Trakya, Türkiye'nin Avrupa Kıtası'ndaki toprağıdır.. Aslında Trakya, Bulgaristan ve Yunanistan'da da toprakları olan geniş bir coğrafya bölgesidir. Adını bölgenin en eski uluslarından olan Traklar'dan almıştır.
Tarihin babası Heredot'a göre Traklar dağınık yaşamışlardır. Şayet birleşmiş olsalardı tarihin en büyük uluslarından biri olurlardı. Dağınık yaşadıkları için geriye zengin bir kültür bırakmışlardır.
Atı kullanıyorlardı, bağcılık yapıyorlardı, darı ve bal yiyorlardı, şarap içiyorlardı, soğuğa karşı giyinmeyi biliyorlardı. Soylularına görkemli mezar yapmada ustaydılar. Trakya'da bolca görülen Tümülüsler'in Trak Soyluları'nın mezarları olduğu söylenir.
Ancak Traklar, Trakya'da yaşayan ilk insanlar değildirler. Prof. Dr. Mehmet Özdoğan'ın on yılı aşkın bir süreden beri Kırklareli'nin Aşağıpınar (Salhane Köyü) ve Kanlıgeçit Mevkilerinde sürdürdüğü arkelojik kazılarda elde edilen bilgiler ve bulgular burada Traklar'dan 5- 6 bin yıl önce insanlar yaşadığını, bunların Trakya'nın ilk çiftçi -Köylü grupları olduğunu, hayvancılık yaptıklarını ortaya koymuştur.
Türkiye Trakyası, Avrupa'nın Asya'ya en yakın yeridir. Bu yüzden tarih boyunca Avrupalı kavimlerin Asya'ya geçiş, Asya'ya Akın Yolu olmuştur.
Daha sonraki yıllarda Romalılar'ın bir eyaleti olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Makedonyalı iskender İçin Güç meydana getirmiştir. Tarihler İskender'in, Trakya'yı arkasına alarak Asya'ya yürüdüğünü yazmaktadır.
Büyük Roma imparatorluğu 395 yılında ikiye ayrıldığında Batı Roma - Doğu Roma (Bizans) sınırları Türkiye Trakyası'nın içinde yer almıştır. Bizansın bin yıllık tarihinde Trakya, İstanbul surları içerisinde yaşayan Bizanslı yönetici ve oligarşisinin Buğday Ambarı olmuştur. Bizans İstanbul'unu Trakya beslemiştir.
Osmanlılar bunu çok iyi bildikleri için 1350 yıllarında Trakya'ya geçtiklerinde, Bizans'ı Trakya'da kuşatmaya başlamışlardır. Bizans'ın Trakya ve Balkanlar 'daki iaşe yollarını kesmişler, Bizanslı ekabirlerin Trakya'daki çiftliklerine, hayvan sürülerine el koymuşlar, Fatih'in İstanbul'u almasını kolaylaştırmışlardır.
Osmanlılar Trakya'yı fethe başladıklarında burada salgın halinde Veba Hastalığı vardı. Hatta bir yabancı tarihçi," Trakya'da çift sürecek erkek kalmamıştı." diye söyler. Bu nedenle Osmanlıların Trakya'yı fethetmeleri kolay olmuştur. Nasıl ki İskender Asya'ya yürümek için Trakya'yı arkasına almışsa Osmanlılar'da Avrupa'ya, Balkanlar'a yürümek için Trakya'yı arkalarına almışlardır. Balkanlar'a seferler hep Trakya üzerinde yapılmıştır. Anadolu Türklüğü'nün Rumeli'ne iskanı Trakya'dan başlamış, Balkanlar'a uzanmıştır.
Trakya Osmanlılar zamanında Gözde coğrafya Bölgesi olarak dikkate alınmış, büyük Osmanlı eserleri burada meydana gelmiştir.
Milli Mücadele önderleri Trakya’yı, özellikle Mustafa Kemal bu coğrafya bölgesinin Anadolu'yla bütünleşmesi ve elde tutulması gereken bugünkü Türkiye'nin bir parçası olarak görmüşlerdir. Cumhuriyet tarihinin ilk fabrikası Alpullu'da kurulmuştur. Ve Trakya ülkenin Kalkınma Hedefleri arasında İKİNCİ ÇUKUROVA olarak dikkate alınmış, bu amaçla bir seri Sulama Baraj ve göletleri yapılmış, Türkgeldi ve Sarımsaklı Devlet Üretme Çiftlikleri ÇİFTÇİ EĞİTİM MERKEZİ işlevi ile hizmet verme durumuna getirilmiştir.
Ancak ilerleyen zaman içerisinde Trakya'nın bu konumundan sapmalar olmuş, Trakya'da BEYNİ İstanbul'da bir sanayileşme ortaya çıkmıştır. Ergene, Trakya'nın kanalizasyonu durumuna gelmiştir.
Trakya'da hava, su, toprak kirliliği yaşanmaya başlanmıştır. Bunun dışında Trakya için Uydu Kentler tasarlamaya, İstanbul'un yükünü paylaşmaya elverişli bir bölge olduğu düşünülmeye başlamış, çeşitli projeler tartışmaya açılmıştır.
Bundan sonra Trakya'nın yazgısını (kaderini) koşullar ve hedefler belirleyecektir. Görelim Mevlam Neyler, Eylerse Güzel eyler.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol