Yillar önce bir Fransiz yazar kitabinda "HAREKETE GEÇMIÅz BIR CEHALETTEN DAHA BÜYÜK TEHLIKE YOKTUR" diyordu. Belli ki yazar toplumlarin egitimsizligine gönderme yapmaktadir. Esasen insanoglunun en önemli ve en öncelikli sorunu da kendi karanligindan kurtulmak olmustur. Bunun için insanoglu, toplumlari yöneten ve yönlendirenler, ki bunlarin basinda peygamberler gelmektedir, hep insanin karanligina, bilgisizligine vurgu yapmislardir, dogru yolu göstermeye çalismislardir. Hala egitim adina ögretmenler, peygamberler adina imamlar ve papazlar, hahamlar bunu söylemektedirler. Insanligin karanligina isik tutmaktadirlar. Fakat ne yazik ki yeryüzü insanliginin birkaç milyari cehaletin batakligindadir. Ve kurtulmalari da zordur.
Insanin cehaleti, cahil kalmasi kime yaramaktadir? Her halde onlari yöneten ve yönlendirenlere yaramaktadir. Çünkü cahil insani uzun bir süre baski altinda tutabilirsin, onu korkutabilirsin, onu birtakim seylerle kandirabilirsin. Tabii sonunda Arap ülkelerinde bugün gördügümüz gibi cahiller, yoksullar, karnini doyuramayanlar yürürler. Sayin Demirel bir zamanlar "YOLLAR YÜRÜMEKLE AÅzINMAZ" demisti ama yollarin asindigi, yollardan gelen ayak seslerinin iyiye isaret olmadigi günümüzde oldugu gibi, tarihte de görülmüstür. Buna meydan vermemek için insani, toplumlari egitecek, ihtiyaçlarini karsilayacak, beklentilerine yanit vereceksin. Ve özellikle toplumu meydana getiren iki cinse esit davranacaksin, ikisine de çalisma hayatinda imkan vereceksin. Netekim Cumhuriyeti kuranlar daha ilk yillarda kadini erkegin yanina koymuslar, yüzündeki peçeyi, basini sarmalayan türbani atmislardir. Ancak ne var ki onlarin yaptiklari yarim kalmistir.
Bugün ülkemizde kadin yeteri kadar öne çikarilmamistir, yeteri kadar okutulmamistir, yeteri kadar is hayatinda, devletin faaliyet alanlarinda yer almamistir. Daha birkaç gün önce Avrupa Birligi'nde kadinlarin yüzde 62'si çalisirken, Türkiye'de ancak yüzde 26'si çalisma imkani bulmaktadir. Hatta 2010 yilinda bu sayi daha da asagiya düsmüstür.
Türkiye'nin sorunlarinin basinda kadina da çalisma imkani vermek, kadin erkek esitligini saglamak, fakat her seyden önce ülkemizi kusatmis bulunan cehaletten kurtulmaktir. Geçen yil ülkemizde 220 kadin vahsice katledilmistir. Yollar kan gölü halindedir. Cezaevleri dolmus, yeni cezaevleri yapilmaktadir. Banka soygunlari, rüsvet basini alip gitmektedir. Demokrasi ve özgürlügü agzindan düsürmeyenler toplumun bu yaralarina, çözümsüz kalan sorunlarina hiç deginmemektedirler. Ülkenin refah düzeyi düsmektedir. Yoksullar, issizler artmakta, okudugunu anlamayan, anlatamayan insanlar çig gibi büyümektedir. Kütüphaneler bosalmistir. 72 milyonluk Türkiye'de ileri anlamda ancak 3 milyon insan okumaktadir. Siyaset kirlidir. Türkiye'de kentlerin tarih dokusu Allah'a emanettir. Köylerde egitim bitmistir. Ekonomi istihdam yaratmadan büyümektedir. Gelir dagilimi giderek açilmaktadir. Bölgeler ve hatta kentler arasi kalkinmislik arayi açmaktadir.
Ilerleyen, Cumhuriyetin 100. yilina hazirlanan Türkiye bu sorunlari simdiye kadar çoktan çözmüs olmalidir. Ülkeyi yönetenler kendilerini ayakta tutan demokrasiyi savunurlarken, halki kusatan cehaleti, halkin yasadigi bu sorunlari göz ardi etmemelidirler. Demokrasi bagirip çagirmak, sen ben kavgasi degildir. Demokrasi halkin sorunlarini halkla birlikte çözme biçimidir. Ancak ne var ki Türkiye'de demokrasi ve çok partili hayat nüfusun yarisinin yasadigi köylerde yoktur. Köylü demokratiklesecekse, demokrasi egitim ve kültürünü alacaksa bunu sehirliden ögrenecektir. Zira demokrasi 1950 de köye inmis, 1960 da sehre çekilmistir. Sorarim, bunlar sorun degil midir?
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol