BUNUN IÇIN DEVLETÇI POLITIKALAR IZLENDI

Türkiye Cumhuriyeti savaslar, zaferler, yokluklar, yoksulluklar içinde dogmustur. Halk milli mücadeleye, Istiklal Savasi’na, Balkan ve Birinci Dünya Savaslari’ndan gelmistir. Erkekler yillarca çesitli cephelerde ve savaslarda kaldiklari için ülkenin tarimi, hayvanciligi, çiftçi çubugu kadinlara, çocuk yastaki insanlara kalmistir. Bu sartlarda halk yiyecek ekmegini çikaramamis, satacak birsey bulamamis ve tabii ailelerin, ülkenin ekonomisi çökmüs, gelir kaynaklari verimsiz hale gelmistir. Trakya’da Balkan Savasi isgali, Anadolu’da Ingiliz, Fransiz, Italyan ve Yunan isgalleri ekonomiyi tamamen sifirlamistir.

1923 yilinda cumhuriyet kuruldugunda devletin ve halkin parasi bugün siradan bir vatandasin cebinde tasidigi para kadardi. Ancak yine de bu yokluga, yoksulluga ragmen memleketin orasina, burasina bir çivi çakmak, öncelikli sorunlari çözmek gerekiyordu. Bu durumda kisilerin yapamiyacagi isleri, yatirimlari devlet üstlenmek zorundaydi. 1926 yilinda cumhuriyetin ilk seker fabrikasi birçok vatandasin üçbes kurusluk birikimleri ile, 2.5 milyon liraya kurulmustur. 2.5 milyon lira bugün herkesin cebinde olan paradir.

Vatani kurtaranlar, devleti ve cumhuriyeti kuranlar “Vatandasin Yapamadigini Devlet Yapsin” noktasindan hareketle ekonomide DEVLETÇI POLITIKA izlemislerdir.

Bu politika sayesinde devlet yirmi yildan beri iktidarlarin sata sata bitiremedikleri tesisleri, fabrikalari, büyük isletmeleri kurmustur. Seker fabrikalari, dokuma fabrikalari, demir-çelik fabrikalari, petrol aritma tesisleri, çimento fabrikalari bugün bir bir elden çikmaktadir. Bunlarin bir kismini dogrudan yabancilar, bir kismini da yabanci ortakligi ile Türk sirketleri almaktadir. Ancak bu durumda bir olay dikkati çekmektedir. O da su: Türk sirketler neden bir sirket ile ortakliga gitmektedirler?

Bu konuda Milliyet Gazetesi yazarlarindan ekonomist Prof. Dr. Güngör Uras, Türkiye’de sermayenin yani paranin yetersiz oldugunu, cumhuriyetin kurdugu tesisleri, ekonomik faaliyet ünitelerini tek baslarina alacak güçte olmadiklarini söylemektedir. Bu nedenle yabanci sermaye ile ortakliga gitmektedirler. Ancak bunun birtakim sakincalari oldugu ortadadir. Cumhuriyetin Milli Sanayi sifatini kazanmis fabrikalar yabancilarin elinde gayri milli ya da yari milli olmuslardir.

Bizim gibi bir ulusal savastan ve zaferden sonra bagimsizligini kazanmis bir ülkenin ekonomik tesislerinin hepsi özellestirilmez. Türk Telekom, Tüpras, Demir- Çelik ve Alüminyum gibi fabrikalarin, tesislerin, kurumlarin, elimizde kalmasi gerekirdi. Ancak hükümetler bu konuda pek duyarli hareket etmemislerdir. Maliyede olusan Zihniyet zehir bile olsa satmayi marifet saymaktadir. Satilan fabrikalarin, tesislerin parasi yatirima dönüsse bir yerde issizlik sorunu çözümlenmis olacakti. Fakat ne gezer. Paralar hesapsiz kitapsiz harcamalarin, hortumcularin meydana getirdikleri açiklari kapatmaya, borç ve faiz ödemelerine gitmistir. Türk halki böyle de bir yönetime ve ekonomiye mustahak kilinmistir.

Bugün Türk ekonomisi ve yatirim politikasi kurtulusu disarda aramaktadir. Yerli sirketler ise nedense ülkenin içinden ziyade disarda yatirima gitmektedirler. Onlar baskalarini, yabanci sirketler ise bizi kalkindiracaktir. Böylesine bir kisir döngü içersindeyiz. Onun için ülkemizde yatirimlar yabancilarin hizmetine kalmistir. Devletin bir çivi çakacak hali yoktur. Su asamada halka yeni vergiler yüklemek de mümkün görülmemektedir. Bu nedenle borçlar ve faizler ödeninceye kadar halkin ekonomik sikintisi, iflaslar ve issizlik devam edecektir. Hiç kimse gerçegi saklamaya kalkismasin. Hayatin pahalilanmasi devam etmektedir. Ulusal ekonomide ve özellikle tarim kesiminde durum yürekler acisidir.

Görelim bakalim Mevla Neyler/ Neylerse güzel eyler.                                 

                                     nazifkaracam@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol