CEHALETİ MİRAS ALDIK SORUNUMUZ O

Bir yabancı tarihçi Osmanlılığın bir "GERİLİK HASTALIĞI" olduğunu söyler. Geriliğin de en büyük alameti farikası CEHALET'tir. Cumhuriyetin Osmanlı Devleti'nden devraldığı 11 milyon okuma yazma bilmeyen insandı. O sıra YENİ TÜRKİYE'nin nüfusu 12 milyon olduğuna göre okuma yazma bilen bir milyon insan vardı. Bu bir milyon nüfusun yarısı da Arapça yazıyordu.
Bunları günümüzde hemen hemen her alanda cehaletimizi, bilgisizliğimizi yansıtan durumumuzu mazur göstermek için yazmıyorum. Zira Atatürk ve İnönü'den sonra Cumhuriyetin cehalet ile mücadelesi sistemli olmaktan çıkmıştır. Okuma yazma bilmeyenlerin, okuma yazmayı öğrenmeleri zamana kalmıştır. Bunun yanında olmayacak iş olmuş, köylerde okullar kapatılmış, öğretmenler geri çekilmiştir. Bugün Türkiye nüfusunun yarısına yakını köylerde yaşadığına göre Kırsal Kesim karalara bürünmüştür. Ancak bundan hiç kimse rahatsız değildir. Toplumda giderek artan olaylar bile cehaletten şikayete, yakınmalara neden olmuyor. Biz bu yarı okumuş, okumayı unutmuş, kitap kültürü olmayan insanlarla dünyanın en zor yönetim biçimi olan demokrasi yapmaya çalışıyoruz. Olmaz efendim. Demokrasi eğitimli, kültürlü, bilgili ve bilinçli insanlar ister.
NE YAPMAK LAZIM?
Öncelikle halkımıza dünya ülkelerinin "BİLGİ TOPLUMU" haline geldiklerini söylememiz lazım. Hatta bazı ülke halklarının SANAYİ VE BİLGİ TOPLUMU olduklarını da söylemek, açıklamalarda bulunmak gerekir. Okuduğu üniversitenin adını açıklayamayan, gevelemekten başka bir şey söyleyemeyen gençler yetiştirdiğimizi bilmemiz lazım. Zira BİLGİ FAKİRİ bir toplum halinde kalmanın kimseye yararı olmayacaktır. Belki yönetmeyi, yönlendirmeyi kolaylaştıracaktır. Ama cehaletin, bilgisizliğin, yetersiz eğitimsizliğin uzun vadede ülkeye tamiri zor yaralar açabileceğini tarih yazmaktadır. Unutmayalım ki Osmanlı Devleti'nin yıkılış nedenlerinden biri CEHALET-BİLGİSİZLİK'tir.
Mustafa Kemal Atatürk, bir konuşmasında der ki "Eğitimi memleketin en ücra köşelerine götüreceğiz.” Bu demektir ki eğitimsiz insan bırakmayacağız. Büyük Önder eğitimin gücüne inanmış bir devlet adamı idi. Biliyor ki ülkeler bugünkü durumlarına eğitim, Kitap Kültürü ile gelmişlerdir. Türkiye de ileri ülkelerin izledikleri yolu takibe mecburdur. Çünkü eğitim uygar hale gelmenin tek yoludur. Eğitimsiz kalkınma olmayacağına, olamayacağına göre ulusun eğitimden geçmesi, geçirilmesi şarttır. Devleti yönetenler bu gerçeği biliyorlardır. Her yurttaş kendi alevini yanık tutarsa memleket aydınlık olur. Karanlıkları kollayan yarasalar ortadan kaybolur. Eşkıya puslu havayı, cehaleti sömüren eğitimsizliği sever. Siz okul, kültür evlerini kapatan (HALKEVLERİ) bir ülke ismi duydunuz mu? Onu biz yaptık. Halkevleri kapatılırken Fransa Halkevlerine benzer KÜLTÜR EVLERİ açıyordu. Mesele bu. Fransa'nın eğitim, kültür, bilgi açığı yok ama bizim Fransa ile aramızda 300 yıl var. Ülkenin sorunları ondan kaynaklanıyor. Bu gerçeği ülkeyi yönetenler biliyorlar elbet. Yıllar önce okumuştum. Fransa'da insanların en çok konuştukları şey, eğitim ve bilgi imiş. Oralarda eğitim önemini ve güncelliğini koruyor. Öğrenciler okula gitmeden önce veliler okullarda seminer görüyorlar. OKUL AİLE ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini öğreniyorlar. Okullarda ki Aile Birlikleri, bunun için kurulmuştur.
Neyse, öğrene öğrene yaşlanıyoruz, öğrene öğrene dünyandan çekip gidiyoruz.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol