Gecikmeli olarak herkesin Ramazan Bayramını kutlarım. Bu yazımın tarihi biraz aksadı. Ben yazımı yazarken mübarek Ramazan ayının son günleri, manevi olarak duygu yoğunluğunun en yüksek olduğu dönem. İnsanın içinden gönül huzuruyla farklı şeyler yazmak geçiyor ya, yaz yazabilirsen, olaylar alıp götürüyor insanı kendi istediği yere.
Geçenlerde bir sanal arkadaşım Facebook'ta şöyle bir paylaşımda bulunmuştu: Ey mandaya söğüt dalına yuva yaptırıp, yavrusunu sineğe kaptıran adam; hayatı senin kafanla yaşamak istiyorum diye. Herkesin yaradılıştan gelen bir tarzı vardır ama bazen özenmiyor değilim dünya yansa bir karış yeri yanmayacak insanlara. Kimi belki aklı ermediği, kimi vurdumduymaz olduğu için, kimi de bir lokma bir bir hırka yeter felsefesiyle tam teslimiyetle çok ta umurunda değilmişçesine yaşıyor hayatı. Aklım eriyor, Allah farklı düşünme, yazma kabiliyeti de vermiş sorumsuz davranamam ama bir lokma bir hırka felsefesiyle zaman zaman da olsa gözlerimi kapayıp huzur içinde olabilmeyi isterim, sonuçta ömrün sonunda dünyadan ne götüreceğimiz belli.
Dünyanın birçok yerinde Türk'lere, Müslümanlara karşı uygulanan zulüm karşısında duadan başka bir şey yapamamak üzüyor insanı ama en azından duyarsız kalmaktan iyidir. Hele yaşadığımız coğrafyada huzurlu olmak herhalde mümkün olmayacak. Daha yeni yeni terör belâsını def edebilmenin uğraşını verirken güneyimizdeki gerginlik günden güne büyüyor, eee arkasında bu kadar güç varken...
Darbelerin asla olmaması, yapılanların yargılanması, yapanların cezalandırılması gereğini savunanlardandım, savunanlardanım ancak; bayram üzeri Ergenekon davası sanıklarının aldığı cezalar bazıları gibi beni mutlu etmedi. Bu bir hukuk meselesiyken sanki intikam davası gibi görmek, göstermek son derece yanlış. Hükümler adaletliydi değildi ben bilemem zaten yargı süreci de devam ediyor, adaletin gereği şudur ki; kişinin sosyal durumu, rütbesi, makamı vb. sebepler adaleti asla etkilememeli.
Benim mutlu olmama sebebim, İslâm inancında üç kişiye acınır: 1-Cahiller arasında kalan alime 2-Zengin iken fakir düşene 3-İtibarlı iken itibarsız duruma düşene. Onlar ve yakın çevreleri adına gerçekten çok zor kabullenilecek bir durum, bir zamanlar emrinde yüz binlerce kişilik ordu, tek bir emirle ordunun hatta ülkenin hiza istikamete geldiği günlerden şimdi cezaevine, karar müebbet hapis... Ve öbür taraftan buna İlâhi adalet diyerek sevinenler. Eskiden bize; asker ocağı aslanı kediye boğdurur derlerdi, darbe dönemleri bırakın kediyi, aslanı fareye boğdurdu. Hakkın, adaletin, hukukun hiçe sayıldığı, halâ yüz binlerce hatta milyonlarca mağdurlarının olduğu gerçek iken... Yargılama doğruydu yanlıştı bilmem, yorum yapmam yapamam ama en azından bu bir mahkeme ve her şey herkesin gözü önünde cereyan ediyor, ya yargısız infazlar faili meçhuller... Tabi ki bunlar biri diğerini boşa çıkaracak şekilde asla kullanılmamalı. Bu bir yargılama süreci ve henüz sonu gelmedi, diyelim ki geldi, ileride bir af uygulamasının olmayacağını kim biliyor. Ama şimdiden gelecek hakkında fikir yürütmek ne akıldır. Asıl mesele darbe kültürünün yok olması gerekirken çeşitli yol ve yöntemlerle defalarca deneniyor olması, çok ağır faturalar ödememize rağmen deneneceğinin işaretlerinin görülmesidir, bu kısır döngüden kurtulmalıyız.
Zaman neleri değiştirmiyor ki. Daha düne kadar can düşmanımız olarak gösterilen Yunanistan güvenlik güçlerinin Ege denizinde yaptığı başarılı operasyonlarla silâhlarla birlikte bazıları sabıkalı olup aranan teröristleri yakalaması güzel şey. Ya bu silâhların Silivri'de kullanılacağı yönündeki korkunç iddia, inanıyorum ki bu sadece bir iddia değil ciddi bir istihbarat bilgisidir. Silivri'de yaşananlar konusunda bir şey diyemem ancak özellikle sanal alemde günlerce yapılan Silivri'yi işgal et çağrılarından sonra güvenlik güçleri yeterli önlemleri alamayıp orada işgal veya benzeri bir olay yaşansaydı asıl o zaman bunun hesabı verilemezdi.
Biz darbelerle yüzleşip kurtulma mücadelesi verirken, Mısır konusunda gören kör olanlardan ABD'nin bilmem kaç numaralı ismi her nasılsa sonunda gerçeği söyledi; darbe değil ordunun demokrasiye yön vermesiymiş... Lânetler olsun sizin bize lâyık gördüğünüz demokrasi anlayışınıza. Nasıl da bire bir bizim 28 Şubat'çıların (demokrasiye balans ayarı) ifadesi. Sadece bu ifade birliği bile bizim darbelerin dış kaynaklı ve aynı odaklarca organize edildiği iddiamızı doğrulamaya yeter de artar bile. Bir başka ilginçlik; darbeci Mısır generalinin ABD yeterli desteği vermiyor demesi. Sevsinler, onların derdi o makamda kimin olacağı değil kimin olmaması gereğidir, geri kalanlar kukla, piyon vs.
sairmehmet39@hotmail.com 0 539 839 75 78
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol