EDINIZ” diye söylenmistir.
AKIL ve BILIM, ilerlemenin, uygarlasmanin yoludur ki ileri gitmis uluslar bu yolu takip etmislerdir. Dünyayi, dogayi aklin hükmü, hakimiyeti altina koymuslardir. AKIL, Tanri’nin yeryüzünde zenginligidir, ondan isteyen, istedigi kadar alabilir. Bu serbesttir. FIKRI MUSTAFA KEMAL, ulusu için söyleyecegini söylemis, ilerlemenin yolunu, hedefini göstermis, dünyada bir tarikat oldugunu, onun da MEDENIYET oldugunu söylemistir. Bizim Atatürkçülügümüz bu yolda, bu dogrultuda ve bu gerçegin isinda çalismak ve yürümektir. Bu tapinmak degildir. Gerilikten, cehaletten kurtulmaktir. Dünyada kalmayi, dünyada var olmayi bilmektir. Siyasi, fikri ve iktisadi (ekonomik) anlamda bagimsiz olmaktir. Bu baglamda KALPAK nasil milli mücadelenin sembolü ise, yakamiza taktigimiz Atatürk Rozeti de aklin, bilmin yolunda yürüyor olmanin sembolüdür. Bunun tabii bir baska anlami insan aklini ve iradesini safsatalarin, akildisiligin önüne koymak, onun geregini yapmaktir. Atatürk daha 5-10 yil yasasaydi bu olacakti. Sair Ibrahim Bolçelik de onu öylüyor. Bakar misiniz söyledigine:
“Çok degil, 10 yil daha
Yasasaydin ATAM,
Ne olurdu bu vatan
O zaman
Hiç tutmazdi bu kapan.”
nazifkaracam@gazetetrakya.com
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol