BUNLAR TÜRKIYE'NIN GÖRÜNÜRDEKI GERÇEKLERI

Türkiye'de okuyan az, okudugunu anlayan daha az olunca bir takim bilgiler gazete sayfalarinda ögrenilmeden kaybolup gitmektedir. Televizyonlari izleyen milyonlar olsa da bu izleyicilerin çogu dizileri takip etmekte, aksam haberlerini dinlemekle yetinmektedir. Oysa asil konusmalar geç saatlerde oldugu için bu konusmalarda dile gelen Türkiye ve dünya gerçekleri az dinleyici tarafindan ögrenilmis olmaktadir.

Geçenlerde televizyon haberlerinde Türkiye'de 50 bin fabrikadan 10 bin fabrikanin son kriz dolayisiyla kapandigi söylenildi. Tabii Türkiye'nin cumhuriyetin ilanindan bu yana 50 bin fabrika kurmus olmasi sevindirici bir olaydir. Oysa cumhuriyet kuruldugu yillarda Yeni Türkiye'nin fabrikasi yoktu. 1926 yilinda Alpullu Seker Fabrikasi kuruldugunda bayram yapilmis, Türkiye'nin sanayiye adim attigi ilan edilmisti. Ama simdi elli bin fabrikanin kapandigi söylenince içimiz burkuldu. Kimbilir kaç bin çalisan issiz kaldi. Kriz yalniz on bin fabrikanin kapanmasi ile yetinmis degildir. Gazete haberlerinde 49 bin isyerinin de kapandigi bilgisi yer aldi. On bin fabrika, 49 bin is yeri Türkiye gibi kalkinmakta olan bir ülke için önemli bir gediktir, önemli bir üretim ve gelir kaybidir.

Cumhuriyeti kuranlar bir okul açtiklarinda bir cezaevinin kapandigini söylerlerdi. Egitim ve ögretimin yayginlasmasi ile suç isleyenlerin, cezaevine girenlerin azalacagi, bazi cezaevlerinin kapanacagi söylenmek istenirdi. Ancak bugün toplumda suç isleyenler arttikça yeni cezaevleri yapilmasi ile birlikte cezaevlerinin yükünü hafifletici ek önlemler gündeme gelmektedir. Bugün Türkiye cezaevlerinde 212 bin tutuklu ve hükümlünün bulundugu gazete haberleri arasinda yer almistir. Hatta bazi gazeteler yeni cezaevi insaatlarinin gündemde oldugunu yazmislardir. Bu tabii kötü bir haber, düsündürücü bir bilgidir. Demek ki açtigimiz okullar artik cezaevi kapatmiyor ve çünkü egitim insanimizi degistirmiyor. Yani insanimiz ögrendigi, bildigi gibi yasamiyor. Bilgi insanlarimizda bir süs gibi kaliyor. Bilgi hayata geçirilmezse elbette ki insanda bir süstür. Biliyoruz, fakat yapmiyoruz. Biz bunu hep yapiyoruz. Kendimizi degistirmiyoruz. Bilgilerimizi uygulamaya geçirmiyoruz. Tabii hayata ve toplumsal kurallara adim uydurmayanlar yanlislik ve yamukluk yapanlar suç islemis oluyorlar. Eskiden sik sik gerçeklestirilen aflarla bosalan cezaevleri artik bosalmiyor, aksine doluyor. Suç isleyenler arttigi gibi suç çesitleri de artiyor. Bu da üzerinde durulmasi gereken bir olaydir. Dogal ki dile gelmeyen Türkiye'nin baska gerçekleri de var. Çöp bidonlarinda yiyecek arayanlar, açlik ve yoksulluk siniri altinda yasayanlar, okuyamayanlar, sinava girip sifir çekenler, okuma yazma bilmeyenler ve de kendini tekrar ederek ayakta durmaya çalisanlar. Bu gerçekler Atatürk Türkiye'sinin ayakbagidir. Türkiye geriligin, egitimsizligin ayiplarini kaldirmak zorundadir. Hani bazi okumuslar, doga sevdalilari çevreden, çevrecilikten bahsediyorlar ya dünyanin çok önem verdigi bu olay bizde çok lüks görünüyor. Çünkü çevremiz kirli, havamiz ve suyumuz kirli, topragimiz, kültürümüz, siyasetimiz kirli.. Biz bu sartlarda Avrupa Birligi'ne girebilir miyiz? Hadi canim sende..

                                               nazifkaracam@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol