Bu yeni ve ani durum karşısında Osmanlı Devleti sessiz kalmadı ve tepkiye tepkiyle cevap verdi. Rusya, Bulgaristan ve İngiltere başta olmak üzere Batılı devletlerin bu ardı arkası kesilmeyen tehditlerine karşı Osmanlı Devleti'nden iki yönden tepkiler gelmeye başladı. A-Devlet eliyle gösterilen tepkiler B-Doğu Trakya halkının gösterdiği tepkiler. Bunlardan birincisinde büyükelçileri vasıtasıyla Osmanlı Devleti Batılı devletlere her zaman şu cevabı tekrarladı:
"Midye-Enez hattı ile İstanbul'un güvenliği sağlanamaz..."
Siyasi yönden bu cevap defalarca tekrarlanırken, askeri yönden de Osmanlı Ordusu'nun kumandanları verdikleri beyanatlarla kararlılıklarını dile getirdiler. Mesela Edirne'ye doğru ilerleyen Osmanlı Ordusu süvari birliklerinin kumandanlarından birisi olan Bnb. Enver Bey (Daha sonra Paşa) bu konuda kesin konuştu:
"Edirne'de bulunuyoruz, Edirne'de kalacağız…"
Bunun yanında Osmanlı Devleti'nin Başkumandan Vekili olan İzzet Paşa ise İstanbul gazetelerine çektiği bir telgrafında aynı kararı kesin bir şekilde daha da kuvvetlendiriyor ve şöyle diyordu:
"Silah arkadaşlarım adına ve kendi adıma beyan ederim ki, Edirne'yi bugün bırakmak düşüncesinde olmadığımız gibi, yardım da almayacağız, Edirne geri verilmeyecektir."
Başkumandan Vekili İzzet Paşa'nın telgrafı sadece Istanbul gazetelerine çekilmiş bir telgraf değil, Osmanlı Devleti'ne tehdit yağdıran batılı devletlere karşı kararlılığı ifade eden bir cevaptı.
Osmanlı Devleti'nin gösterdiği bu siyasi ve askeri reaksiyonlara karşı Doğu Trakyalılar da boş durmadılar ve onlar da üzerlerine düşen görevleri layıkı veçhile yerine getirdiler.
Trakyalılar tepkilerini başlıca iki alanda A-Yurt dışında B-Trakya içinde dile getirdiler. Yurt dışında, davalarını Avrupa devletlerine tanıtmak ve onları ikna etmek için Edirneliler önce 8 kişilik bir heyet oluşturdular. Yüksek tahsilli ve yabancı dil bilen aynı zamanda mesleklerinin zirvesinde bulunan, Türk, Rum, Musevi delegelerden oluşan bu heyet 1 ay süreyle Avrupa başkentlerini dolaştı ve Doğu Trakya'nın halkıyla, toprağıyla ve kültürüyle Osmanlı Devleti'nin ayrılmaz bir parçası olduğunu muhataplarına güzel bir şekilde açıkladı.
Trakya içindeki tepkilere gelince, Lüleburgazlılar içinde gayrimüslim teba delegelerinin de bulunduğu bir heyeti İstanbul'daki büyük devletlerin elçiliklerine göndererek Trakya'nın bütün yönleri ile Anavatan'dan ayrılamayacağını kesin bir dille ilgililere duyurdular.
Trakya'da ikinci tepki Midye'den geldi. Vize ve Midye havalisi 8.5 ay süren Bulgar mezaliminden bir hayli etkilenmişti. Mesela Bulgar Ordusu buradan çekilirken bile kendi Ortadoks dindaşlarının ibadet ettiği büyük kiliseyi yapmıştı.
Bölgelerinin tekrar kendilerine zulüm ve işkence yapan Bulgarlara geri verilmesi girişimlerini duyan Midyeliler 12 Ağustos 1913’te 4.000 kişinin katılımıyla büyük bir miting yaptılar. Ve bu uğursuz girişimleri protesto ettiler.
(DEVAM EDECEK)
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol