BIR ZAMANLAR GÜNESI SAÇLARINDA TASIYAN KADININ ÖYKÜSÜ

Yeni kusaklar onu tanimazlar. Bir Osmanli subayinin kiziydi ve Yemen’de dogmustu. Güzel ve kizil saçli biriydi. Genç kiz iken Istanbul’da oyunculuk yetenegini gören Türk tiyatrosunun önde gelen kurucularindan Muhsin Ertugrul’un himayesine girdi. Daha sonra ünlü bir zengin olan tütüncü Ihsan Doruk ile evlendi. Ayrildi, tekrar evlendi. Ondan bir kizi olmustu. Bu kadinin adi Türk sinemasinin Afroditi kabul edilen CAHIDE SONKU idi.

Cahide Sonku sinema ve tiyatro sanatçisi olarak söhret basamaklarini tirmanarak, saygin bir yere geldi. Güzelligi dillere destandi. Yesilçam’da en fazla para kazanan sanatçi idi. Tütüncü Ihsan Doruk öldükten sonra sansi yavas yavas ters dönmeye basladi. Kocasindan kendisine hiçbir miras düsmedi. Çünkü Ihsan Doruk o zamanlar onun kadar meshur olan ses sanatçisi Sükran Özer ile evlenmisti. Nasil olduysa olmus, Ihsan Doruk’un mirasi kizina bile kalmamis, dogrudan Sükran Özer’in eline geçmisti.

Cahide Sonku 1960’li yillara dogru Yesilçam’da pek aranan sanatçi durumundan çikmisti. Ihtimalki birtakim aliskanliklari buna engeldi. Bu nedenle is yapamiyordu. 1960’li yillarda kendisi gibi is disiplini bozulmus olan Lüleburgazli ünlü sinema ve tiyatro sanatçisi sair Cahit Irgat ile beraberdi. Cahit Irgat o yillarda Atatürk’ün yakin çevresi yazarlarindan Falih Rifki Atay’in üvey kizi Prof. Dr. Mine Urgan ile evlenmisti. Mine Urgan, “Bir Dinazorun Anilari” ve “Bir Dinazorun Gezileri” adli kitaplarin yazaridir.

1960’li yillarin basinda hükümet yurdun çesitli yerlerinde Bölge Tiyatrolari kurulmasi kararini almisti. Bu nedenle Cahide Sonku ile Cahit Irgat Lüleburgaz’a gelerek burada Bölge Tiyatrosu’na dönüsmek üzere, kendi adlarini tasiyan CAHITLER TIYATROSU’nu kurdular. Yakin tarihte Trakya, 1890’li yillarda Ahmet Fehim Bey’in Çorlu, Tekirdag, Edirne ve Kirklareli’ne gelen Tiyatro Ekibi ile tanimistir. O nedenle Lüleburgaz’da, Cahide Sonku-Cahit Irgat tiyatrosu yeni bir olay degildi.

Cahitler Tiyatrosu Lüleburgaz’da sahneye Turgut Özakman’in “OCAK” adli eserini sahneye koymustu. Yerel tiyatro sanatçilari ile oynadiklari bu eserle fazla is yapamadilar. Maddi sikintilara düstüler ve bir süre için oyuna ara vermek zorunda kaldilar. Ben o siralar Kirklareli Halkevi Baskani idim. Halkevinin güçlü oyuncularindan olusan bir tiyatro ekibi vardi. Sahnede Fransiz yazar Jean Pauel Satre’in MEZARSIZ ÖLÜLER eserini oynuyordu.

Birgün Cahide Sonku ve Cahit Irgat Lüleburgaz’dan Kirklareli’ne geldiler. Dereköy Yolu üzerinde, Balkan köylülerinin kaldigi tarihi Gümrük Han’a yerlestiler. Cahit Irgat Kirklareli’nde günlerini 40 Kusagi Sairleri’nden arkadasi Av. Niyazi Akincioglu ile geçiriyor, Cahide Sonku ise bazan Halkevine geliyor, bazan da sehrin Sevket Dingiloglu Parki’nda geçiriyordu. Cahide Sonku ile zaman zaman orada bulusuyor, bana dertlerini, sorunlarini naklediyordu. Lüleburgaz’da yeni bir ekiple tekrar ise baslamak istiyorlardi. Bu nedenle bizim tiyatro ekibinden takviye yapmamizi düsünüyorlardi. Tabii bu teklifi geri çevirecek halimiz yoktu. Hem insani bakimdan hem de Bölge Tiyatrosu’nun yasamasi bakimindan bu yardimi gerekli görüyorduk. Nitekim Cahide Sonku-Cahit Irgat Tiyatrosuna iki oyuncu verdik ve Halkevinden de o zamanin parasi ile 200 lira dolayinda bir yardimda bulunduk. Ancak Cahide Sonku’nun asil sorunu beraber oldugu Cahit Irgat idi. Cahit Irgat’tan sikayetleri vardi. Parasizlik ve baska seyler Lüleburgaz’da tiyatro yapmalarina engeldi. Fakat yine de bizden aldiklari elemanlarla takviye yaptiklari ekibi sahneye çikardilar. Ancak bu ikinci deneme de basarili olmadi ve Lüleburgaz’da Cahitler Tiyatrosu’nu kapatmak, Istanbul’a dönmek zorunda kaldilar.

Oysa onlar Lüleburgaz’a düstükleri yerden kalkmak, tekrar tirmanisa geçmek için gelmisler, kendilerini kurtarmak istiyorlar, bunu düslüyorlardi. Günesi saçlarinda, Afrodit’in güzelligini yüzünde tasiyan Türk sinemasinin iIlahi artik bitmis, tükenmisti. Elinden tutan yoktu. Yoksul ve perisandi ve öyle öldü. Cahit Irgat, Istanbul’a döndükten sonra nasil yasadi bilemiyorum. Ancak artik Cahide Sonku ile beraber degildi, yollari ayrilmisti. Hayat böyle iste. Türkiye’de sanatçinin sonu baska türlü degildir. Onlar için bulutun arkasindaki günesi görmek, söhret olduklari zamandir.

                                     nazifkaracam@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol