BİZ BU ACIYI BİLİYORUZ, UNUTMAMALIYIZ -1-

Hani berber dükkanları en etkin genel magazin mekanlarıdır derler ya... İlimiz Demirtaş Mah. Haşim Peksöz caddesinde ki yeni yerinde faaliyet gösteren, aslında oğlumun berberi, arkadaşı, Ahmet abisi olan, vesilesiyle tanıştıktan sonra bizim aramız da da güzel bir uyum oluşan berber Ahmet Uygun kardeşim; 'abi yaz bunu ama' kaydıyla bir şey anlattı: Geçenlerde bir abiyi tıraş edip bir yandan da Suriyeliler ile ilgili sohbet ederken, abinin; bunların hepsi açlıktan gebersin, hepsini öldürüp gebertecek bir tane bırakmayacaksın gibi ifadeleri üzerine, kendi Türkiye doğumlu ama ailesinin Yugoslavya göçmeni olduğunu bildiğim bu abiye: Kırklareli'de bu sözleri söyleyecek olan en son kişi sensin deyince: Neden ben olayım, görmüyor musun ki bunlar Türkiye'nin sırtının kamburu deyince özetle; bak abi, biz Kırklareli ve Trakya'da yaşayanların tamamına yakını zulümden kaçıp buralara gelmiş insanlarız. Sen de altmış yetmiş yıl önce zulümden kaçıp buralara gelenlerdensin, senin bunu demeye hakkın yok. Biz oradan zulümden kaçtık buralara geldik, şimdi bu insanlar Esad zulmünden kaçıp buralara geldiler şimdi hesap kapatma zamanı, aslında en büyük yardımı Kırklareli olarak bizim yapmamız gerekirken bu insanlar gebersin demek bana da el insaf demeyi gerektirir dedim dedi...
Bize göre yanlış olan bu tür düşünceler ve sözler çok yakın tarihimizde Bosna'daki iç savaştan kaçıp ülkemize sığınanlar için de, Bulgaristan'daki zulümden kaçan, sınır dışı edilen soydaşlarımız için, Iraklı'lar, Afganistanlı'lar vb. için de söylenmişti. Ahmet kardeşimin düşüncelerine bire bir katılıyorum. Hani bir hikaye anlatılır: Derviş suya düşen akrebi kurtarmaya çalıştıkça akrep elini sokar ama derviş vazgeçmez. Neden böyle yaptığı sorulunca: Onun akrep huyu tutup beni sokuyor diye ben neden insanlık huyumu değiştirip ona yardımdan vaz geçeyim... Bizim huyumuz bu, atalarımız yüzyıllar öncesinden beri başı sıkışan herkese şefkat elini uzatmış, evsize ev, yurtsuza yurt, aç olana aş, çıplak olana elbise vermiş. Yaşam şartları zorlaştı bahanesiyle neden bu güzel hasletlerimizden vazgeçelim ki...
 Böyle düşünce yoğunluğuyla şehir içinde gezerken bir çöp konteynırının kenarına bırakılmış bir poşet dolusu ekmek bir poşet dolusu da giysi gördüm. Konteynırın üzerinde 'yere çöp atmayınız' yazıyordu ya; vatandaş ta ne yere çöp ne de çöpe ekmek atmıştı ama... Aynı günlerde televizyonlarda yayınlanan bir kısa filmde Suriyeli küçük bir kız çocuğu bir kadının eteğini çekiştirip; şşşt sana ihtiyacım var diyordu. O gün gördüğüm manzarayı fotoğrafladım akşam sosyal medyada paylaşıp: Ne yere çöp, ne çöpe ekmek, giysi atılmamış ama deyip bir ucu açık bıraktım. Mersin'de yaşayan bir hemşehrimiz: Mehmet; verecek yer bulamadığım için yarın bir çuval giysiyi ben de atacağım diye yorumladı. İstanbul'daki oğlum; Suriyeli'lere yardım olarak verebilirsiniz deyince; buradaki Suriyeli'ler son model arabalara sahip, onlar bizden zengin cevabını alınca söyleyecek söz de kalmadı. Bir başka Mersinli'ye (gelinimize) konuyu açtığımda hemşehrimizi doğrular nitelikte; gerçekten öyle, hatta onların yoğun olarak yerleştiği semtte konut fiyatları bile normal piyasa şartlarına göre yüksek dedi...           
Evet, çok şükür ki bu gün artık ülkemizde, yıllarca kullanılabilecek yenilik, temizlikteki ikinci el ev ve giyim eşyasını verebilecek yer bulamıyoruz. Mersin'de veya başka yerlerde gerçekten ayrıcalıklı olanlar olabilir ama genel anlamda Suriye ve Suriyeli'ler denince son yıllarda savaş, açlık, sefalet, işkence vb. dinimiz adına, insanlık adına, yaşadığımız çağ adına velhasıl olmaması gereken ne kadar olumsuzluk varsa gözlerimizin önüne geliyor. Üstelik bu savaşın bir iç savaş olması insanın daha da içini acıtıyor. Ne yazık ki bütün iyi niyetli çabalara rağmen bu gün Suriye açıkça bir çok güç odaklarının, şer odaklarının oyunlarını sergilediği kanlı, kirli bir satranç tahtası, gladyatörlerin arenası. Bölge ya da soruna taraf olan ülkelerin dışişleri bakanlarının birlikte olduğu bir ortamda İran dışişleri bakanının bizi kastederek; birileri oraya Şii imamlarımızın türbelerine saldırmak üzere adam gönderdikçe biz de göndeririz sözleri oradaki durumun bir boyutunu özetler nitelikteydi. Dışişleri bakanımız sert çıkışla; onlar hepimizin kutsal değerleridir, bu bakış açısıyla bir yere varamazsınız diyerek gerekli cevabı vermişti, Türkiye çeşitli entrikalarla çekilmek istendiği bu oyunun içine şimdiye kadar çekilemedi ama ekonomik, sosyal ağır bedel ödeyenlerden biriyiz. Oyun ve sorun uluslararası ancak asıl faturayı ödeyen Suriyeliler ve başta biz olmak üzere halkıyla devletiyle bölge ülkeleri. Sözde BM gözetimindeki mülteci kampları için, zor şartlara rağmen ülkemizde ağırladığımız Suriyeliler için teşekkür eden çok, gerekli yardımı yapan yok ama; ödediğimiz hiç bir bedel bizi insani, vicdani, dini sorumluluklarımızı yerine getirmekten alıkoymamalı, ki; suya düşmüş akrep misali ihanet edenler olsa bile...
sairmehmet39@hotmail.com
0 539 839 75 78

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol