Bir bardak su

Dünya nimetlerini, sorgusuz, sualsiz tüketmeye devam ederken, hiç düsünüyor muyuz acaba "bu degirmenin suyu bir gün bitecek mi?" diye… Hiç sanmiyorum… Örnegin sicak bir günün ardindan eve gidip, buzdolabindan içtigimiz buz gibi soguk su nasil da iyi geliyor degil mi? Evden içeri girdikten sonra, buzdolabina dogru kosar adimlarla gittigimiz süre içerisinde düsündügümüz tek sey; su… Ne kadar su içersek içelim, sanki susuzlugumuz hiç dinmeyecekmis gibi geliyor… Ama bir bardak su bogazimizdan geçtikten sonra hayat kaldigi yerden devam ediyor… Ve biliyoruz ki, o su yarin da dolapta olacak…

Küresel isinma ve iklim degisimi gibi oldukça önemli tehditler ile birlikte gelecek için olusturulan "kiyamet" senaryolarindan belki de en tehlikelisi yasam kaynagimiz "su"yun azalmasi... Hatta yok olma tehdidi ile karsi karsiya kalmamiz… Her ne kadar bu olasilik binlerce kez kitle iletisim araçlari sayesinde bizlere empoze edilse de, bizler nedense bu gerçegi görmek istemiyoruz… Isimize gelmiyor… "Su hiç biter mi" diyoruz kendi kendimize… Birbirimizi avutuyoruz…

***

Halbu ki,  bu konuya biraz daha duyarli olursak, su gerçektende bitmez… Kirklareli Belediyesi Çevre ve Saglik Birimi, bu konuda oldukça yarar saglayacak önerileri kapsayan bir brosür hazirladi… Bu brosürde yer alan bilgileri, bazi otobüs duraklarinda da görebilirsiniz… Bakmak degil, görmek önemli…

"Su hayattir, harcama" sloganiyla yola çikan bu önerileri uygulamasi son derece basit ve mantikli… Daha önce gazetemizde de yayinlanan bu öneriler, su tasarrufuna gitme anlaminda hem bütçenize, hem de dogaya büyük faydalar sagliyor…

Ancak bu brosürü okumadan da su tasarrufu yapabilirsiniz… Yeter ki muslugu her açtiginizda, "Bosa akan suyu nasil azaltabilirim?" diye kendinize bir sorun… Yikadiginiz meyvelerden tutun da, dis firçalarken, tras olurken bosa harcanan sulari en aza indirgemek yine sizin elinizde…

***

Doga insanoglunun kaderi için nasil bir senaryo hazirladi bilinmez… Ama her geçen gün giderek daha da yaslanan gezegenimizin yardim çigliklarina kulaklarimizi tikadigimiz da yadsinamaz bir gerçek… Hayatin kosusturmasi ve amaçsiz hedefler arasinda bir yerlerde duruyoruz… Bizim için önemli olan çevre degil, aksam televizyonda izledigimiz sov programi… Bizim için önemli olan dünya degil, nasil daha çok para kazanabilecegimiz gerçegi (elbette buna "gerçek" denirse)…

Bizim için önemli olan yasamak degil, "nasil yasadigin" önemli... Ancak gerçek sandigimiz seylerin arkasindaki asil gerçekler, ürkütücü olasiliklari gün yüzüne çikarinca yüzümüze tokat yemis gibi oluyoruz… Deprem oluyor, sallaniyor ve kendimize geliyoruz… "Çaresizlik" belimizi büküyor, bir sey yapamiyoruz… Hayatlar yok oluyor, ama elimiz kolumuz bagli…

Simdi kendimize soralim; "Biz ne yapiyoruz?" diye…

Gerçekten yasamak mi önemli, yoksa nasil yasadigimiz mi? Nefes aldigimiz için mi sansliyiz, yoksa verdigimiz için mi?

 

                        ferdikurtbayram@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol