Ben günümüz insan ilişkilerini tanımlarken: 'Bir telefon kadar yakın, bir uydu kadar uzak' tabirini kullanıyorum. Nispeten biraz geç tanıştığım, tez ve tam bağımlısı olup nimetlerinden faydalandığım 'bilgisayar, internet, cep telefonu' teknolojisinin bu kez kurbanı olarak (üzerine köyümüzün şehire uzaklığı) iki haftadır yazılarımı paylaşma imkanı bulamadım. Benim ki kör bir bağımlılık ta değil; iki yıl öncesine kadar klavye tuşuna bir kez bile basmamış biri olarak, bu gün yazılarımı; (bazen çok küçük düzeltmeler hariç) direkt gazete sayfasına aktarılacak şekilde yazıp gönderiyorum. Eh! Elli yaştan sonra... Özellikle gazetemiz çalışanlarından, ayrıca yazılarımı beklediklerini söyleyenlerden onları gereksiz yere beklettiğim için özür dilerim. Aramızda yazılı herhangi bir sözleşmemiz yok ama; koca İngiliz devletinin bile yazılı bir anayasası yokmuş, çok önemli sonuçları olmasa bile insan kendine olan güveni boşa çıkarmamalı, kendisinden beklenenin gereğini yapmalı.
Aylar süren bekleyişin ardından artık kesin olarak belediye başkanlığı yarışının kimler arasında olacağı belli oldu, ilimiz için hayırlısı ne ise o olsun. Bu on beş günlük sürede neler gördük neler... Daha adaylık sürecinin başında görüşüm sorulduğunda acizane olarak; CHP nin kendi içinde birbirinden güçlü dört adayla bu yarışa girmesini 'aday enflasyonu' olarak değerlendirmiş, CHP içinde yaşanacak olası bu kavganın özellikle Ak Parti ye yarayacağını söylemiştim. Benimle konuşan çok yok ta; adaylığını duyduğumda sanayideki işyerine tebrik etmek üzere gittiğim Vecdi Gündoğdu'yla işinin yoğunluğundan çok konuşamasak da, adayların çokluğunu sorduğumda: Partimizin zenginliğini gösterir abi demişti. Bu sadece onun değil genel olarak tüm CHP'lilerin görüşü ve biz farklıyız dedikleri haklı övünç kaynağı idi, ama son yaşananlarla onlar da kazın ayağının hiç te öyle olmadığını maalesef gördüler. Ak Parti'ye yarar yaramaz zaman gösterir, parti içinde yaşananlar konusunda yanılmadım.
Benim görüşüm sadece CHP ile ilgili değil tabi ki; Ak Parti'de özellikle Hikmet Yıldırım için aynı şeyleri düşünmüştüm, ne olursa olsun bence birileri kırılıyor çünkü, ne kadar CHP farklı dense de bizim demokrasi kültürümüz henüz işte bu kadar demek geliyor içimden. Beğenin beğenmeyin işte MHP örneği gözümüzün önünde; tek adayla girdiler de ne oldu, ne kavga ne gürültü, ilk günden itibaren harıl harıl çalışıyorlar.
Sonucu ne olursa olsun demokratik yarışa elbet te can kurban ancak 'Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan bellidir' misali aylardır yılan hikayesine döndürülen sürecin demokratik yarış olmaktan çıktığı çoktan belli olmuştu da (tabir yanlış sa özür dilerim) üzerine 'anti-demokratik' bir darbe vurulması taraflı tarafsız herkesi şaşkına çevirdi. Ak Parti'ye yönelik; özellikle il içinden il yönetim kadrosu oluşturulamaması' eleştirisi artık CHP için fazlasıyla geçerli.
Baş kusurlu kimdir, il yönetimi mi, genel merkez yönetimi mi yoksa şahıslar mı ben bilmem ama benim bildiğimi artık herkes biliyor ki; çok büyük bir yanlış yapıldı. Tabi ki bu yanlışlar sadece bizim ilimize özel değil kelimenin tam anlamıyla CHP genelinde bu yönde bir kriz var da bizi ilgilendiren bizim ilimiz. Sadece CHP de değil aslında diğer partilerde de adaylık yüzünden kızgınlık kırgınlıklar yaşanıyor ama CHP de adeta olağanüstü bir durum var. Başarılı ya da değil seçim kazanmış mevcut başkan da dahil dört adaydan birini bu işe layık görmeyip tepeden indirme adayla bu yarışa katılmak bir çok kişiyi hayal kırıklığına uğrattı. Sayın Kesimoğlu'nun adaylığını hafife alıyor değilim, değerli bir siyasetçimiz, partisi içinde yüksek düzeyde karşılığı olan bir aday, aslında o da bu yollardan geçti diye biliyorum; son genel seçimde aday belirleme sürecinde Genel Merkezin tavrına rağmen delegelerin oylarıyla listede ilk sırayı almıştı. Bu adaylar ve taraftarları aylar boyunca çalışıp emek verdi, Ünal Başkur ve Vecdi Gönül koltuklarından belki geleceklerinden vaz geçtiler. Hele Vecdi Gönül; görevden alınma sonrası tabiri caiz ise bilek gücüyle yeniden kazandığı, bir anlamda Milletvekilliği için sıçrama tahtası olan İl Başkanlığını feda etti. İnsanın aklına bazı söylenti lerde olduğu gibi gerçekten bir tasfiye süreci mi yaşandı sorusu geliyor. Sana ne diyen de olabilir ya. Haklılar, evet bire bir beni ilgilendirmiyor ama bu sürecin içinde olan, herkes gibi bizden de destek isteyen, oralara layık bildiğimiz, orda görmek istediğimiz dostlarımız vardı. Hem onlar vesilesiyle, hem de bir Kırklareli'li olarak az da olsa beni de tabi ki ilgilendiriyor.
Gerek siyasi anlamda gerekse bazı devlet kurumları için söylenen 'kale' tabirini askeri çağrışımlar içerdiği için ben sevmem. Kale olan yerde birileri için bir anlamda belki biraz güven vardır, ama aynı zamanda gerek kaleye sahip olup savunma yapanlar için gerekse o kaleyi ele geçirmek üzere saldırı yapanlar için; savaş vardır, hile vardır, kan, barut, ölüm vardır. Bir şölen havasında geçmesi gereken seçim yarışları için ne değer ne de yakışır ama...
sairmehmet39@hotmail.com
0 539 839 75 78
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol