BUNCA YARIŞ NE İÇİN VARIŞ NEREYE -4-

Benim ziraat odasından herhangi bir beklentim olmadı, hakkım olan iki şey istedim onlarda da ısrarcı olmadım, yerine gelmedi, ses çıkarmadım kırıldım darılmadım. Neden ısrarcı olmadığıma gelince: Bizim dini inancımıza, Peygamber efendimiz S.A.V buyurduğuna göre bir kapıya üç kere vurmak haktır. Eğer üçünde de kapı açılmazsa, ya kapısını çaldığınız kişinin sizi içeri almaya durumu müsait değildir, ya da almak istememektedir ki her iki durumda da fazla ısrarcı olmanın mantığı yok. Ben tabiri caiz ise bir anlamda işin içindeyken, delegeyken, yönetime yakınken, seçimde etkili olmuşken benim durumum buysa dışarıda kalanların şikâyetlerinde elbette ki haklılık payı vardır diye düşünmek lâzım. Zaman zaman: Abi senin gibi bir adam bunları nasıl yazmaz, gördüğünü söylemez eleştirmez diye şikâyetler alıyorum da; dedim ya dostun dostu yapıcı anlamda da olsa eleştirmesi zordur.
Başkasını bilmem de ben kendimi biliyorum, gerekli fedakârlığı gösterip temsil görevimi yerine getiremeyeceğim için, bana yapılan ''ziraat odasının basınla ilgili tüm ilişkilerinden sorumlu yönetici üye'' olarak seni aramızda görmek isteriz teklifini teşekkür ederek geri çevirdim. Boyumun ölçüsünü biliyorum, yüzme bilsem de 1.65-70 boyumla 3 metrelik havuzda bile yüzmeye korkarım, ne aşırı uçmalı ne de yüzmeliyim su içinde de, havada da olsa ayaklarım yere değmeli ve değiyor. Aslolan da bu olması gerekir, kişilerin bireysel yetenekleriyle değerlendirilmesidir doğru olan ama; liste yaparken kafası rahat olanların da bana böyle bir teklifte bulunacakları belli değil, önemli olan onların bu düşünceye sahip olmalarıdır. Bir yandan yerel seçimlerde adayların genel merkezlerce belirlenmelerine yanlış olduğu gerekçesiyle karşıyız, diğer yandan kimliğin kişiliğin hiç önemli değil, kişisel olarak meziyetin ne olursa olsun Çağlayık'lı isen, bu yönetimde asla yerin olmayacak gibi bir görüntü var. Çünkü kişilerin değil bölgelerin konumları ön planda tutuluyor. Şahsi olarak kim, ne kadar becerikli olursan ol; eğer arkanda seni destekleyecek 3-5 kişi yoksa, ya da bir merkez konumda değilsen çok fazla şansın görünmüyor. Sonuçta herşey oy hesabına göre, o da bıçak sırtında.
Öyle sanıyorum ki bu seçimde ''anneni mi yoksa babanı mı çok seviyorsun'' diye sorulan çocuklar misali en zor durumda olan bendim. Çocuk o saf kalbiyle anne ve baba arasında ayrım yapamaz, ne anneden yana tavır koyabilir ne babadan, anne mi haklıdır baba mı, bu kavga ne için ve değer mi, o bunu çok düşünmek istemez düşünmek zorunda değildir. O aile içi şiddete ayrılığa karşıdır, aile içinde huzur, kavganın sona ermesini, anne babayı aileyi bir arada görmek ister, hiçbir şey yapamıyorsa bunun için dua eder. İllâ ki seçim yapmak zorunda kalırsa her iki tarafa eşit mesafede olmaya çalışır, belki zoraki olarak bazen bir tarafta yer alır, bu kavgada yer almaya değer mi diye düşünür, onun için aslolan aile bütünlüğüdür.
Belki kime oy verdiğim konusunda kimse hiçbir zaman emin olamayacaktır ama şundan emin olunabilir ki; herkesi dinleyip sonunda kendi vicdanımın sesini dinledim. Verdiğim karar doğrumudur bunu zaman gösterecek, çok şükür ki bu güne kadar verdiğim kararlardan dolayı çok büyük pişmanlıklar yaşamadım, inşallah bu sefer de öyle olacaktır.
Demokrasiye inanç ve saygımız var; her ne kadar yanlış ta olsa bu sistemle seçilen tüm arkadaşlarımıza saygı duyuyorum. Her seçim dönemi havanda su dövüp, birbirimizi yiyip duruyoruz, değişen birşey yok. Eleştireceksek bireyler yerine sistemi, düzelteceksek başkaları yerine kendimizi düzeltmeliyiz. Her iktidar kendi bildiğini yapar da zaman zaman muhalif seslere de kulak verilmeli. Bırakın üyeleri delegelerin bile adeta seçimden seçime hatırlandığı bir sistemden tarım kesimine hayır gelmez.
Şehir açısından baktığımızda küçük bir şehirde yaşıyoruz, hatta neredeyse geniş bir aile kadar delege sayımız var. Okul-iş-kahve arkadaşıyız, ev-sokak-mahalle-tarla sınır-köy-kasaba komşusuyuz, kimi kimden ayırıp kimi kime tercih edeceğiz, yeni kırgınlıklar yaratmak yerine yeni dostluklar kurmanın peşinde olmalıyız.
Havadan sudan sebeplerle yarattığımız kırgınlıklara bu vesile ile bir yenisi ekleniyor. Bu kıran kırana yarışların sonu nereye varacak. Oysa enerjimizi, güçlerimizi birleştirerek çok daha ilerilere, güzelliklere ulaşabiliriz. Seçimden önce: Bir taraf kaybetme acısı yaşarken bir tarafın kazanma sevinci yaşamasını doğru bulmadığım, ve bu yemek harcaması hepimizin ortak bütçesinden yapıldığı için; geçen dönem düzenlenen yemek organizasyonunun bu dönem kazanan kaybeden ayrımı olmadan herkesi kapsamasını, aksi takdirde kazanan kim olursa olsun katılmayacağımı beyan ettimse de (hem ''rica'' hem de seçimin üzerinden biraz zaman geçmesi nedeniyle ilk günkü şok etkisinin geçtiğini düşünerek) başaramadım, davet edilse herkes icabet eder miydi bilmiyorum ama; sonuçta başaramadık. Oysa pekalâ olabilirdi çünkü: Nasıl ki bu çatı altında kimse kimsenin hangi siyasi parti mensubu, takım taraftarı, etnik kökenli vb. olduğuna bakmaksızın bir amaç uğrunda birleşip kaynaşma, dayanışma ortamı oluşuyorsa, seçim sonrası tüm dargınlık-kırgınlıkları bir kenara bırakabilirdik, benim umutlarım başka bahara kaldı. Ben umduğumu bulamasam da olur; yeter ki ziraat odamız kazansın, Kırklareli tarımı, ülke tarımı, tüm çiftçi emekçilerimiz kazansın.
sairmehmet39@hotmail.com
0 539 839 75 78

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol