ÇEVREMİZİ ÇEVRELEYEN KİRLİLİK -1-

İğneada'ya günü birlik gezimizin üzerinden bir kaç ay geçti. Bu gün artık İğneada'da ki sosyal tesislerin atıl hali gündemden düştü sayılır, ne aşamada olduğunu bilmiyorum ama gerek İğneada'nın gerekse bölgenin turizme kazandırılması yönünde çalışmalar var ancak; o günkü görüntünün hafızamdan silinmesi hiç te kolay olmayacak gibi. İnsan mantığının anlamakta zorlanacağı şartlarda her yer tıklım tıklım insan, hiç bir can güvenliği olmayan yerlerde biz de dahil denize girenler, duş yok, soyunma kabini yok, tuvalet yok, her türden kirlilik had safhada, kısaca iyi sayılabilecek hiç bir şey yok, ailece piknik yapan denize giren insanlar çok (en azından bizim gittiğimiz bölge böyleydi). Yetkililer bir anlamda kendi adına yükü üzerlerinden atmış; yasak tabelâları asılmış ama dinleyen kim, öbür tarafta boğulan olmuş haberiyle bir anda bir çok kişi çoluk çocuğunu kapıp denizden uzaklaşırken kısa sürede her şey eski haline dönüveriyor. Her yer darmadağınık, deniz tabanında ciddi yaralanmalara sebep olabilecek bir çok yabancı madde...
Niyetim oraları kötülemek değil, beğenmesek te gidebileceğimiz yer yine orası. Dönüşümüzü değişik bir güzergâhtan yapıyoruz, amacımız Istranca Dağ Köyleri'nin güzelliklerini görebilmek. Elbette ki sayısız ve sınırsız güzellikler görüyoruz da, ama bu güzelliklerle tezat oluşturan öyle kötü görüntülere de şahit oluyoruz ki tek kelimeyle inanılmaz. Teknoloji geliştikçe her türden tek kullanımlık ürünler günlük yaşantımızı o kadar kolaylaştırdı ki geçmişi düşündükçe insanın içi acıyor. Eskiden düğün derneklerde, cenaze, dua gibi pek çok insanın bir arada yemek yediği sosyal ortamlarda ev sahibi ve yakınları sadece misafirlere ikram ve bulaşık işleriyle uğraşır pek te düğün falan göremezlerdi. Artık bulaşık yıkama derdi yok, tabak çatal bıçak kaşık bardak havlu peçete, ayran meşrubat su çay kahve kısaca akla gelebilecek her şey ama her şey tek kullanımlık plastik yada benzeri kaplarda. Ya sonra... yine büyük plastik torbalara doldurulan bu atıklar doğruca doğaya ya da o güzelim derelere. Allah akıl fikir versin.
Dedim ya geçmişi düşününce insanın içi acıyor diye; rahmetli analarımız bulabildikleri bir parça bezi yıkamaktan yırtılıp kullanılamaz hale gelinceye kadar sayısız kereler kullanırdı, şimdi şükür ki her türden sayısız temizlik bezleri, hijyenik bezler, kokulu kokusuz ıslak kuru çeşitli mendiller vs. vs. sonsuz nimetler. İyi de arkadaş bu kadar külfeti gördükten sonra insanın nimete şükretmek yerine keşke olmasaymışlar diyesi geliyor. Elbette ki nimete nankörlük olmaz da kimseye bir şey anlatamayınca... Temizlik ürünü kullandın elbiseni, bedenini, eşyanı, evini temizledin ne alâ, ambalajıyla atığıyla doğayı kirletmeye ne hakkın var be mübarek. Bir anlık ihmal, öfke, heves gibi şeylerin sebep olduğu kaza, cinayet vs. çeşitli suçların telâfisi için bazen bir ömür yetmez, üstelik sadece yapanı değil dolaylı yoldan pek çok kişiyi etkiler. Tek kullanımlık, bazen hiç kullanılmamış şeylerin oluşturduğu kirlilik çevremize geri dönülemez tahribatlar yapıyor. Bir ya da bir kaç kişinin adi hevesleri sonucu doğan bir tecavüz ya da gayrimeşru ilişki çocuğunun hiç bir suçu günahı yokken toplum gözünde ömrü boyunca alnında taşımak zorunda kaldığı kara leke gibi, sizin bir kaç saatlik piknik ya da alkol keyfinizin cezasını doğa neden binlerce yıl sürebilecek bir kirlilik olarak çeksin ki.  
Sadece başka yerleri eleştirdiğim sanılmasın kendi çevrem için de durum aynı. Bizim köy kültürümüzde pek çöp kültürü yoktur, her türlü atık ya hayvan yiyeceği olur ya gübre. İyi de bunlar doğal şeyler için geçerliyken şimdi araya pet, poşet cam vb. girdi anlat anlatabilirsen (kendi evimden söz ediyorum). Pislik içinde pislik olur mu? Bal gibi de olur, inanın ahırlarımızdaki hayvan dışkıları bile kirlendi, gübre diye tarlaya attığınızda balya ipi vb. bir çok plastik maddeden tarlalar da kirleniyor. Bayram öncesi KIFSAD başkanı Arif Tekin dostumuz bizim yöreye gezmeye gelmiş. Eğilip içilecek kalitede suyu var diye iddia ettiğimiz pırıl pırıl deremizin kenarında balıkları seyredip fotoğraflarını çekerken ne görsün; İstanbul'dan bayram tatiline gelen bir kardeşimiz dereye gelip deterjanla arabasın yıkamaya başlamış. Arif Hocam sosyal medyadan paylaşıp beni de hem bilgilendirdi hem de insanlara bu yanlışı atlatma görevi yükledi. Görevimizi yaptık ta ah be Arif Hocam... kelin merhemi olsa önce kendi başına sürmez mi? Bu yazımı yazarken bir kaç aile piknikteyiz, dönüşe hazırlanırken içimizden biri poşete doldurulmuş çöpü; dur yapma uyarılarıma rağmen fırlatıp orman içine attı ki almak için bakıp alamadım. Oysa bir kaç kilometre gerimizde döneceğimiz yerde çöp konteynırı var ve ben bu konuda yazı yazdığımı söylüyorum, malesef ne söylesem boş...
sairmehmet39@hotmail.com
0 539 839 75 78       

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol