Osmanli Devleti Avrupa'da askeri yenilgileri almaya basladiktan sonra gerileme sürecine girmistir. Bunun sonucu Avrupa'nin emperyalist devletlerinin dayatmalarina, devletin parçalanmasina yol açmistir. Durumu kurtarmak isteyen Yeni Osmanlilar ve Jöntürkler içinde devletin yönetim biçimi, yeniden yapilanmasi tartisilmaya baslanmistir. 1870'li yillarda Mithat Pasa Cumhuriyeti düsünmüstür. Fakat sonunda mesrutiyete razi olmustur. Prens Sabahattin ekonomide liberalizmi, yönetim biçiminde Ademi Merkeziyeti yani yerelden yönetimi tartismaya açmis, "TÜRKIYE NASIL KURTARILABILIR" sorusunu ortaya atmistir. Ama bütün bunlar Avrupa'nin dayatmalari ile gündeme gelip tartisilmistir. Fakat ne var ki yöneticiler, Osmanli aydinlari bunlari tartisirken Osmanli Tebasi yani Padisahin Kullari hiç dikkate alinmamistir. "Teba ne düsünüyor" diye sorulmamistir. Hatta 1908 Mesrutiyet seçimlerinde afislere "Seçimdir bu, halk buna ne karisir" diye yazilmistir.
Osmanli Devleti'nin yikilis sürecinde yönetici kadrolar devletin çatisinin onarilmasi durumunda her sey düzelecek, devlet eski sanina, söhretine kavusacaktir diye düsünmüslerdir. Oysa böyle olmamistir. Çünkü devlet temellerinden çöküntüye girmistir ve bunu ilk defa gören de Mustafa Kemal olmustur. Mustafa Kemal 1919 da çürümüs, kokusmus, ikbal ve iktidarindan baska bir sey düsünmeyen Halife Padisahi Istanbul'da birakarak, Anadolu'ya geçmis, yeni devleti Ankara'da kurmustur. Yeni devletin kurulmasi asamasinda saray mensuplari degil, Anadolu ve Trakya'nin halk temsilcileri, seçilmisleri bulunmus, kurtulusu onlar gerçeklestirmistir. Yani Mustafa Kemal yeni devletin kurulusunu halkla birlikte yapmis, halki tarihinde ilk defa devlet yönetimine dahil etmistir. Yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde HALK DEVLETI, Halkin Devleti demistir. 1870'li yillarda Prens Sabahattin'in önerdigi ekonomide liberalizm, yönetiminde yereldenlik gündeme bile gelmemistir. Yönetimde Merkeziyet, kalkinmada Devletçilik yeni dönemin karakteristigi olmustur. Kalkinmada Karma Ekonomi ise çok partili hayata geçtigimiz 1945'li yillardan sonra gündeme gelmistir. Fakat devletin merkezden yönetimi 1970'li yillarda bazi sag partiler tarafindan elestirilmis, ileri sürdükleri eyalet önerileri ise itibar görmemis tepkiyle karsilanmistir. Eyaletlere, bölgelere bölünme Türkiye'nin üniter yapisini bozacagi görüsü genis çevrelerde destek bulmustur. Yani bu baglamda Türkiye'nin eyaletlere bölünerek, Amerikan modeline benzetilerek yönetilmesini isteyenler basarili olamamislardir. Ancak son zamanlarda Avrupa Birligi görüsmeleri ve karakterleri isiginda Türkiye'nin yerelden yönetimi ve kalkinmasi bir baska sistem içinde tekrar gündeme gelip benimsenmistir. Yasasi çikarilmistir. Bu yasaya uygun çalismalar baslatilmis. Bölgesel Kalkinma Ajanslari kurulmasina baslanmistir. Buralarda görevlendirmeler yapilmaya baslanmistir. Bu ajanslarda bölge valileri yaninda seçilmisler ve atanmislar yer alacaktir. Bu yöntemle Türkiye'nin bölge sorunlari ele alinip çözüme götürülecektir. Yani bir anlamda Avrupa Birligi ile entegre olma süreci baslatilmis olacaktir. Basindan izledigimiz kadariyla Tekirdag yeni yapilanmada KALKINMA AJANSI'nin merkezi konumuna getirilmistir.
Ancak bu yeni yapilanma, bölgesel yönetim biçimi kamuoyunda internet sayfalarinda yerli ve yabanci uzmanlarin elestirilerine neden olmustur. Türkiye'nin bölgelere ayrilmasi eyaletlere bölünmesi anlamina getirilmistir. Mesela Prof. Dr. Anil Çeçen bu görüstedir. Bu tartismalarin önümüzdeki süreçte daha da artacagi tahmin edilmektedir. Halkin ise bunlardan hiç mi hiç haberi ve bilgisi yoktur. Halksiz kalkinma nasil olacaktir bilmiyoruz. Bekleyelim, görelim.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol