BİR ALİMİN NASİHATİ

Hayırlı Cumalar sevgili okuyucular. Bu Hafta sizlere çok değerli iki Allah dostundan ve onların öğütlerinden bahsedip birkaç ta sizlerden gelen soruları cevaplayacağız inşaAllah.
Muhammed Gazâlî (rahmetullahi aleyh) hazretlerini talebelerinden birisi, kendi kendine düşünüp; senelerce zahmet çekip çok şey öğrendim. Bu kadar çok ilimden bana en lüzumlu ve faydalısı acabâ hangisidir? Âhirette imdâdıma yetişecek, mezarda dünya dostlarım beni yalnız bırakıp gittikleri zaman, bana arkadaş olacak, mezardan kalkınca, ananın evlâdından, kardeşin kardeşinden, dünyadaki dostların birbirlerinden kaçıp, herkes başının çaresini aradığı vakit beni kurtaracak olan acaba hangisidir? Dünyada, âhirette faydası olmayan acaba hangileridir? Bilsem de bunlardan uzaklaşsam. Çünkü, Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" (Faydasız ilmi öğrenmekten ve Allahü teâlâdan korkmayan kalbden ve dünyaya doymayan nefisten ve Allah için ağlamayan gözden ve kabule lâyık olmayan duâdan Allahü teâlâ bizi korusun) buyurmuştur, diye uzun zaman düşünür. Sonra bunu anlamak için hocası olan Hüccet-ül-İslâm İmâm-ı Gazâlî'ye "rahmetullahi aleyh" mektup yazar. Hüccet-ül-islâm İmâm-ı Gazâlî bu talebesinin mektubuna cevap yazıp gönderir. Cevap özetle şöyledir:
Ey sevgili oğlum! Peygamberimizin "sallallahü aleyhi ve sellem" dünyaya yayılan nasîhatlerinden biri şudur:
(Allahü teâlânın, bir kuluna rahmet etmeyeceğine, ona gadap ve azap edeceğine alâmet, dünyaya ve âhırete faydası olmayan şeylerle meşgul olması, zamanlarını lüzumsuz şeylerle öldürmesidir. Bir kimsenin ömründen bir saati, Allahü teâlânın beğenmediği bir şeyde geçerse, ne kadar çok pişman olsa, üzülse yeridir...)
Lokman Hakîm "rahmetullahi teâlâ aleyh" oğluna şöyle nasîhat ederdi: Oğlum, horoz senden daha akıllı olmasın! O, her sabah zikir ve tesbih ediyor, sen ise uyuyorsun.
Allahü teâlânın yolunda yürümek isteyen bir kimseye evvela ne yapmak lâzımdır? diyorsun. Önce Ehl-i sünnet âlimlerinin "rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma'în" bildirdiklerine uygun, temiz bir i'tikâd ve îmân lâzımdır.
Bundan sonra, tevbe-i nasûh, yani bir daha işlememek üzere, günahlara tevbe etmek, üçüncüsü, herkes ile helalleşmek, üzerinde hiçbir mahlukun hakkı kalmamak, dördüncüsü, Allahü teâlânın emirlerini yapacak kadar, İslâmiyeti öğrenmektir. Diğer ilimleri lüzumu kadar okumalıdır. Bu lüzum, herkesin sanatına, mesleğine, ihtisâsına göre değişir.
Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" bir Sahabiye buyuruyor ki:
(Dünya için, dünyada kalacağın kadar çalış! Âhıret için, orada sonsuz kalacağına göre çalış! Allahü teâlâya, muhtaç olduğun kadar itaat et! Cehenneme dayanabileceğin kadar günah işle!)
Dünya fâni, ahiret bâkî...
Mehmet Emin Tokadi hazretleri İstanbul evliyasının büyüklerindendir. 1664 tarihinde Tokat'ta doğdu. 1745 tarihinde İstanbul'da vefat etti. Kabri şerifi, Unkapanı'na inen cadde ile Zeyrek Yokuşu'nun kesiştiği tepe üzerinde, Soğukkuyu Pîrî Paşa Medresesi kabristanındadır.
Her sene vasiyetini yazmak âdeti idi.
Vasiyeti şöyledir:
Allahü teâlâya hamd, kendisinden sonra peygamber gelmeyecek olan şefaatçimiz Muhammed sallallahü aleyhi ve selleme, âline, eshâbına, bütün nebi ve resullere salât, hayır dualar olsun. Allahü teâlâdan günahlarımın affını ve beni bağışlamasını dilerim. Allah'ım! Beni bağışla. Allahü teâlâya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allahü teâlâdan olduğuna, öldükten sonra dirilmeye, inandım. Ben şehadet ederim ki Allahü teâlâdan başka ilâh yoktur. Yine şehadet ederim ki Muhammed aleyhisselâm O'nun kulu ve resulüdür. Bu şehadet (iman) üzere yaşarız, bunun üzerine ölürüz ve bunun üzerine diriliriz, inşallah. Allahü teâlâdan Rab olarak, İslamiyet'ten din olarak, Muhammed aleyhisselâmdan Peygamber olarak, Kur'an-ı kerimden imam olarak, Kâbe'den kıble olarak, namaz, oruç, hac, zekât ve Kelime-i şehadetten fariza (farz, emir, vazife) olarak, müminlerden kardeş olarak, Ebû Bekr-i Sıddîk, Ömer-ül Fârûk, Osmân-ı Zinnûreyn ve Ali Murtezâ'dan imamlar, rehberler olarak razı oldum (rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecmaîn).
Allahü teâlâ, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimizin bütün eshâbından, dört müctehid imamdan, şehitlerden, salihlerden, evliyadan, takva sâhiplerinden, zikredenlerden, büyüklerimizden ve bütün bu yolda bulunanlardan razı olsun.
Bu hakir, günahkâr, aslen Tokat'ta doğdum. Elli seneye yakın İstanbul'da yerleşmiş bulunmaktayım. İtikatta mezhebim, Ehl-i sünnet vel cemaat mezhebidir. İtikatta imamım Ebû Mansur Mâturidî hazretleridir. Amelde mezhebim, İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe hazretlerinin mezhebidir.
Sevdiklerime ve dostlarıma vasiyetim şudur: Bu kusurlu kulu hatırlarından çıkarmayıp, Kur'an-ı kerim okuyup, ruhuma hediye edip, hayır duadan unutmayalar. Malımın en temizinden, helâlinden yüz kuruşu teçhiz ve tekfinime ve yirmi iki kuruş [devir ve] iskatıma sarf edeler.
Vârislerime, aileme vasiyetim şudur: Dostların sözlerine razı olup, mahkemeye gitmeyeler. Birbirine rıza gösterip, mücadele etmeyeler ve çekişmeyeler. Herkes biliyor ki dünya fâni, ahiret bâkîdir. Herkese gönül hoşluğu ile kıyamete kadar hakkımı helâl ettim. Kimsede hakkım yoktur. Mürüvvet ve insanlık, kerem, cömertlik, asalet ve yardım odur ki tanıyan ve tanımayan dostlar ve başkaları dahi ahiret hakkını helâl edip ve hayır duadan unutmayıp, hayır ile iyilikle şehadet edeler. Vesselâm.
Sual: Bir kimse, "ben çalınanları, kaybolanları bilirim" dese, böyle bir kimseye inanılır mı ve bu sözleri söyleyen kimsenin, bu sözlerden dolayı imanına bir zarar gelir mi?
CEVAP: Ben çalınanları ve kaybolanları bilirim diyen, söyleyen ve inanan kimsenin, imanı gider. Bana cin haber veriyor dese, yine imanı gider. Çünkü Peygamberler ve cinniler de gaybı bilmez, bilemezler. Gaybı, ancak Allahü teâlâ bilir ve bir de Onun bildirdikleri bilir.
Sual: Günah işleyen kimseye, "tövbe et" denildiğinde, o da reddederse, imanına bir zarar gelir mi?
CEVAP: Bir kişi, küçük günah işlese, birisi de ona "tövbe et" dese, o kimse de, "ne işledim ki tövbe edeyim" dese, imanı gider.
Sual: Ölüm alametleri görülen hastanın yanında kimler bulunmalı, ne yapmalı ve nelere dikkat etmelidir?
Cevap: Ölüm alametleri görülen hasta yanında, çocuk, cünüp, hayızlı kadın bulundurulmamalıdır. Odada ve hatta evde açıkta resim bulunmamasına çok dikkat etmelidir. Yanında âlim, salih kimseler bulunup, zorlamadan Kelime-i tevhid söylemesi temin edilmeli, söylemesi için sıkıştırmamalıdır. Yanındakiler söyleyip ona duyurmalı, usandırmamalıdır. Bir kere söylerse bir daha söyletmemeli, başka şey söylerse Kelime-i tevhidi bir daha söylemesi hatırlatılmalı, yani son sözü Kelime-i tevhid olmalıdır. Zorlamadan bir kere "Lâ ilâhe illallah" demek yanındakilere sünnettir. Kelime-i tevhidi hatırlatanların, hastanın düşmanı, vârisi olmaması uygundur. Kimse yoksa vâris hatırlatır.
Ölüm hastası İhlas suresini çok okumalıdır. Yatağı karşısında Kelime-i tevhid yazılı levha asılı olmalıdır. Hasta yanında, evliyanın, âlimlerin ve salihlerin menkıbeleri ve sözleri konuşulmalı, bunlara sevgisi arttırılmalıdır. Evliyanın, salihlerin söylenmesi, rahmetin inmesine sebep olur.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol