BIR "ÇUKUR ÇESME" VARDI, ÖYKÜSÜNÜ BILIRMISINIZ?

Galiba her yerin bir Çukur Çesme’si olur da Kirklareli’nin olmaz mi? Kirklareli’nin de Çukur Çesme’si vardi ve bu çesme Karakasbey Camii’nin biraz asagisinda, camiye göre güneybatisinda bulunuyordu. Ancak simdi bu çesme yoktur, tarihe karismis, sadece ismi kalmistir. Ismini hareket noktasi yaparak ve öyküsünü (hikayesini) anlatarak insanlarimizi bilgilendirmekte yarar görüyoruz.

Çukur Çesme, Balkan Savasindan önce Kirklareli’ne demiryolu hatti yapilirken, odunla isinan Buharli Trenin su ihtiyaci için düsünülmüstür. Babaeski’den Kirklareli’ne demiryolu yapan yabanci sirket Istasyon binalarini insa ederken, çesmeyi de insa etmis, hizmete hazir hale getirmistir. Bugün Kültür Müdürlügünün kullandigi bina da o zaman Gümrük Binasi olarak yapilmistir. O zaman nedense bu bina Gümrük Binasi olarak degil de Oktavar Binasi olarak anilmaktaydi. Trenle gelen ticari esyanin, gida maddelerinin Gümrük Vergileri burada çalisanlar tarafindan muane edilip tahsil edilirdi.

Tren, Babaeski’den Kirklareli’ne 1911 yilindan itibaren gelmeye baslamistir. Bu nedenle Çukur Çesme’nin suyu bu yildan itibaren tren için kullanilir olmustur. Çesmeden trene su sakalarla tasinmistir. Sehirde evlere de içmesuyu tasiyip satan sakalar 1960’li yillara kadar vardi. Esek sirtinda, esegin sagina ve soluna konmus su tenekeleri ile su tasinirdi.

Çukur Çesme’nin suyu içilmezdi. Orada demiryolundan biri Su Bekçiligi yapardi. Bekçinin çesme basinda devamli kalmasi için kendisine bir bekçi evi yapilmisti. Halen bu Bekçi Evi orada durmaktadir. Ancak çatisi sökülmüs, duvarlari kalmistir. Çesmenin çok gür bir suyu vardi. Aileler evlerde temizlik için bu suyu kullanirlardi. Son yillarda da bu çesmenin basinda kilim yikayanlar olmustur. Ancak 1960 ortalarindan sonra Kirklareli’ne sabah aksam gelen tren seferleri aksamaya, yolcudan ziyade yük getirmeye, pancar zamani , pancar tasimaya devam etmistir. Zaten bu yillarda da çesmenin suyu trene tasinmaz olmustur. Yani bu yillar dedigim 1930’lu yillara uzanmaktadir. Trenlerin, Kirklareli’ne gelen trenlerin su ihtiyaci Alpullu’da karsilanmaya baslanmistir. Ancak uzun yillar çesme yanindaki Bekçi Evi’nde demiryolundan bir personel oturmaya devam etmistir. Çesmenin bekçisiz kalmasi 1960’li yillardan sonra olmustur. Fakat çesme temizlik suyu için günümüzden 25-30 yil öncesine kadar kullanilmistir. Sonradan ne olduysa olmus çesmenin suyu  kesilmis ve bir aralik definecilerin tahribatina maruz kalmistir. Daha sonra da Belediye Çukur Çesme’yi topraga gömmüstür. Fakat çesmenin tarihi oldugu iddasi ile üstü bir aralik açilmis, fakat daha sonra tekrar toprakla örtülerek varligi tarihten silinmistir. Ancak semt, Çukur Çesme ile anilmaya devam etmistir.

Çukur Çesme’nin suyu saptirilmasaydi, çesme yeri toprakla örtülmeseydi ne olurdu? Tabiiki iyi olurdu. Bir tarih olarak korunurdu. Ama bizim tarih ile bir sorunumuz yoktur. Tarih bizim için geleneklerimizdir. Eskimek suretiyle ve mimari özellikleriyle Tarihi Yapi vasfini kazanan binalari yikip yerine yeni binalar yapmak isimize gelmektedir. Kirklareli’nin içinde tarih bu yoldan yok olmanin esigine gelmistir. Asagipinar’in bile tarihi bir vasfi kalmamistir. Orasi da 1970’li yillarin sonuna dogru Bataklik yapiyor diye kaynagin suyollari saptirilmistir. Ama orada Kirklareli’nin 8 bin yillik bir tarihinin yattigi yakin zamanlarda anlasilmistir.

Ne diyelim biz böyleyiz iste, Tarihin içinde, hukukun içinde kalmayi sevmiyoruz. Hukuk disinda, tarih disinda çikar ariyoruz. Gelecekte Çukur Çesme Semtinin adinin nereden geldigini arayacaklar bu bilgiyi bulacaklardir.

                                          nazifkaracam@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol