BALKAN BOZGUNUNDAN GÜNÜMÜZE KALAN DERS

85 yıl önce şu günlerde Trakya ve Balkanlar'da bozguna dönüşmüş bir savaşın trajik sahneleri yaşanıyordu. İlk trajik sahne, savaşın Doğu cephesi olan Trakya'da, Kırklareli Muharebeleri ile cereyan etmişti. Cepheler bir bir Bulgarların eline düşüyordu. Lüleburgaz, Karaağaç, Poyralı, Vize-Çongara (Cevizköy) savaşları arkası arkaya yitirilmişti. Savaşı izleyen yabancı gazete muhabirleri, "Bulgarlar, Trakya'yı mezbahaya çevirdi" diye dünyaya haber geçiyorlardı. Savaşın yazgısını "Kırklareli bozgunu", "Lüleburgaz mağlubiyeti" belirlemişti. Çünkü "Askerin ekmeği ve savaşı Lüleburgaz'ın Sakızköyü'nden yöneten Başkomutan Abdullah Paşa'nın da telgrafı yoktu."
Balkan bozgunu, tarihimizin kaybettiği en kanlı ve acılı savaşlardan biridir. Üzerinden şunca yıl geçmesine karşın, savaşın öyküsü bitmemiştir. Kuşaktan kuşağa anlatılması devam etmektedir. Tabii "Şahane Rumeli'yi" yitirmemizin birçok nedeni vardır. Fakat hiçbir neden, Bulgarlarla aramızdaki "eğitim açığının" önüne geçmemiştir. Mustafa Kemal Balkan Savaşı'ndan sonra gittiği Sofya ateşemiliterliği sırasında, bu farkı en iyi gören ve saptayan, değerlendiren, sonuç çıkaran olmuştur.
Balkan bozgununun nedenlerinden birçoğu, bozulmuş devlet yönetimi ile ilgilidir. Siyasal, ahlaksal, moral, çöküntü ve en önemlisi eğitimsizlik Balkan bozgununu hazırlamıştır. Beş asır hâkim olduğumuz Rumeli'yi dört haftada bıraktık. Napolyon'un savaşlarda "Beşinci öge" dediği çamura, doğa koşullarına, koleraya on binlerce askeri teslim ettik. Çünkü savaşa hazırlanmakta geç kalmıştık. Yollarımız, sağlık önlemlerimiz yoktu, eşgüdümden yoksunduk. Her yerde ve her şeyde eğitimsizlik ve bilgisizlik vardı. Galiba en önemlisi " ruh yoktu." Tabur imamları bile cepheye gitmeden zamanın en büyük maaşını alıyorlardı.
Bulgarlar; 1877-1878 Osmanlı -Rus savaşından sonra eğitime, okullaşmaya, "kitap kültürüne" büyük hız vermiş, yoğunluk kazandırmışlardı. "Kültür projeleri" geliştirmiş, bunların gerçekleştirilmesine öncelik vermişlerdi.
"Jimnastik kulüpleri, musiki cemiyetleri, okullar, yazarlar, edebiyatçılar, sanatçılar " büyük bir gayret ve dayanışma içerisinde, bir hedef için ulusal anlamda organize olmuşlardı. "Merkep sırtında seyyar kütüphane sistemi ile Trakya ve Bulgaristan'da köylere kitap ulaştırıyorlardı." Tuna Valisi Mithat Paşa'ya bu sıralar giden raporlar ise Bulgarların daha çok kilise yaptıkları biçimindeydi. Balkan Savaşı'na Edirne cephesinde katılmış, Bulgarlara tutsak düştükten sonra Sofya'ya götürülmüş bulunan M. Celal, 1916 yılında yazdığı "Yeni Savaş / Başımıza Tekrar Gelenler" adını taşıyan kitabında, bu durumu şöyle anlatır: " Bir Bulgar gazeteci yanıma oturdu Bizde dedi, katiyen dini taassup yoktur. Sofya'da üç kilise vardır. İkisini Ruslar yapmışlardır. Bir kilise için gerektiğinde beş kuruş veririz. Fakat okullarımız için her şeyimizi feda ederiz. Demek isterim ki bizim başarımızı (Balkan Savaşı'ndaki) sağlayan kiliseler değil, okullardır."
Bulgar gazeteci bunları söylerken ben Mithat Paşa'nın dilinden çıktığını zannettiğim şu olayı anımsadım:
Mithat Paşa'ya bir gün birisi telaşla gelmiş. " Paşam demiş, Bulgarlar çok kilise yapıyorlar. Ne yapalım?" Nur içinde yatan şehit pederimiz Mithat Paşa buna yanıt olarak " Ben telaşınızı çok daha önemli sanmıştım. Merak etmeyiniz. Dikkat ediniz ki okul yapmasınlar. Onlar kilise yaptıkça bu bizim faydamıza olur."
Bunun ne anlama geldiğini 1913 yılında Sofya'da bulunan Mustafa Kemal saptamıştır. Bulgarların eğitim, kültür, sanat alanında elde ettikleri ilerlemeyi görmüştür. Sofya pastanesine sokulmak istenmeyen ayağı çarıklı, sırtı şayak elbiseli, üzerinde kebesi, elinde çoban sopası olan Bulgar köylüsünün, kendini kabul ettirmek için mücadelesine, bilinçli direncine tanık olmuştur. Bulgar köylüsünün " Siz burada benim sayemde rahat yaşıyorsunuz" dediğini işitmiştir. Bu olay, o gece ve sonraki zamanlarda Mustafa Kemal'in uykularının kaçma nedeni olmuştur. Osmanlı orduları Başkumandan Vekili, Harbiye Nazırı Nazım Paşa, " Halimiz mazimizle orantılı değil" dediği Balkan Savaşı faciasına katılanlar şikâyetsiz ölmüşlerse, bugün Atatürk'ün Türkiyesi'ni zora sokanlardan yetişen kuşakların şikâyeti vardır. Çünkü Mustafa Kemal'in tüm kesimleri dahil ettiği "ulusal mesai" yarım kalmış, "ulus projesi" gerçekleşmemiştir. Ders almayanlar için tarih kendini tekrar eder.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol