BURADAN BAKINCA

Buradan bakinca yikim görüyorum hep. Insanoglu katle doymuyor. Kendini tahriple baslayan kemirgenlik, saldirganlik, esini, evladini, mümkünse anababasini, kardeslerini, dostlarini… 
Dostlari deyince… Hayvanlar dost degil miydi?
Zevkine mi avlaniyor insanoglu? Açligindan degil. Hiçbir avci ava giderken evden açkarniyla çikmaz. 
Doga tahribine bir bakar misiniz! Fransa'da, Almanya'da, ABD'de veya dünyanin herhangi bir yerinde ve Istanbul'da, ve babaocaginda, ve Çorlu'da, Burgaz'da, Izmir'de, Ankara'da, Samsun'da, Lâdik'te, Kastamonu-Cide'de evleri bulunan insanlar…
Üç yani suyla kapli ülkemizin bir yaninda birkaç gün denize girecegim diye, hem kesenize, hem dogaya, tarima, ormana, yesile verdiginiz bu tahribat niye? Bir de bu gözle bakin bir kerecik. Üzülmüyor musunuz görünen manzaraya?
Bir yerde bir sorun var demektir öyleyse.
Istanbul'a çakilan her çivi içimi sizlatiyor. 
Çok doldu be! Inanin çok doldu. Sanki her yeni çivi cigerime çakiliyor. Çok oldu. Emin olun çok oldu. 
Yillar önce bizim Sali, tanirsiniz, teyzemin oglu, Istanbul'a göçmekten söz etmisti. Caydirmistim. "Hastaneler tiklim tiklim. Otobüsler ful dolu. Kahvehanelerde, meyhanelerde yer bulamazsin. Sosyaliteye açik hiçbir kurumda kurulusta bos yer yok bize göre…" demistim. "Bizim tarafta is yok, demisti. Çocuklarin okulu," demisti. Sanki Istanbul'da is bol, para bol, okullar ehven… 
Yeni yeni binalar, kuruluslar, dershaneler, okullar, camiler, parklar, çay bahçeleri gördükçe bu sehirde… Yeni dügün salonlari, yeni meyhaneler, yeni otoparklar gördükçe içim kaniyor inanin. Gerek yok be! Inanin gerek yok. Koskoca ülkede yer mi bulamadik? Dogdugumuz sehirlerde, köylerde yer mi kalmadi bize? Kantarin terazi sistemini bozduk yahu. Bir kefeye toplandik. O tarafi çökerttik. Sanki Giresun'da yer kalmadi Vahit Kayalara, Elif Nacilere… Sanki Trakya'da, Urfa'da insanlara yer kalmadi. Sanki Trabzon'da hamsi, Konya'da bugday, Samsun'da pirinç, Ordu'da findik tükendi, sanki bilmem nerede bilmem ne kalmadi da… Hepsi Istanbul'da dolu! Dolu tabi. Dolduruldu. Insanlari çesitli vesilelerle buraya toplayinca, gidalarin, yiyecek maddelerinin, giysilerin, araç gereçlerin de hepsini, en azindan bulabildiklerimizi buraya yigdik. 
Ama, toprak orada kaldi. Temiz su orada kaldi. Temiz hava, temiz merhaba, kirlenmemis kan, sevecen can, ivecen insan orada kaldi. 
Bu, yeni açilan benzin istasyonlari, bu yeni açilan özel dershaneler, konfeksiyonlar, fabrikalar, sözüm ona yeni yeni yapilan okullar, eklenen binalar…
Olmasaydi. Bu yollar yapilmasaydi. 
90'li yillarin ikinci yarisinda GOP-Arnavutköy'ün oralarda bir yerde, açik, bombos bir arazide, yeni yapilan bir okulun açilis törenine halkoyunu ekibi götürmüstük. Belki elli-altmis futbol sahasi büyüklügünde, bombos bir alan. Burada bir okul, acar yeni. Bir iki yüz metre ötelerde devasa bir cami. Åzasip, sasirip kaldim. Ne ise yarayacakti bunlar. Sordum sorusturdum… Aldigim yanit, edindigim izlenim, sezinlediklerim içimi üzdü. Zihniyet böyle buyuruyordu. Sen okulu ve camiyi yap,  bir çözümü olur. Nasil olsa zümrüt Anadolu topragini çoraklastirdin, mümbit Trakya'yi betonlastirdin. Nasil olsa gözü gönlü karni tok insanlari açlastirdin. Köy okullarini kapattin. Küçük kasaba ve sehirlerdeki okullari igretilestirip, kaçilir duruma getirdin, sevimsizlestirdin. Bu taraflarda da insanlarin önüne büyük büyük yapay umutlar koyarsin. Is koyarsin, as umudu koyarsin, geçim umudu… Ne olacak, kosa kosa gelir. Nasil olsa okulla cami tamam. Geri kalir bir ekmekle geçim. Ondan kolay ne var! Nasil olsa bir parça ekmek bulunur. Dünyada aç mezari var mi? Açliktan ölmüs insan duydun mu? Yook! Ne gezer! Okul tamam. Cami de!.. Oh!..
Yahu, bu kadar mi basit bu is? Insani önce dogdugu yerde, karnini doyurdugu yerde aç birakacaksin, umutsuz birakacaksin… Buralari umut durumuna getirip çagiracaksin. Sanki burada çok mutlu olacak. 
Vazgeçtim. Düsünmeyecegim. Kimin ne hali varsa görsün. Ben de yillar önce babama yazdigim mektuplarda elde avuçta ne var ne yoksa sat sav da buraya gel, yanimiza kapagi at diye yazmistim da dinletememistim. Åzimdi bakiyorum da… Babam akilli adammis. Benim gibi bir esrigin yarim aklina uyup ta insanca düzenini, yasamsal huzurunu bozmadi. Baba ocagi açik kaldi. Bayramda seyranda köyüme gidebiliyorum. Kapiyi açik buluyorum. Köy gidalariyla midemi, köy havasiyla cigerlerimi, köy suyuyla sindirim sistemimi yeniliyor, damarimdaki kirli kani temizliyorum. 
Bunun için… üzülüyorum Istanbul'a. Keske bakir kalsaydi. Keske Istanbul kalsaydi. Çünkü, Istanbul, Istanbul kalirsa, Kirklareli de Kirklareli kalirdi. Åzimdi ne Kars, Kars'tir, ne Van, Van… Ne de Istanbul, Istanbul'dur artik. Istanbul artik Kars'tir, Van'dir, Ardahan'dir, Rize'dir, Trabzon'dur, Bitlis'tir, Siirt'tir ve hiç birisidir. Bir tek sey degildir artik Istanbul: Istanbul degildir. Istanbul olmayan Istanbul'da ben de ben degilim. 
Üzülüyorum. Üzülüyorum Istanbul'un genislemesine. Doyumsuz bir canavar gibi, kendisi dahil her seyi yutup hantallasiyor. Hem yiyip yuttuklari yok olmaya yüz tutuyor, hem kendi bozuluyor, dejenere oluyor. 
Üzülüyorum Istanbul trafigine. Istanbul'un suyuna üzülüyorum. Åzu, çesmesinden içemedigim su
üzüyor beni. Her gün parayla satin aldigim ama ne oldugunu, nereden geldigini bilemedigim su. Üzülüyorum dogrusu Istanbul'a. Istanbul'daki insana aciyorum dogrusu. Birilerinin bir seyleri, bir yerleri sarsmasi mi gerekli?
Hadi sarsalim!
Ben sarsildim.
Burdayim. Burdan bakiyorum. Burdan bakinca böyle görünüyor.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol