BU NASIL, BU KİME HİZMET ???

Epey bir zamandır gündemi meşgul eden dershane tartışmaları nereye kadar gider nerde durur diye anlamaya çalışırken 17 Aralık günü yolsuzluk, rüşvet dalgasıyla şok yaşadık. İlk darbe her zaman şok etkisi yaratır. Büyük karmaşa ve bilgi kirliliğinden sonra, sis perdesi biraz aralanınca bu gün gelinen noktada görülen şu ki; bu işin bir ayağı her ne kadar yolsuzluk ve rüşvet ise de uygulanış şekli ile iktidara, Halkbank'a, ekonomiye, ülkeye darbe girişimidir. Kimin yaptığı, yaptırdığı tam olarak anlaşılamasa da; bence bu iş öyle Hocaefendi, cemaat, hizmet boyutlarında değil, hepimizi hedef alan daha büyük ve şeytani bir plan. Aslında gerek iktidar gerekse cemaat kanadından üst düzeyde ılımlı açıklamalara rağmen, bu fitneyi çıkaranların usta manevralarıyla hep sıcak tutulan, körüklenen tartışma; ben de dahil, bu dershane kavgası değil diyenleri haklı çıkardı.
Daha ilk gündü sanırım; ABD'den üst düzey bir açıklama geldi: Türkiye'de ki gelişmeleri (her zamanki gibi) dikkatle izliyoruz. Diplomatik dille cevap nasıl olur bilmem ama; ya hu size ne... Tabi ki onlara ne olduğu belli: Sayın bakan Ali Babacan'ın ifadelerine göre; bir haftalık sürede sadece (asıl ama) gizli hedef olan Halkbank'ın değer kaybı 1 milyar 625 milyon dolar. Bir haftada toplam da 20 milyar dolarlık milli kaynak buhar olup gitmiş. Yazık günah, biz bu günlere ne bedeller ödeyerek geldik. Ya hu Halkbankası genel müdürünün evinde bulunduğu söylenen milyon dolarlardan kime ne, bakan çocuklarının dolayısıyla bakanların karıştığı iddia edilen rüşvetlerden kime ne, Fatih Belediyesinde ki imar yolsuzluğundan kime ne. Al hepsini ayrı ayrı cezalandır. Bir banka genel müdürünün işlediğini iddia ettiğin suç yüzünden o bankayı talan ettirmenin, bakan çocuklarının, bir belediye başkanının işlediğini iddia ettiğin şuçların cezasını milyonlarca vatandaşa çektirmenin, iddia ettiğin milyon dolarlık suçlar yüzünden bu ülkeye milyarlarca dolarlık fatura ödetmenin anlamı ne...
İktidarı yıpratmak, devirmek için her yol mübahtır anlayışının karşılığı doğal olarak; iktidarı korumak için her yol mübahtır olur. Dış güçler ülkemizin büyümesinden güçlenmesinden rahatsızken, içerdekiler başka şeylerden rahatsız olup ortak noktada buluşuluyorsa yazık. Dışardakiler belki Halkbank'ın, dolayısıyla Türkiye'nin imajına zarar verecek travmalar yaratarak bir ölçüde amacına ulaşmış olabilir.
Ya içerdekiler... Bence onlar yüzüne gözüne bulaştırdı. Genel görüş itibarıyla; dikkatleri o yöne çekip Halkbank üzerinden yapılmak istenen asıl operasyonu perdelemek amacıyla, birbiriyle alakası olmayan dosyaları ilişkilendirmek yerine her işi kendi alanında yürütseler daha başarılı olurlardı, o zaman belki biz de inanacaktık, ama şimdi haklı da olsalar sadece kendi taraftarlarına hitap ederler. Allah aşkına soruyorum: Uluslararası bir kara para aklama suçuna yapıldığı söylenen operasyonun paralelinde gizli çekilmiş, belki uydurma, ahlak dışı çirkin görüntü kasetlerinin ne işi var. Bu bir kara para aklama değil tam tersi, gün geçtikçe ak parayı karalama operasyonu olarak gözüküyor.
Artık apaçık belli ki bu izleme dinleme örgütü her türlü teknolojiyi kullanıp, şeytani yöntemlerle insanların zaaflarından yararlanarak ağına düşüren, kendi istediği yönde kullanıp işi bittiğinde ya da istekleri cevap verilemez boyutlara ulaştığında açığa çıkaran, istendiğinde diğer suç örgütleriyle işbirliği içinde olan profesyonel bir oluşum. Daha önce Deniz Baykal'ın istifasıyla sonuçlanan süreçte, ''askeri casusluk ve şantaj'' olayında, son seçimler öncesi MHP lilerin başına gelenlerde hep aynı çirkin oyun sergilenirken aslında Türkiye'nin geleceğine yön verilmeye çalışılıyor.
Türk siyaset tarihinde (daha sonra tekrar geri dönse de) partisi ağır seçim yenilgisi yaşadığı için istifa erdemi gösteren ender siyasetçilerimizden Sayın Baykal bu günleri görebilseydi, komplo ve düzmece olduğu iddia edilen o kaset olayında istifa eder miydi acaba. Kendi için istifa ederken aslında o çetelere hizmet ettiğinin farkında değildi herhalde. Bu gün baktığımızda; eğer karşı tarafın da amacı buysa sayın Başbakan neden bakanlarını hemen görevden alsın ki. Elbette istifa etmeliler ama suçsuzsalar bu karşı taraf öyle istediği için olmamalı, o silahı onlara her gün biraz daha etkili kullandırmamalı. Devlet içinde devlet, paralel yapılanma adı her neyse... İcraatlarını daha önce de çok gördük, adı değişti işlevi devam ediyor. Yakın geçmişte yasadışı dinleme, izleme, fişleme gibi faaliyetlerin iktidar emri ile yapıldığı iddia edilirken, şimdi iktidarın içine düştüğü durum aslında ülkenin içinde bulunduğu durumu gösterme açısından önemli.
Fransızlar 19 Aralıkta ''Samanyolu''na üç boyutlu fotoğraflar çekmek üzere bir araç göndermişler, bizi nelerle uğraştırıyorlar.. Yeni bir yıla başlarken herkese hayırlı yıllar...
sairmehmet39@hotmail.com
0 539 839 75 78

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol