ÇEVRESEL ETKİ VE DEĞERLENDİRME (ÇED) RAPORLARI -2-

Dünkü yazımızda Münür Saygın'ın notları üzerinden konuşmacıların "ÇEVRESEL ETKİ VE DEĞERLENDİRME RAPORLARI"na ilişkin söylediklerini değerlendirmeye, özetlemeye çalıştık. Bugün yine Münür Saygın'ın notlarına dayanarak toplantının son bölümünde dile gelen bilgileri aktarmaya çalışacağız.
Önce şunu vurgulamak lazım ki Türkiye'de ÇEVRECİ olmak, Çevreyi korumak, Çevre Kirliliği üzerine gitmek kolay değil. Örneğin, bir sanayici fabrika kuracaksa ondan birtakım belgeler istenecektir. Bu belgelerin içinde kurulacak fabrikanın yeri ve çevresi ile ilgili "ÇEVRE RAPORU" bulunmaktadır. Bu rapor ilgili Çevreci uzmanlar tarafından hazırlanıp verilmektedir. Münür Saygın'ın notlarında yer alan bilgiye göre bu çevre raporunun maliyeti 150 bin ile 200 bin lira arasındadır. Ancak Çevresel Etki ve Değerlendirme Raporları yüzeysel bir araştırma ile hazırlandığı için pek sağlıklı görülmemekte, güvenilir bulunmamaktadır. Raporlarda akademisyenler Türkiye genelinde aynı ifade ve değerlendirmeleri, kavramları kullanmakta oldukları için raporların düzenlenmesi ile ilgili ifadeler taşımaktan uzak bulunmaktadır.
Yani Çevresel Etki ve Değerlendirme Raporlarında Çevresel Kirlilik olgusu gözardı edilmektedir. Bu yüzden Çevresel Etki ve Değerlendirme Raporları ile ilgili yönetmelik birçok defa değiştirilmiştir.
Konuşmacılar, Çevre Raporları'nı pek sağlıklı ve güvenilir bulmadıkları için Valilerin çağrısı ile yapılan toplantılara yöre halkından temsilcilerin de katılmasını istemektedirler. Bilindiği üzere bu toplantılar Çevre Raporları verilmezden önce yapılmakta, bu yüzden teknik bilgilerin ışığında değerlendirme yapılamamaktadır. Çevre Raporuna itirazlar dayanıksız kalmaktadır. ÇEVERESEL ETKİ VE DEĞERLENDİR RAPORLARI’na itirazlar 30 gün içersinde yapılmak zorundadır. Bu süre itiraza yetmemektedir. Olumlu bir rapor verilmesi halinde raporun 7 yıl içersinde gerçekleşmesi, yani kullanılması gerekmektedir.
Özetle, Çevreciler sağlıklı bir ortamda yaşama isteğindedir. Gelecek kuşaklara yaşanabilir doğa bırakmayı savunmaktadırlar. Bütün dünya insanları da aynı doğrultuda tutum ve davranış sergilemektedir. Ancak Çevreyi değiştirecekle çevreyi korumak isteyenin bir çizgide beraber olmak zorundadırlar. Elbet fabrika olacaktır fakat çevre de olacak doğa korunacaktır. Herkes bilecek ki insanlığın geleceği doğanın kirlenmeden, kirletilmeden tahrip edilmeden sürdürülmesine bağlıdır. Sanayici kirletici bu gerçeği bilecektir. Bizden önce yaşamış olanlardan devraldığımız doğayı, çevreyi bizden sonrakilere sağlıklı biçimde devretmek zorundayız. Oğlumuz, kızımız, yaşlımız bizden bunu istemektedirler. Böyle biline. Doğanın kendine özgü konumları vardır. Yaşama endeksli olanlar sürdürülebilir olmak zorundadır.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol