BİZ AYDIN İSEK HANGİ KESİMİN AYDINIYIZ?

Türk toplumunun baştan beri bir AYDIN SORUNU vardır. Aydının kendisini kastığı, topluma karışmadığı, halkın arasına girmediği, fildişi kulede oturup hayal kurduğu söylenir. Ancak bu söylemlere göre aydın hangi kesimin aydınıdır. Köylü Aydını mıdır, Burjuva (Şehir) Aydını mıdır? Belli değil.
Türkiye'de baştan beri bilinen aydın, şehirde oturan okumuş kişidir yani ŞEHİR AYDINI'dır. Bunlar şehirde çalışan memurlar, avukatlar, doktorlar, kâtipler (Dilekçe Yazanlar), Noterler VS. Bizim toplumda köyün ve kasabanın aydını olmamıştır. Ta ki Köy Enstitüleri kuruluncaya, Enstitülü öğretmen köye gidinceye kadar köyde yaşayan aydın yoktur. Hatta Aydın Mezarı bile yoktur. Çünkü toplumsal kesimler kendi aydınlarını yaratıp yetiştirememişlerdir. Zira toplum o aşamaya gelmemiştir. Fakat son yıllarda durum değişmeye başlamıştır. Köy Enstitülü KÖYLÜ AYDIN'ların yanında Kasaba Aydınları da söz konusu olmaya başlamıştır. Ancak burada gündeme gelen AYDIN KİMDİR? Kasaba Aydını hangi eşiğin üstündedir?
Aydın halk içinde yaşayan, halk için çalışan, halk için tavır koyan kimsedir. Halkın içindeki aydın beklentisi olmayan aydındır. Buna göre halkın haklarını, karşılık beklemeden savunur. Ancak şehirde bir başka Aydın Tipi daha vardır ki o MÜŞTERİ AYDINI'dır. Bu aydın iş icabı halktan insanlarla görüşen kimsedir. Bu tür aydına İtalyan toplum bilimcilerinden Gramsi ''MÜŞTERİ AYDINI'' diyor. Patenti belki bize ait değil ama ben öteden beri Köy Enstitülü öğretmenlere, halkın içinde yaşayan aydınlara ''HALK AYDINI'' diyorum. Bu sıfat ve kavramı ilk defa 1960 yılında Cumhuriyet Gazetesi sahibi ve Baş Yazarı rahmetli Nadir Nadi'ye yazdığım bir mektupta kullanmıştım. Hatta mektubumu başmakale yazdığı köşede ''BİR HALK AYDINININ AĞIZINDAN'' başlığı ile yayınlamıştı.
Ancak bugün Türkiye'de HALK AYDINI dediğimiz insan yoktur. Köylerde, kırsal kesimde aydın dediğimiz kişinin izi bile kalmamıştır. Kasaba ve şehir aydınları ortalıkta görünmez olmuşlardır. Ortalıkta sesi duyulan sadece Siyaset Esnafı'dır. Onların da halkla temasları politika sınırları içerisindedir.
Şüphesiz, herkes bilir ki Aydın İnsan ışığını halkın kara karanlığına tutar. Onun Ateşböceği kadar bir aydınlığı varsa onunla halkın karanlığına ışık tutar. Ancak bu durum halkın içinde yaşayan aydın için geçerlidir. Halka Yabancılaşmış Aydınların ışığını şuraya buraya tutmuş olması fazla bir önem taşımamaktadır. Çünkü bu tür aydın toplumun içindedir, fakat topluma yabancıdır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu ünlü ''YABAN'' Romanında bunu anlatır.
Özetle şunu demek istiyoruz: Ülkemizde toplumsal kesimlerin, katmanların yaratıp yetiştirdiği aydını yoktur. İşçi, esnaf, çiftçi, memur ve diğer kesimlerde gördüğümüz anlı şanlı okumuş insanlar toplumun sorunları ile fazla ilgili değildirler. Nitekim onları halkın toplantılarında görmek mümkün değildir. Yani bir anlamda Türkiye'de toplumsal kesimler henüz kendi aydınlarını yetiştirmiş değildir. Bakıyorsunuz işçi kesiminden biri sermayenin yanındadır. Halk Aydını dediğimiz insan şehir soylularının borazanlığını yapmaktadır. Çünkü onlar yerlerini belirlememişlerdir. Onun için aydının işi ve ilgisi az buçuk çıkara bağlıdır. Bu durumda Halk Aydını'ndan söz etmek zordur.     Ta ki köylü, işçi, esnaf kesimi kendi aydınlarını meclise gönderinceye kadar…

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol