"BİR BALKAN ŞARKISI SARANDA"

BALKANLAR YA DA RUMELİ, Osmanlı'nın iki ayağından biriydi. Beşyüz yıl hakim olduğumuz Rumeli Balkan Savaşı'nda elimizden çıkınca Osmanlı Devleti çökmüş, kendi içinden 23 yeni devlet çıkaracak duruma gelmiştir. Yani Ana Vatan dışında kalan Osmanlı Eyaletleri birer birer yeni devlet olmuşlardır. Tabii Balkan Savaşları ile birlikte buralardan yoğun biçimde göç başlamıştır. Osmanlı'nın Anadolu'dan alıp götürdüğü bu insanların dönüşü hüzün verici olmuştur. En Büyük Göç Balkan Savaşı'nda olmuştur. Yazar Zeliha Midilli bu göçü anlatıyor.
Romancı Zeliha Midilli göçmen bir Arnavut'un kızıdır. Yani Balkan kökenli bir ailedir. 2003 yılında kitabı üzerine yazdığı bir yazıda, ben diyordu, hem anne, hem baba tarafım Arnavut. Büyük Balkan göçü ile birlikte İstanbul'a yerleşmişler. Çocukluğum hep göç hikayeleri dinlemekle geçti. Çok ilginç bir "Göç Macerası" yaşamışlar. Bunların gizli bir Sır gibi gömülüp gitmesini istemiyorum. Paylaşmam gerektiğini hissediyorum."
Zeliha Midilli maceralı göç sırasında yaşanan aşkları, insanların birbirleriyle olan ilişkilerini ve Rumeli Göçleri'ni anlatıyor, ailesinin geçmişini araştırmak ve öğrenmek için Arnavutluğa gittiğini söylüyor. Orada anneannesinin amcası Melek Baba'ya ait bir kitap bulduğunu, bu kitapla hayatının değiştiğini belirtiyor. Zeliha Midilli bu gezi sayesinde Arnavutlar'ın bazı özelliklerini, Bektaşiliğin, falcılığın, Tekke Ayinleri'nin yaygın olduğuna dikkati çekiyor.
BALKAN BEKTAŞİLİĞİ, Osmanlı Devleti'nin Rumeli'ne hakimiyetinin son bulduğu yıllardan çok sonra bitmiştir. Arnavut Tekkeleri İstanbul'da çok önemli bir Tekke'ye bağlı idi. Talimatı oradan alıyorlardı. Bir anlamda Arnavut Bektaşiliği, ŞEHİR BEKTAŞİLİĞİ idi. Zeliha Midilli ayrıntıları girmeden Arnavut Bektaşiliği'ne de göndermeler yapıyor, onların Tekkeler etrafından bir Çevre yarattıklarını söylüyor, sırlarının yavaş yavaş çözündüğünü anlatıyor. "Bektaşi'nin Sırrı" Bektaşilikten başka bir şey değildir. Osmanlı Türk'e de, Bektaşiliğe de karşıydı. Padişah Yavuz Sultan Selim'in, Kuyucaklı Murat Paşa'nın Bektaşiliğe yaptıklarını hiç kimse yapmamıştır. Bu baskı ve korku yüzünden şehirlerden uzak, kırlarda yaşamışlar, köylerini oralarda kurmuşlardır. Yazar Zeliha Midilli onların hikayesini ailesinden ve çevresinden dinlediğini söylüyor 94 yaşında ölen Annesi'nin 1911yılında İstanbul'a göçmen olarak geldiğini belirtiyor. "Saranda Ailesi'nin öyküsünü" yazacağı ikinci kitapta devam edeceğini açıklıyor. Kitabın adının "BİR BALKAN ŞARKISI SARANDA" adını da buna bağlı olarak kullandığı anlaşılıyor. SARANDA tarih bilen Kırklarelililere yabancı değildir. Kırklareli'nin Osmanlılar zamanında adı SARANDA EKKİESİA yani KIRKKİLİSE demekti. Buna göre Zeliha Midilli'nin kitabının adı "Balkan Şarkısı Kırk" gibi olmaktadır. Tavsiye ederim.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol