BOYUN GİBİ ÖMRÜNDE UZUN OLSUN ''ADAM''

Hep söyledim, bir kez daha söyleyeyim: Benim sayın Cumhurbaşkanına, Başbakana ve diğer tüm devlet büyüklerimize karşı olan sevgi saygı muhabbetim Yüce Allah'ın (c.c) Kuran-ı Kerim'de; Nisa/59. Ayette mealen: Ey müminler, Allah'a itaat ediniz; Peygambere ve sizden olan devlet yetkililerine (U'lul Emr'e) de itaat ediniz... Emri çerçevesindedir, bundan öncekiler için de böyleydi, sonrakiler için de böyle olacaktır. Bizim aldığımız terbiye, gördüğümüz eğitim bunu gerektiriyor. Günümüzde sokak terörünün adı aktivistlik, spor terörünün adı taraftarlık olmuşsa, vs, vs... Hiç birinden olmayınca bana da koyunluk, yalakalık kalmışsa; ''kişi kendinden bilir işi'' der alır baş üstüne koyarım. Kimseye ne yalaka olurum, ne de bilmem ne yalayıcısı. Yaratılanı ''Yaratan''dan ötürü hoş görmenin gereği ne ise, Yaratan'ın: U'lul Emr'e itaat ediniz emrinin gereği odur. Hem zaten yeterince düşmanı, beddua edeni var, bize yakışan onlara dua etmektir.
Yıllardır legal yollardan alt edemedikleri Sayın Başbakanın şahsına, onu yıpratmaya yok etmeye yönelik, dozu gittikçe artan saldırılar bana yıllar önce başıma gelen, asla yaşamak istemediğim bir olayı hatırlattı: İşlediği bir cinayet nedeniyle köyümüzde adı 'katil' olarak ünlenmiş, hak-hukuk tanımaz, bağırdığını susturmuş, vurduğunu düşürmüş biri vardı. Çirkefliğinden dolayı kimse de ona bulaşmak istemezdi ama yılların birikimi, bende de bıçak kemiğe dayanmıştı. Kısaca; bana yaptığı tarımsal büyük zararın bir türlü önüne geçemedik, sonunda hiç istemesem de kaba kuvvetle karşı karşıya geldik. O güne kadar bırakın karşısına çıkıp meydan okuyana, sözlü itiraza bile tahammül etmemiş bu adam benim dik duruşum karşısında adeta kudurdu, biraz da gurur meselesi yapıp etrafa gözdağı vermek için gözü dönmüş şekilde, benim elim boş, o çapa kürekle öldüresiye saldırdı. Sonuç: Benim için övünç kaynağı değil ama onun için hüsran; kendi çapasıyla kendi de namı da yerle bir oldu. Çünkü benim öyle bir derdim yoktu. Beni de Allah korudu. O olayda sakat ta olabilirdim ölmüş te, ya da hapiste...
 Siyaset dünyasında yaşananları buna benzetiyorum, nasıl benzemesin ki; yıllarca en küçük bir gerginlikte bağırılıp susturulan siyasetçilere, dilediklerini diledikleri gibi getirip götürmeye, (o günün şartları bu günle kıyaslanamayacak olsa da); ya kendilerine karşı çıkanları bir şekilde yok etmeye, ya da nasıl olsa tekrar geliriz diyerek şapkasını alıp gidenlere alışanlar ilk kez karşılarında ciddi bir direniş, gerçek savaşçı görünce bir anlamda ne yapacaklarını bilemez oldular, bütün çabaları da boşa gidince şimdi başka yollara baş vurdular.
Her ne kadar bizim 'Monşerler' anlamasa da, aslında anlamazdan gelerek alay konusu etmeye çalışsalar da, O yarım yamalak İngilizcesiyle 'van minut' dediğinde ister mazlum ister zalim olsun dünya onu çok güzel anlamıştı. Mazlumların umudu, zalimlerin kabusu oldu. 'Ama efendim bedel ödeyeceğiz'... El insaf. Hangi özgürlük bedelsiz elde edilir, yaşam kavgamız bile en doğal hak olan yaşama hakkımızı sürdürebilmemiz için değil midir. (Eli silahlı da olsa; bir kişinin yüzlerce kişiyi teslim alıp esir tutmasını ben anlayamam. Olası bir karşı çıkmada belki bazıları ölecek ama geri kalanlar özgürleşecek) Ve o günden sonra onun ipini çekmeye kesin olarak karar verenler, planladıkları oyunları bir biri ardına sahnelemeye başladılar. Bir şeyi hesaba katmayarak... Başbakanı sevenlerin de, Allah'ın da bir hesabının olduğunu.
 Hepimiz farklı (siyasi, dini, kültürel) düşüncelere sahip olabiliriz ancak: Benim düşünce ve beklentilerim bir yabancı güç ile örtüşüyorsa; (Ermeni, İsrail, Amerika, Almanya, Fransa vb. kim olursa olsun) ülkemin yöneticisi kim olursa olsun, dolaylı yoldan da olsa yabancı güçlerin amacına hizmet etmemek için ben kendi yöneticimin yanında yer alırım. Seksenli yılların son günlerinde Amerikan askerlerinin işgal ettikleri Panama'da; diktatör de olsa ülkenin lideri konumundaki General Noriega'yı yakalamak için kendi ülkesinin sokaklarında nasıl koşuştukları hafızamdan silinmiyor. Aynı şekilde Saddam'ın, Kaddafi'nin önce devrilip, sefil halde yakalanması idam edilmesi, öldürülmesi, Mısır'ın seçilmiş ilk ve tek cumhurbaşkanının bu gün adeta kafes içinde yargılanmasının sebebi başkalarının işine gelmeyişidir. Aha da Ukrayna: Kendi liderlerini beğenmeyenler şimdi ülkeleri ellerinden giderken acaba rahat mı?
O, eğer illa da Cumhurbaşkanı olacağım deseydi yedi yıl önce olurdu. Mücadele ve hizmeti seçti. Bugün yaşananların onun olası Cumhurbaşkanlığını engellemek için olduğu bilinince daha çok sahiplenildi. Devlet hayatına göre henüz kısa sayılsa da; demokrasi tarihimiz boyunca doğal yolla seçilip doğal yolla kenara çekilen Başbakanımız yok gibi. Eğer onu devirmek gerekirse seçmen olarak o bizim işimiz olmalı ama sandık yoluyla olmalı.
Görünen şu ki: Bu millet artık darbelere kurban vermek istemiyor, her türlü darbeci anlayışa inat ona sımsıkı sarılıyor, onu sımsıkı sarıyor. Sevgi mi, beğenme mi, başka umut vadeden olmayışı mı bilmem ama seçmenin halâ yarıya yakını onu destekliyor. Bunca hileye, suikast girişimine, bedduaya rağmen hayattaysa dualar ağır basıyor demektir... Bize beddua yakışmaz: Ömrün de boyun gibi uzun olsun 'Uzun Adam'. Onlar ölmen için dua ediyorlarsa; mutlaka vardır bir sebebi, bir bildikleri...
sairmehmet39@hotmail.com
0 539 839 75 78 

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol