BİLGİ VE KÜLTÜR YÜZYILI

Türkiye'nin çözümsüz kalan birçok sorunu vardır. Bu çözümsüz sorunların içinde EĞİTİM ve CEHALET yaşamsal derecede önemlidir. Bu iki sorun Osmanlı Devleti'nden Cumhuriyete miras kalmıştır. 12 milyon nüfusun yüzde 92'si okuma yazma bilmiyordu ve çoğunluk köylerde yaşıyordu. Cehalet (Bilgisizlik) halkı kıskıvrak bağlamış, suskun hale getirmişti. İnsanlarımız Bilgi Fakiri idiler. Onlar bildiklerinin doğru olup olmadığından korktukları için konuşmuyorlar. Türk halkı bu suskunluğu, bu cehaleti yüzyıllar boyu ta ki CUMHURİYET'in ilana kadar yaşamıştır. Nitekim Cumhuriyeti kuranların ilk işi EĞİTİM, OKUMA YAZMA SEFERBERLİĞİ başlatmak olmuştur. Cumhuriyetin ilk Başkanı İsmet İnönü bu seferberliği, İNSAN OLMAK MİLLET OLMAK biçiminde nitelendirip (vasıflandırmıştır.) ''Anadolu'ya öğretmen olarak gidiyorum'' demiştir. MİLLET MEKTEPLERİ'nin açılması ile de Mustafa Kemal Atatürk ''BAŞÖĞRETMEN'' olmuştur.
Bu süreçte 1923 yılından 1950 çok partili hayata geçişe kadar böyle devam etmiş, Cumhuriyetin efsane Milli Eğitim Bakanları Saffet Arıkan, Reşit Galip, Mustafa Necati, Hasan Ali Yücel milletin eğitim-öğretim davasını büyük bir titizlikle takip etmişlerdir. Türkiye 20. yüzyılına kadar sistemde bazı saplamalar olmasına rağmen bunu başarıyla sürdürebilmiştir.
Dünya 21. yüzyıla ''HAYAT BOYU EĞİTİM'' slagonu ile girmiştir. Türkiye'yi yönetenler ulusa bir hedef göstermemişlerdir. Mustafa Kemal Atatürk'ün Çağdaş Uygarlığın Üstün Çıkma hedefini de söylememişlerdir. Ancak demokrasiyi, demokratikleşmeyi ısrarla savunmuşlardır. Günümüzün dünyası çocukluğumuzu, gençliğimizi yaşadığımız dünya değildir. Arabanın tekerleğini bulmak için beş bin yıl bekleyen insanoğlu bugün yılda binin üstünde buluş ve keşiflerde bulunmaktadır. Bilgiyi, Kültürü Süper Güç haline getirmişler, bilgi satan ülkeler olmuşlardır. Sanayileşmişler, BİLGİ TOPLUMU haline gelmişler, üniversitelerinde KÜLTÜR MÜHENDİSİ, ÇEVRE MÜHENDİSİ gibi yeni bilim dalları için insan yetiştirmede mesafe almışlardır. Biz Mustafa Kemal Atatürk'ün yenileşme heyecanını yitirdiğimiz gibi Osmanlılardan devraldığımız 300 yıllık KÜLTÜR AÇIĞI'nı kapatmak şöyle dursun, daha da büyütmüş durumdayız.
Türkiye'nin beyinlerinden, Dünya Bankası eski Başkan Yardımcılarından Atilla Karaosmanoğlu bu açığın şimdi 500 yıl olduğunu söylemiştir. Öyle ya çok partili hayata geçtiğimizden beri okul ve Kültürevleri kapatmakla tanınıyoruz. Dünyanın geri kalmış ülkelerine ÖRNEK EĞİTİM KURUMLARI olarak gösterilen KÖY ENSİTÜLERİ'ni Atatürk'ün HALKEVLERİ'ni kapatmadık mı? Bugün 20 yıldan beri köylerde eğitimin, öğretimin, okulun, öğretmenin adı söylenmiyor.
Dünyada böyle bir Eğitim Sistemi var mı? Dünyanın inandığı BİLGİNİN GÜCÜ'ne, Kültürün uygarlık olduğuna, Eğitim ömürboyu gerekli olduğuna inanmamız, bunları hayatımızda öne çıkarmamız gerekir. Bizim daha uygar bir ülke, daha ileri gitmiş bir ulus olabilmemiz eğitimle, kültürle mümkündür. Bunun için de doğalki okumamız, düşünmemiz, anlamamız, yorumlamamız, bilgiyi kullanmamız gerekir.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol