BALKANLAR'DAN ANADOLU'YA DÖNDÜKTEN SONRA

Türkler’in Avrupa’da varligini Hunlar ile baslatirsak yaklasik 1500 yildan beri bu uygarlik kitasindayiz. Sayet Osmanlilar’in Avrupa’ya gelisini baz alirsak, 650-700 yila yakin oradayiz. Anadolu’dan Viyana’ya kadar gitmisiz. Oralarda 500 yila yakin kalmisiz, at kosturmus, cenk yapmisiz. Camiler, mescitler, köprüler, tekkeler kurmusuz. Avrupa’nin yerli insanlarini yönetmisiz. Buralara dilimizi, dinimizi,kültürümüzü geleneklerimizi götürmüsüz. Yunanlilari, Bulgarlari, Arnavutlari, Karadaglilari, Sirplari, Macarlari,Romenleri etkilemisiz ve dolayisiyle etkilenmisiz. Avrupa’nin yarisi ile siyasi, kültürel, ekonomik alisverisimiz olmustur. Yenilesmeyi onlarin etkisi ile yapmaya baslamisiz. Ancak gün gelmis, zaman gelmis Balkanlar’dan Anadolu’ya dönüs baslamistir.

Avrupa’ya kollarimizi sallaya sallaya gittigimizi söylemek mümkün degildir. Savasarak gitmisiz, savasarak dönmeye baslamisiz. Dönüsümüz gidisimizden daha kanli olmustur. Kiliçtan kurtulanlar, yollarda sag kalanlar Trakya ve Anadolu’ya göçmen olarak gelmislerdir. Göçte doganlar, göçte ölenler olmustur. Geride kalanlar ise “Türklerin Avrupa’daki Kiliç Artiklari” denmistir. Ancak bugün, Avrupa’da kalanlarimizla, çalismaya gidenlerimizle 4-5 milyon insanimizla variz. Yalniz ne var ki Avrupa’nin Efendisi degil, Sahibi degil, azinligi ve sigintisi durumundayiz. Hatta Avrupalilar’a “Kapilarinizi bize açin” diye yalvarmaktayiz. Sizin oralarda isçimiz as ve is bulsun demekteyiz.

Yeryüzünde Türk insani kadar göç ve göçmenlik yasayan varmidir bilmiyorum. Ortaasya’dan Avrupa’nin ortalarina kadar zaman içersinde 1500 yillik macerali bir yolculuk yapmisiz. Bir yil dinlenmis, bir yil savasmisiz. Fakat yine de ayakta durmayi, dünyanin en güzel topraklarinda, dünyanin dört mevsiminin yasandigi cografya bölgesinde kalmayi basarmisiz. Bunu nasil yapmisiz?

Tarihler soyumuzun karekteristigini yazarken devletsiz kalmadigimizi ve hiçbir ulusun egemenligi altina girmedigimizi alti çizik anlatirlar. Nitekim Türklerin ATASI Mustafa Kemal, “ÖZGÜRLÜK BENIM KAREKTERIMDIR” demistir. Bu sözü ile Türk’ün tarihsel bir özelliigini, üstünlügünü ifade etmistir. Türk’ün topraklari zaman zaman isgale ugramistir fakat bu durum uzun sürmemistir. Sonunda yine o topraklarin sahibi olmusuzdur.

Bugün için ülkemizin sorunlari dünden daha degisiktir. Daha baskadir. Savasmak için degil, uygarlasmak, kalkinmak, refaha erismek, ilerlemek için mücadele etmekteyiz. Bu baglamda kendi içimizde sert tartismalar yapmaktayiz. Inisler, çikislar sergilemekteyiz. Avrupa ile bütünlesmek istemekteyiz. Ancak, Avrupa’yi anlamakta zorlanmaktayiz. Yöntemi bulmakta sasirmis gibiyiz. Avrupa’yi mi Türkiye’ye getirecegiz yoksa Türkiye’yi mi Avrupa’ya tasiyacagiz? Bunu henüz tayin etmis degiliz. Ancak büyük ihtimalle ve sonunda yolumuz Türkiye’yi Avrupa’ya tasimak olacaktir. Yani kendi ülkemizde, kendi ulusal benligimizi, ulusal degerlerimizi yitirmeden Avrupali olmanin yolunu bulacagiz. Daha çok egitim, daha çok çalismak yolumuz ve yöntemimiz olacaktir. Dünyada egitilmemis, bilgilenmemis, kültürlesmemis, daha çok çalismamis bir ulusun kalkindigi görülmemistir. Japonlar bizden sonra yenilesmeye kalkistiklari halde bugün dünyanin en ileri ülkeleri arasina girmeyi basarmislardir. Bunu da çalisarak yapmislardir. Bu nedenle onlara ISKOLOK denmistir. Kendileri 40, Basbakanlari, öyle köskte, villada falan degil, 60 metrekarelik evde oturmaktadir. Biz yoksullugumuzu, egitimsizligimizi, is bilmezligimizi, borç harç içersinde yasadigimizi bilmeksizin, böyle bir durumumuzu yok farzederek yasamak istemekteyiz. Borçlanacagiz, saltanat sürecegiz, bu olacak sey degildir. Osmanli’nin borç yüzünden battigini ve dünyanin degistigini görmedigi için topraklarini kaybettigini unutmamaliyiz.

                        nazifkaracam@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol