BUNCA YARIŞ NE İÇİN, VARIŞ NEREYE?

Güya geçmişe göre bazen sürpriz bazen de zorunlu erken seçim sıkıntılarından kurtulduk, ama hani bol bol resmi tatil olması nedeniyle özellikle devlet memuru olarak çalışanlar için ülkemiz için ''bir tatil cenneti'' benzetmesi yapılır ya; tam tersi olarak bence de yaşattığı sıkıntılar, aksattığı ve boşa giden iş gücü nedeniyle ülkemiz adeta bir seçim cehennemi. Gün geçmiyor ki; genel, yerel, özel bir seçim havasında olmayalım. Özgür seçimler demokrasinin olmazsa olmazıdır da: Biz seçimleri demokrasi şenliği halinde, modern bir yarış olarak yapabilsek eyvallah ama her seçim yeni gruplaşmalar, cepheleşmeler, kırgınlık küskünlükler üretiyor.
14 Şubat günü çiftçiler olarak Ziraat Odası'nın yeni yönetimini de belirlediğimiz 20. genel kurulumuz vardı, bir önceki genel kurula göre oldukça sönük geçti. Seçim açısından bakıldığında belki sonucun adeta baştan belli olması etkili olmuştur; çünkü Aralık ayında yapılan ve bir anlamda önseçim anlamı taşıyan delege belirleme seçimlerinde genel olarak mevcut yönetimin işaret ettiği adaylar kazanmıştı. Ama diğer açıdan bakıldığında durum hiç de hoş değil. Normal şartlarda iki aile arasındaki düğün törenlerinde bile genellikle tıklım tıklım dolan HEM salonu dolu değildi. Oysa o gün itibarı ile Ziraat Odası'na kayıtlı üye sayısı 7.262 idi. Bu gerçek çiftçi sayısı olmasa bile bu yıl ÇKS kaydı güncellenen 4.000 civarındaki çiftçiyi, ailelerini ve il genelini düşündüğümüzde ekmek kapısı olarak on binleri ilgilendiren bir sivil toplum kuruluşunun genel kuruluna katılım benim açımdan üzücü boyuttaydı. Çağlayık delegesi olarak ben de bir konuşma metni hazırlamıştım, genel kurulu yönetmek üzere oluşturulan divanda başkanvekili olarak görev alınca konuşma yapmadım.
Dört yıl önce bu dünyanın içine derinlemesine ilk girdiğimde seçim sloganı ''yenilik'' üzerine bina edilmiş seçim kazanılmıştı, ben de kazanan taraftaydım. Yönetim kadrosu hemen hemen aynı kişilerden oluşurken fikirler ve yönetim tarzında yenilik vaat edilmişti olmadı, dendiğine göre belki olamadı. Bu seçimde gelenek değişmedi, her iki kanadında söylemi yenilik üzerineydi kazanan yine mevcut yönetim tarafı oldu. Aslında yeniliğin bir kısmı daha delege seçimlerinde seçmen tarafından yapılmış, yönetimde yer alan bazı isimler kendi sandıklarından delege olarak çıkamamışlardı. Kazanan tarafa düşen de olabildiğince yeni isimlerden oluşan bir yönetim oluşturmak oldu. Kaybeden tarafın köklü yenilik umutları ise bir başka bahara kaldı. Geçen seçimin aksine ben ortada durdum, açıkça taraf olmadım. Her iki kanada da müteşekkirim; pek çok kişinin girmek için can attığı, çetin pazarlıkların yapıldığı ''yönetim listesi''ne alınma yönündeki teklifleri faydalı olamayacağım gerekçesiyle kabul etmedim.
Herkes bu kadar dillendirdiğine göre demek ki gerçekten bir yeniliğe ihtiyaç var, ama nasıl? Devenin eğrisi doğrusu misali bu kadar yanlışı olan bir sistemden doğruyu çıkarmak gerçekten zor. Gerekli olan makyaj, imaj değil top yekün bir yüz, sistem değişikliğidir.
Mevcut seçim sisteminde temsilde adalet yok. Her nedense seçim sistemi diğer sivil toplum örgütlerinin aksine üyelerin değil de delegelerin yönetim belirleme esasına göre kurulmuş, üye kayıt sistemi nedeniyle delege seçimleri de sağlıklı olmayınca...
Çağlayık gibi çiftçi bile sayılamayacak ölçülerde bir köyün, yine çiftçi sayılamayacak ölçülerde bir delegesi olarak keşke bu seçimin dolayısıyla ilimizin çiftçilerinin kaderi benim iki dudağım, oy kullanan iki parmağım arsında olmasaydı. Ama sistem beni getirip terazinin dengesini değiştirecek en hassas yere yerleştirmiş. İnanın içim acıyor; yüzlerce belki binlerce dönüm tarım arazisi olanlar oy kullanamazken ben oy kullanıyorum. Benim köyüm gibi körü topalı 30 seçmeni olan (onların da yarısı oy kullandı) bir köyle (bizden az olanlar da var ya) yüzlerce olanların temsil hakkı bir oy, bunun adalet neresinde. Ne yapalım sistem böyle demek kolaycılıktır, eğer yenilik düşüneceksek öncelikle bir yerlerden başlayıp bu sistemin değiştirilmesi yönünde çalışmalıyız.
Ya üye kayıt sistemi... ÇKS güncellemesi yapılan dosya sayısı 4000 civarı, ziraat odası üyesi 7300'e yakın. Neredeyse iki kat fazla. Kredi başvurusu, SGK başvurusu vb. birçok sebeple çiftçilikle alâkası olmayan kişilerin bir şekilde sisteme adapte olması sayıyı kabartıyor, abartıyor. O tarz üyeler sadece kendi derdinde çiftçinin derdi onun umurunda değil olmaz da. Benim köyümde bırakın ekilmiş tarlasını, ahırında ineğini; ekilmiş bir çatlak tanesi, canlı bir sineği olmayan ailede beş kişinin ziraat odasına kayıtlı olduğunu biliyorum ki; dünya yansa bir karış yeri yanmayacak umursamazlıkta bu kişiler seçimde oy kullanma, çiftçinin kaderini belirleme hakkını elinde bulunduruyor. Benim kullandığım bu tarz durumlar için kullandığım ''kanalizasyon içinde pislik aramaya benzer'' ifadesiyle: Üye memnuniyeti yerine seçimlerde delege memnuniyeti hatta delege kandırılması hedeflenen bu sistemden bize, tarım kesimine hayır gelmez diye düşünüyorum.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol